YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, YÖK’e yönelik olarak öylesine çarpıcı değerlendirmelerde bulunmuş ki, altına bir defa değil bin defa imza atarız. Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in pek çok söylemi de yine bir defa değil, bin defa alkışı hak ediyor.
Ama unuttukları bir şey var:
Oturdukları makam, şikâyet makamı değil, icraat makamı.
Yani konuşmayacak, yapacaklar.
Örneğin Cumhurbaşkanı’ndan öğrencisine, YÖK yasasının değiştirilmesini istemeyen mi var?
Yine aynı şekilde eğitim sisteminden memnun bir Allah’ın kulunu bulmak mümkün mü?
Eğitimde A’dan Z’ye, yani anaokulundan üniversiteye, bir değişiklik yapılmak istendi de, dur diyen mi oldu?
Daha önceki Bakan ve Başkanlar da, eğitim sisteminin ve YÖK’ün yapısının değişmesi konusunda sık sık benzer açıklamalarda bulundular. Ama bir arpa boyu yol alınamadı. Çünkü ellerindeki bu gücü hiçbir zaman kaybetmek istemediler.
Ak Parti iktidarı, eğitim konusunda maalesef patinaj yapıyor. Bakanların biri gidiyor, diğeri geliyor. Üstüne üstlük, birinin yaptığını diğeri bozuyor.
YÖK konusundaki tavrı da, MEB’den farklı değil.
Muhalefetteyken zehir zemberek eleştirdikleri YÖK’ü, şimdi baş tacı ettiler. Sizce niye?..
YÖK reformu?
Şimdi gelin YÖK Başkanı Çetinsaya’nın ne söylediklerine bir göz atalım. Hangimiz onun bu temennilerine hayır diyebiliriz ki! Ama benzeri öylesi çok vaat dinledik ki, yoğurdu üfleyerek yiyoruz ve biz artık gördüğümüze inanırız diyoruz. İşte görüşleri:
- Yükseköğretim sistemimizin hem reforma hem de rehabilitasyona ihtiyacı var.
- Akademik ve toplumsal talepleri dikkate alan, çağdaş ölçütlere uygun yeni bir Yükseköğretim Kanunu’nu yasalaşmak üzere kamuoyunun ve TBMM’nin gündemine getirmeyi bir borç olarak görüyorum.
- YÖK, üniversiteler üzerinde ideolojik kontrol sağlamak üzere olağanüstü bir dönemde kuruldu. Bize düşen YÖK’ü, normalleşen Türkiye’ye uyumlu hale getirmektir.
- YÖK, meşruiyetini bürokratik gücünden değil, üniversitelerin gücünden alacaktır.
- YÖK’ü cezalandıran, kontrol eden bir kurum olmaktan çıkarıp, teşvik ederek toplam kalitenin artırılmasına hizmet eden, üniversitelerin faaliyetlerini kolaylaştıran ve aralarındaki koordinasyonu artıran bir kurum haline getirmek arzusundayım.
- Bu zor bir görev ama bu zor görev, çağdaş Türkiye’ye bir hizmet yarışı, bir bayrak yarışıdır.
- Bir yandan üniversitelerimizi uluslararası alanda rekabet edebilir hale getirmeye, diğer yandan yükseköğretim sistemimizi uluslararasılaşması noktasında daha zengin bir kavramsal çerçeve ile üretmeye çalışacağız.
Öğrenme odaklı eğitim
Milli Eğitim Bakanı Dinçer’in reform paketinde yok yok. Hemen her konuda proje hazırlıyor. Keşke sadece birkaçına odaklanıp, sonuç alsaydı. Yoksa sonra o da projeler arasında kaybolup gidecek!
Örneğin Türk eğitim sistemini sadece sınavlara odaklı olmaktan kurtarsa, ismini, Türk Eğitim Tarihi’ne altın harflerle yazdırmaya yeter de artar. İşte sözlerinden bazı satır başları:
- Sınava odaklı bir eğitim sistemi, normal bir durum değil. Bütün çocuklarımızın bir şekilde dershaneye yönelmiş olması da normal değil. Biz okulumuzda öğrenmemiz gereken dersleri, yetenekleri, kazanımları sınıfımızda kendi öğretmenimizden almalıyız. Bunun için eğitim sisteminin kendi içinde daha disipline olması, kendi çocuklarını başka öğretmenlere bırakmayacak, onları dershane olmaksızın kendini yetiştirecek iddiasının taşımasını arzu ediyorum. Bu açıdan ben zaman içinde sınava ve dershaneye olan ihtiyacın azaldığı bir eğitim sistemi için hazırlık yapıyorum.
- Türkiye’de öyle bir milli eğitim sistemi kuralım ki o sistemde öğretmenler hangi şartlarda öğretmen olacaklarını görsün, kendi kariyer planlarına dair kafalarında bir fikir, hayal, plan oluşsun. Bir yere gelebilmek için çevrelerinde siyasetçileri tanıyan insanları aracı koyacak mekanizmalara tevessül etmeden, kendi planını yapıp o planı gerçekleştireceği açık, objektif bir sistemi tanımlayalım.
- Öğrencilerimiz de hangi bilgi ve yeteneklerle donanırsa mezuniyeti hak eder, bunun kurallarını baştan sona bildiği bir yapı oluşsun. Herkesin oyunun kurallarını bildiği bir mekanizmayı üretmiş olacağız.
- Sınıf geçme sisteminde de bir değişiklik yapmak istiyoruz...
Özetin özeti: 10 yılda gelinen nokta bu olmamalıydı!..
Abbas Güçlü/Milliyet
Yorum Gönder