Türkiye'de iki türlü gazeteci var: Birinci bölükte; kendilerini özel gören; genellikle İstanbul kökenli gazeteciler bulunuyor. Bunlar; bir tür kast oluşturmuş durumdalar. Bu efendiler; kendi aralarında konuşurlar; birbirlerini besleyip büyütürler. Eğer gazetecilik konusunda bir şey söylenmesi gerekir ise bunlar fetva verirler.
Bu seçilmiş gazetecilerin yazdıkları ve yazacakları bellidir: Kürt sorununu kötü TC yaratmıştır her türlü tavizi vererek çözmelidir. AB ne derse Türkiye uymalıdır. ABD ise büyük patrondur; onun emirlerine uymalıyız. Vatan, millet gibi kavramları atmalıyız; manevi değerleri çiğnemeliyiz; günümüzü gün etmeliyiz.
Basın özgürlüğü de sadece bunlar içindir. Başkalarının başına ne gelirse gelsin önemsizdir de bunlardan birisine dokunulursa kıyamet kopar. Bu seçilmiş/iliştirilmiş gazeteciler işinin son örneği Banu Güven oldu. Kendisinin NTV ile iş akdi feshedilmiş. Olmasını elbette istemezdim.
İşin içine birinci bölükten bir isim girince herkes birden bire özgürlükçü kesilip NTV'ye vurmaya başladı.
Aynı çifte yargıyı tutuklanan gazeteciler olayında da yaşadık; yaşıyoruz. Beyoğlu solcusu, tatlısu sosyalisti isimler ile pabucumun liberalleri işin içinde olduğunda yer gök inletiliyor da ikinci gruptan halk çocukları söz konusu olunca üç maymunlar oynanıyor.
Kendilerini basının her şeyi sanan seçilmiş gazeteciler; artık uyansınlar.
Türkiye değişiyor; siz de değişeceksiniz.
Kendinizi biraz geliştireceksiniz; biraz eğiteceksiniz.
Etnik faşizme alet olmanın özgürlükçülük değil avanaklık olduğunu anlayacaksınız.
Umarım ki Banu Güven örneği; burnundan kıl aldırmayan içi boş o gazetecilere bir ders olur.
Yuhalamak da özgürlüktür
13 askerin şehit düştüğü günün gecesinde sahneye çıkıp hep Kürtçe türkü söyleyen Aynur Doğan'ın yuhalanması; seçilmiş gazetecileri çok rahatsız etti. Ama oradaki aptallığı bu aptal gazeteciler anlamamakta direniyorlar.
Millet ayağa kalkmış; öfkeli...
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda Aynur Hanım sahne alıyor.
Önce bir Kürtçe ağıt...
Seyirci alkışlıyor...
Bir Kürtçe daha...
Yine alkış.
Üçüncüsü başlayınca izleyicilerden protesto sesleri yükseliyor.
Seçilmiş aptallar şunu bilmeliler:
Aynur'u izleyenlerin en az yüzde 80'i Türk...
Elbette Türkler çoğunlukta diye hep Türkçe türküler okunmamalı.
Ama büyük çoğunluk da yok sayılmamalı.
Aynur hanım; kendisini dinleyenlerin büyük bölümünün Kürt olmadığını anlamak istemiyor. Daha açıkçası; Türk milletini yok sayıyor. O yuhlar; bu etnikçilik tuzağında çırpınan türkücüye gerçeğe dönüş çağrısı.
Ama o inadım inat diyor; PKK'lıların zafer işareti ile sahneden iniyor.
Asıl o hali ile yuhu hak ediyor.
Yuhlamak da bir özgürlük biçimidir ey iliştirilmiş gazeteciler.
TELEVİZYONDA YAS OLMAZMIŞ
Kendisini televizyonun anayasası zanneden Nuri Çolakoğlu da aynı kafada. Hazrete göre televizyonda yas olmazmış.
Sen milleti aptal mı sanıyorsun Çolakoğlu efendi?
Bir milleti millet yapan temel değer; ortak milli ruhtur.
O milli ruhu öldürdünüz miü o milleti de tarihten silersiniz.
Nuri Çolakoğlu; Hasan Cemal, Ahmet Altan gibi tipler için millet ve vatan kavramının bir önemi olmayabilir.
Ama tarihin çöplüğüne gömülmek istemeyenler; bu kutsal değerlerine sahip çıkarlar.
- - -
Bu vatan ve millet kavramını gerilik gibi göstermeye kalkışan at gözlüklü sözde aydınlara bir sözüm daha var:
Gidin bir de ABD'yi inceleyin.
Bakın bakalım orada Amerikan ordusuna halk nasıl sahip çıkıyor...
Görün bakalım 4 Temmuz'u Amerikalı nasıl kutluyor?
Gaziler Günü'nde yapılan törenlere ve televizyon programlarına bakın bir de ABD halkının askerine gösterdiği saygıyı görüp utanın.
Amerikan halkı ve yönetimi aptal da Nuri Çolakoğlu gibiler mi akıllı?
Bunlara inat, vatanına ve ulusal değerlerine sahip çıkacaktır milletimiz...
Yorum Gönder