Meclis mutlaka toplanmalı! - Ruhat Mengi

Öcalan yine İmralı’dan tehdit bombardımanına başlamış, Maşallah 13 şehit verdiğimiz günlerde bile onun mesajları, devlete dayatmaları hiç eksilmiyor. Yaz için Türkiye’ye gelen yabancılar bu durumu görünce “Nasıl oluyor da bir terör örgütü liderinin hapisten terör eylemi mesajları vermesine göz yumuluyor” diyorlar, gözleri hayretle açılıyor.

Bu kez “Yarın bunun 10 katı kayıp yaşanabilir, eylemler şehirlerde görülebilir, Meclis tatile girmesin. Acil toplanıp terörün bitmesi için çağrı yapabilir” demiş. Tabii istediği çağrı Meclis’in veya Başbakan’ın “Meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz” demesi. Bunu derlerse bir haftada halledilirmiş, yoksa çatışma şehirlere sıçrarmış.

“Demokratik anayasal yöntem”den neyi kastettiği de açıkça biliniyor zira BDP’liler yaptıkları konuşmalarda “Özgür Kürdistan’ın yolda olduğunu” konuşmalarında coşkuyla ifade etmeye başladılar.

ÖZGÜR KÜRDİSTAN MESAJLARI

Öcalan istediği için değil, fakat “teröre en uygun çözümü düşünüp kararlaştırmak” için Meclis mutlaka toplanmalı. İyice hesaplanmadan, aceleyle başlatılan “açılım” sürecinin, PKK lideriyle İmralı’da görüşmelerin, silah bırakmamış terör örgütünü “meşrulaştırdığı”, daha önemlisi güç kazandırdığı şüphesiz olduğuna göre bu hataların hiç değilse telafisi şimdi düşünülmeli.

“Yeni anayasa” istenmesinin, “eylemsizliği seçim sonrasına kadar sürdüreceğiz” demelerinin en önemli nedeni buydu, onlara bu yönde söz verildiyse onlar da açıklanmalı. Başka insanlarımızın hayatı tehlikedeyken milletvekillerinin tatil yapması olacak iş değildir.



*****


Hande Ataizi oyununda son nokta!

Bizde genellikle bir haberin çıktığı ve ilginin yoğun olduğu sıralarda yazılır, çizilir, sonrası pek izlenmez. Ben ‘köşeme alacak kadar önem verdiğim konuları’ sonuna kadar gözden kaçırmamayı tercih edenlerdenim. Ki “Özel Hayatlar” isimli oyunda aylarca birlikte rol aldıktan ve o uzun süreçte hiçbir sorun duyulmadıktan sonra tam turne öncesi “başrolü paylaştığı sanatçı için taciz iddiası” ile ortaya çıkan Hande Ataizi olayını da “sanata-sanatçıya saygı ve dürüstlük” konularını içerdiği için bu köşeye birkaç kez almıştım.

Almamın da birden fazla nedeni vardı, konuştuğum kadın-erkek tüm tiyatro sanatçıları “sahnede oyuna yoğunlaşmış sanatçılar, hele de Cihan Ünal gibi deneyimli, disiplinli, tiyatroya saygılı sanatçılar için sahnede böyle bir durumun asla söz konusu olamayacağını” tekrarlıyorlardı.

HEM DE MAĞDUR!

Ben oyunu gala gecesinde (hem de yılların tiyatro sevgisi ve ilgisinden doğan) özel bir dikkatle izlemiştim, burnumuzun dibinde oynanan ve her detayı “fazlasıyla gördüğümüz” bu sahnelerde ortaya atılan iddianın gerçek olamayacağını biliyordum. Üstüne üstlük Cihan Ünal’ın onlarca oyununu izlemiş, onun meslek disiplinini de iyi bilen, meslektaşlarından da dinleyen biriydim. Kısacası bu durumda “iddia imkansız”, bir yalanı, iftirayı “kadın hakları”na bağlamaya çalışanlar ise komikti...

Oyun başladıktan sonra büyük ilgi görmüş, reklamlar Hande Ataizi’ne yeni ve çok kazançlı bir TV programı getirerek tamamlanmış ve sonunda sıra turneye gelmişti. Tam oyunun Kıbrıs’ta sahneleneceği sırada, biletler satılmışken Ataizi bu iddiayla oyundan çekildi. Öyle ustaca bir plandı ki, kendisi “tiyatroya saygısızlık etmiş” olmayacak, “elinde olmayan ve tepki gösterdiği” bir mazeretle, hem de “mağdur” olarak-sempati toplayarak ayrılmış olacaktı. O arada Cihan Ünal’ın hayatını verdiği, başarılarla donattığı meslek hayatı önemli bir darbe alsa da önemi yoktu.

CANLI YAYIN VE TURNE!

O ayrıldıktan sonra hemen yeni bir başrol oyuncusu bulundu, Kıbrıs oyunu kurtarıldı, ekip Anadolu turnesine çıktı. 11 Temmuz’dan itibaren; Ayvalık, İzmir, Datça gibi yerlerde oynandı. Daha Ayvalık’taki oyun sırasında Cihan Ünal telefonla beni arayarak “Siz bu konuyu yazdınız, bilmenizi istedim, Hande Ataizi’nin canlı yayın TV programı hafta içi her gün akşam saatlerine kadar devam ediyor, önce Haziran sonu bitecekti, sonra Temmuz’da devam etmesine karar verildi, bu durumda turneye katılması, şu anda Ayvalık’ta veya başka bir yerde olması mümkün değildi. Mesele budur ama ‘kendi çıkarı uğruna başkalarını harcamaya çalışması’ insanın kanına dokunuyor” dedi.

Bunları dinledikten sonra Hande Ataizi’ni arattım, telefonları açılmamış. Açılsaydı “canlı yayın programı devam ederken turneye nasıl gidebileceğini” ve oynanan bu oyunu nasıl içine sindirdiğini kendisine de sorardım.

Olayın detaylarını göz ardı ederek, baştan karar verenler acaba bu duruma ne diyecek? Bir sanatçıya veya herhangi birine bencilce nedenlerle ve böylesine ciddi bir iddiayla zarar vermeye kalkmak o kadar kolay olmamalı, böyle bir kötü bir davranış “yine tekrarlanabilecek şekilde” desteklenmemeli değil mi?

“Herkes aptal, bir ben kurnazım” uyanıklığına girenler kadar sinir boz ucu bir şey yok dünyada!



*****


Hiç ‘bir damla su’ bulamadığınız oldu mu?

Avukat Ersin Ciğerim Marmaris’ten gönderdiği e-postada “Marmaris’te sokak hayvanlarının yaz sıcağında ‘bir damla su’ bulamadığını, kimsenin onlara su vermeyi aklına getirmediğini” yazmış. Susuzluktan muslukları yalayan kediciklerin fotoğrafını da göndermiş.

Yaz başından beri yazıp duruyorum; kavurucu sıcaklarda bu hayvancıklar susuzluktan kavruluyor, haydi karınlarını doyurabilmek için çöplükleri karıştırıyorlar ama su olmayınca yapabilecekleri bir şey yok. Kimbilir daha kaç ilde, ilçede binlerce sokak hayvanı aynı durumda. Lütfen, onların konuşamadığını, “susuzluktan öleceğini” anlatamadığını unutmayın ve çevrenize büyük bir kap içinde su bırakın.

HAYTAP üzerinde kedi ve köpek fotoğrafları olan “Bir kap su ver, su gibi aziz ol” yazılı posterlerini keşke her köşeye asabilse, unutmasak onları! Bir kap su vermek çok mu zor arkadaşlar?

Tabii bazı okurlarımızın hatırlattığı gibi asıl gereken “bu soruna belediyelerin daha kalıcı çözümler” üretmeleridir, bunu hepsinden bekliyoruz !

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget