Afra tafra, kırmızı plaka, ömür boyu koruma vs. demek!..
“Her devlet büyüğü tarihe geçer” diye de bir kural yok.
Bazıları sadece gelir geçer.
Geçerken de genellikle hükmettikleri kurumları deler geçer!
Eski YÖK Başkanı Prof. Y. Ziya Özcan gibi...
Deldiğiyle...
Ve tarihe geçmeye eksik teşebbüs ettiğiyle kaldı.
Ama önünde hâlâ fırsat var.
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde, “Başarılı olamazsam YÖK’ün önünde ‘harakiri’ yaparım!” diye verdiği sözü yerine getirmesi!.. (27 Haziran 2009, Gazeteler)
***
Neden kafaya sıkmak, tavandan asılmak gibi milli bir yöntem değil deJaponluk?
Çünkü o sıralarda AKP modasıydı!
Meclis’te “Suşi” ziyafeti falan çekiliyordu...
Eski YÖK Başkanımızın “Başarısız olursam, harakiri yaparım!” beyanatı, Başbakan’ın içine yer etmiş.
YÖK’ün önünde sözünü tutmaya kalkmasından falan korktu ki arka kapıda, kendisine sessiz sedasız, “Hayatta başarılar!” diledi.
Kendisine ayrıca ömür boyu, koruma polisi tahsis edildiği de açıklandı.
Belli ki devletimiz, muhteremi kendisine karşı da korumak istiyor.
Hâlâ soranlar var:
- Peki neden harakiri?..
Arkasında bıraktığı kiri...
Diyelim, keselim!
Sürat ibadettir!
“Resim caiz değil!”…“Şiirin ucu teröre uzar!” diyen siyasilerimiz var.
Çok şükür şiir yazmış, beste yazmış ve resim yapmış halife sultanlarımız da var.
36 Osmanlı padişahından hiçbirisi, İslamın 5 şartından biri olan hac ibadetini yerine getirmedi.
Ama bu iktidar büyükleri arasında, mükerreren hacı olmamış pek kimse kalmadı.
Şimdi de...
Milli Eğitim Bakanlığımız, Diyanet İşleri Başkanlığı “marifetiyle” yarıyıl tatilinde liseli gençleri “umre hacısı” yapmaya karar verdi...
Demek ki...
İktidar önde gelenlerini ve gidenlerini devlet kesesinden “haca” gitmek kesmedi...
Şimdi de liseli gençler devreye sokuldu.
“İleri demokrasi”yi hızlandırmak gerek...
“Hacı” olamamış, “Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi (Zillullah-ı Ruy-i Zemin)” diye anılan padişah efendilerimizi bile sollamak gerek...
Başbuğ’un siyasetçiliği...
Deneyimli siyasetçi kime derler?• Ülkesinde, yarın, gelecek hafta, gelecek ay, gelecek yıl neler olacağını bir bir açıklayan...
• Bunlardan hiçbirisi doğru çıkmayınca da...
• Bunun nedenlerini tek tek ortaya koyan...
Siyasetçiye derler...
***
Darbe hesaplısı ve siyaset meraklısı iddiası ile hücreye atılan Sayın İlker Başbuğ’da ne yazık ki...Ne zerre kadar siyasi kabiliyet var, ne de zırnık kadar bir siyasal öngörü...
***
Bundan üç ay önce CNN 32. Gün’de, “Bedelli’ye neden karşı çıktığını” anlatırken M. Ali Birand’a dedi ki:“Her gün şehitler veren bir ülkeyiz. Askerlik paralı olursa, halkın tepkisi büyük olur!..”
***
Bedelli çıktı.Halktan çıt çıkmadı.
***
Oysa aynı halk “emekli milletvekili zammı” yüzünden az kaldı, sokaklara dökülüyordu...CHP lideri Kemal Bey mektup yazmasa...
Cumhurbaşkanı Gül müdahale etmese...
Dünya tarihinde mütekait mebus maaşı yüzünden “halk ihtilali” yapmış ilk ülke oluyorduk...
***
Başbuğ, anasından asker doğan bu milleti, kırk yıllık kıta hayatında demek ki pek tanıyamamış...Halkın “para yüzünden” sokağa dökülebileceğini bildi.
Ama “emekli mebus parası” için olacağını bilemedi.
***
Silivri’deki silah arkadaşları kendisiyle aynı hücrede kalmak istemiyorlarmış.Kim ister siyasi kabiliyeti bu kadar sınırlı bir komutanla hücre paylaşmayı?
O da “Tek kalacağım, kitap yazacağım!” demiş.
İnşallah, Başbuğ bu kitabında, halkın mebus maaşına tepkisi ile bedeli karşılığı şehitlikten kurtulmaya bakışını da bir kurmay gözüyle irdeler!
Ve yapacağı savunmaya ekler!
Cart Değil, Kart Ordu!
Bülent Arınç:“İyi ki bu ordu ile savaşa girmemişiz!” dedi...
Süheyl Batum ekledi:
“Ordu kâğıttan kaplanmış!”…
Bu iki siyasetçiyi 2 nedenle kutlamak gerek:
• İktidar ile ana muhalefeti ilk kez, aynı teşhiste birleştirdikleri için.
• “Ordu ancak darbe yapar” yargısını, yargıdan çok önce tuz buz ettikleri için!
***
Allah’a bin şükür ki darbe olmadı.Olsaydı çok garip bir darbe olacaktı.
Bir kere, bu darbe, askerlere, ordu komutanlarına ve hatta sadece Genelkurmay Başkanı’na bırakılmayacak kadar ciddiye alınmıştı.
Gazetecilerin...
Yazmadıkları haberleriyle ve basmadıkları kitaplarıyla...
Bazı cerrahların…
Nakletmedikleri böbreklerle, almadıkları apandisitlerle...
Birçok bilim adamı, emekli siyasetçi ve bürokratınsa telefonda yaptıkları “geyiklerle”...
Bu darbeye çok büyük destek verdikleri ortaya çıktı!
Ama vermeyince mabut, ne yapsın Kel Mahmut.
Ordu gerçekten kâğıttan kaplanmış.
Şimdi, tek temennimiz...
Bedelli paralarıyla yırtılmaz bir ordu kurulmasıdır.
Yoksa, soyadını sıfat diye kullandığınızda hapsi boylayacağınız Sayın Cihan Kansız gibi mütevazı bir cumhuriyet savcısı çıkar...
Ve “Cart” diye bir tarih yazar, önümüz atar!..
Ahmet Tan/Cumhuriyet
Yorum Gönder