Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, camilerde vaazların merkezi sistem yerine mihraptan yapılmasına yönelik çalışma yürüttüklerini belirterek, “Bütün merkezi sistemin kablolarını keseceğim” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı, ilki Diyarbakır’da olmak üzere 7 bölgede Dini Yüksek İhtisas Merkezi kuruyor..
Yani, Türkiye’yi dinde de özerk bölgelere ayırıyorlar!
***
Bilindiği gibi Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı iken hadisler üzerinde yapılan kapsamlı çalışmayı İngiliz basınına açıklamıştı!
The Guardian gazetesi “İslâm inancının Batı değerleriyle bağdaştırılması da hedefler arasında” ve hatta “AKP hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu çabaların başını çekiyor” gibi ifadelerle konuyu haber yapmıştı.
Demek ki AKP iktidarı, Irak, Afganistan, Mısır, Libya ve Suriye’de İslam inancı ile Batı’nın değerlerini bağdaştırıyordu!
The Daily Telegraph ise aynı konudaki haberinde “Türkiye’de hadislerin bugüne uyarlanmasının, ABD’nin etkisiyle hazırlanmış ve İslami radikalizmle mücadeleyi amaçlayan planın bir parçası olabileceği” yolundaki görüşlere de dikkat çekmişti.
BBC ise operasyonun hedefini açıklamıştı:
“Chatham House adlı düşünce kuruluşundan Fadi Hakura’ya göre bu, Hıristiyanların Reform Hareketine benzeyen bir girişim!”
***
The Economist dergisinin 24 Ocak 2004 tarihli sayısında, aynen şu ifadeler kullanılıyordu:
“ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman’a göre ’İslâm dünyasında reform ABD’nin en önemli stratejik girişimi’ ve Türkiye’nin başarısı da bunda büyük rol oynayabilir.”
ABD yönetiminin ideologlarından Dinesh D’Souza 2005 yılında kitabında şöyle diyordu: “İslâm bir zamanlar büyük bir medeniyetti. Sonra bir sürü şey oldu, hiçlik seviyesine indi. Şimdi tek kıymetli üretimi petroldür. Biz İslâm köktenciliğini dönüştürmeliyiz. Onları liberalleştirmeliyiz. ABD’nin dış politikası, Irak ve İran’daki totaliter rejimleri yıkıp, Batı’nın kapitalizm, demokrasi ve bilim düşüncelerini oraya taşımaktır.”
Biz o zaman sormuştuk: Diyanet’e bu işin taşeronluğunu kim verdi?
***
2002’nin Aralık ayında, Los Angeles Times’ta Amir Tahiri, Erdoğan ve Gül’ün laiklik veya Avrupacılık anlayışlarının, devletin, dini, tamamen cemaatlere bırakmasına dayalı olduğunu belirtmiş ve bunun da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın milyarlarca dolarlık servetinin bir siyasi parti tarafından kontrolü anlamına geleceğini, dolayısıyla Türkiye’de çok partili demokrasinin ortadan kalkabileceğini yazmıştı...
Tahiri, şöyle diyordu:
“AKP, atadığı insanlar vasıtasıyla camileri ve dini sistemi kullanarak, yıllarca iktidarda kalmasını sağlayacak şekilde, yeterli sayıda seçmeni kontrolü altına alabilir.”
Diğer taraftan, birçok camide Diyanet’in Cuma hutbeleri değiştiriliyor ve Tayyip Erdoğan’ın Türk kimliği yerine Türkiye kimliğini oturtmaya çalışmasına paralel fikirler İslam’ın emri gibi anlatılmaya başlanıyordu.
***
Ve AKP iktidarının hangi proje için çalıştığını, Yenişafak yazarı Nazif Gürdoğan Nisan ayında açıkladı: “Orta Doğu Birleşik Devletleri!”
İşte Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa’dan Türklük tanımlarının kaldırılması planlarının ardında yatan gerçek budur. Konunun Türk kamuoyuna kabul ettirilebilmesi için “Orta Doğu’da Amerika’nın yerini Türkiye alıyor, Yeni Osmanlı geliyor” diyorlar. Oysa Türkiye, “İslam’ın Truvası” kitabımda incelediğim gibi İslâm dünyasında Amerika’nın öncü kuvveti rolünü üstlenmiştir.
Diyarbakır’da Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde düzenlenen “Kur’an-ı Kerim ziyafeti” programında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Kürtçe mevlit okuması da bu projenin bir ayrıntısıydı!
Yorum Gönder