‘Yobazlık’ ve ‘huşu’, ‘öküz’ ile feyz!.. - Mehmet Faraç

Cumhuriyetin kurumlarına yönelik kıskaç giderek daraltılıyor. Adına “Ergenekon” denilen tutuklama süreci bu kıskacı daraltan tek organizasyon değil...

Siyasetinden bürokrasisine, tarikatından cemaatine, sermayesinden medyasına kadar dönek, liboş ve işbirlikçi kesim büyük ve kanlı mücadelelerle kurulmuş bu cumhuriyeti erozyona uğratmak ve “ikinci” sini kurmak safsatasıyla taarruzu sürdürüyor!..

Yandaş medya işte bu süreçte yalnızca yalan ve iftira tuzağında Cumhuriyet kurumlarını ve duyarlı çevreleri yıpratmakla kalmıyor, rejimin rövanşını almak için neredeyse 90 yıldır mücadele eden kesimleri de yönlendiriyor!..

Yani AKP, Cumhuriyeti yeniden dizayn etmeye çalışırken Atatürk ve rejim düşmanları da hükümete ve bürokrasiye yol gösteriyor!..

Bakınız, 19 Mayıs gibi Cumhuriyetin kuruluşunda dönemeç olmuş onurlu bir tarihin coşkusunu yansıtan bayrama bile artık tahammül edilmiyor!..

Ülkenin Milli Eğitim Bakanı; ne yazık ki, 19 Mayıs gösterilerinin “totaliter rejimleri” anımsattığını iddia etmiş!.. Vah ki ne vah!..

Oysa bu düşünce Ömer Dinçer‘in değil!.. Onun feyz aldığı kişi bir süre önce Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’ndan istifa etmek zorunda kalan Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne!..

Bakınız, 19 Mayıs’ı “faşist kutlamalar” diye yorumlayan Türköne, 19 Mayıs 2011’de neler yazmıştı:

“Yobazlık tam olarak böyle bir şey olmalı. Bir şeyi hiç sorgulamadan, anlamı üzerinde hiç düşünmeden, bir çift öküzün tarla sürerken yanında gördüğü izi takip etmesi gibi hûşû içinde tekrarlamak. 19 Mayıs kutlamaları 1932’nin faşist İtalya’sından alınma. Neden değiştirmek aklımızdan bile geçmiyor?”

‘Öküz’lükte kim önde gidiyor bilemem ama, ne Türköne’nin ne de Dinçer’in derdi bir ulusun şahlanışını resmeden 19 Mayıs kutlamaları değil!.. Onların dertleri Cumhuriyet’in kendisiyle!..

Ancak bilmiyorlar ki, yüreklerin sahnesinden inmeyen inanç ve coşku, statlarda sahnelenen bayramdan çok daha derinde!..

Acıyorum onlara!..

Öncülerin sessizliği!..

19 Mayıs’ın hedef alınmasıyla başlayan saldırı ve yıpratma furyası belli ki, 23 Nisan, 29 Ekim ve 30 Ağustos’a da gelecek...

Oysa bunların hepsi bir ulusun yoktan var edilmesinin onurlu tarihleri...

Toplum, Cumhuriyetin kurumlarına ve ritüellerine yönelik saldırıları endişe ile izliyor... Öfkeyi derinde tutan sessizlik öncü kurumların tepkisini bekliyor.

Peki nerede onlar?.. Baksanıza başta CHP, ADD, ÇYDD, DİSK vs. kuruluşlar, cılız tepkileriyle adeta bir görevi geçiştirir gibi görünüyor!..

Onların sessizliği, Türköneler’in, Dinçerler’in saldırısından daha da vahim değil mi?..

Aşağıdaki açıklamayı MHP lideri Devlet Bahçeli yapmış... Birileri belki ders alır diye özetledim:

“19 Mayıs kutlamaları üzerinden yürütülen ve daha hangi gelişmelere yol açacağı belirsiz olan art niyetli girişim ve niyetlerin, milletimizin varlık değerlerine tam anlamıyla kast eden bir duruma geldiği anlaşılmıştır. Cumhuriyet’in ilanına giden sürecin miladı olan 19 Mayıs tarihini hezeyan dolu bahanelerle çarpıtmak, çaptan ve gözden düşürmeye cüret etmek AKP’nin gizli gündemleri paralelinde hareket ettiğini bir kez daha teyit etmiştir. Hükümetin tedavülde tutup, yönlendirdiği yıkıcı ve bölücü emeller; aziz milletimizi boyalı demokrasi algısı ve yapay özgürlük iddialarıyla kuşatmış ve zaafa düşürmüştür.”

Peki, ya CHP?..

Cumhuriyetin varoluş gerekçelerini koruması gerekenlerin başında CHP geliyor... Parti tabanı da işte son dönemde bu yüzden daha duyarlı ve dik duran bir yönetim istiyor.

Oysa CHP delegeleri, bırakın ülkeyi, partinin gidişatından bile memnun değil!.. Tüzük kurultayı girişiminde, imza sayısının 3 günde 350’ye ulaşmasının ardında da sanırım bu kaygılar yatıyor!..

Tüzük kurultayının toplanması için iki milletvekili de imza attı... Bunlardan biri parti yönetimine sert eleştiriler yönelten Mersin Milletvekili İsa Gök’tü.

Diğeri ise CHP’de “Dersim” krizinin ardından 11 milletvekili ile birlikte Atatürk’e yönelik hakaretlere tepki gösteren Samsun Milletvekili Haluk Koç...

Haluk Koç’un kurultay için imza vermesinin ardından yaptığı yazılı açıklama basına pek yansımadı! Oysa o açıklamada duyarlı bir milletvekilinin dikkat çekici saptamaları ve her kesime uyarıları vardı. İşte o açıklamanın en çarpıcı bölümü:

“Partimizde, son yıllarda tüzük değişikliği talepleri sıkça gündeme getirilmiştir. Taleplerin tamamı Genel Başkan tarafından kurultayımıza dayatılmıştır. Kurultayda baskıcı bir ortam yaratılarak, yeterince tartışılmadan, tüzük değişiklikleri gerçekleştirilmiştir.

Böylece, parti içi demokrasi büyük ölçüde zedelenmiş, örgüt birimlerinin yetkileri sınırlandırılmış ya da yok edilmiş, Genel Başkanlık için demokratik yarışma ortamı ortadan kaldırılmış ve ‘tek adam yönetimi’ ne giden bir süreç başlatılmıştır.

Genel Sekreterliği idari bir birime indirgeyerek, bütün siyasi yetkilerin Genel Başkan’da toplanmasını sağlayacak bir model Aralık 2008’de kabul edilmiştir.

Bu durum partimiz de çok endişe verici bir durumu ortaya çıkarmıştır. Bu anlayışla mücadele etmek bütün kurultay delegelerinin görevi olmalıdır.

Önceki süreçlerde, üyelik hukukunu teminat altına alan, siyasetin CHP‘de özgürleştirilmesine olanak sağlayacak tüm demokratikleşme taleplerinin yanında veya önünde oldum.

Daha önce Genel Başkanımızın da verdiği sözler doğrultusunda hazırlanan tüzük değişikliği ile ilgili kurultay çağrısına destek vermeyi görev sayıyorum.”

Dün ise Kadın Kolları Genel Başkanlığı görevinden alınan PM üyesi Zühal Samlı kurultay için imza verdi. Samlı, PM toplantısında da tüzük kurultayı için imza atanlardan biriydi. O da yazılı açıklamasında, Haluk Koç’la aynı kaygıları dile getirdi.

Mehmet Faraç/AYDINLIK

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget