“Devlet Adamı” bir ülkenin geleceğini planlar. Bunu yapabilmek için o kişinin belli bir birikimi, yeterli bir eğitimi, iyi bir aile ortamında yetişmesi, dünyayı izlemesi, vizyon sahibi olması, ekip çalışmasına inanması, bilime-teknolojiye-uzmanlığa saygı duyması, her şeyden önce gerçek demokrasiden nasibini almış olması gerekir…
Almanya; 2023 yılında tüm nükleer enerji santrallerini tamamen kapatma kararı aldı. Bu santrallerin yerine geçecek alternatif enerjiyi üretmeyi de planladı. Şimdi o planı hayata geçirmeye çalışıyor.
Almanya’da tramvay ve metrolar nasıl dakikası dakikasına gidip geliyorsa, devlet sistemi nasıl otomatik olarak çalışıyorsa, kimse haksız yere tutuklanmıyorsa, toplum örgütlü bir toplumsa, nükleer santraller de halkın isteğine uygun olarak zamanı gelince yok olup gidecekler. Böyle bir geçişi planlayabilen ve planını gerçekleştiren toplumlara “Uygar Toplumlar” deniyor..
Peki, biz “Uygar bir toplum muyuz ?..”
Bunu söyleyebilmek için; Sürekli olarak kendimizi savunma ve ortaçağla-geçmişle övünme kompleksinden kurtarıp, dünyanın teknolojik geleceğine ortak olmaya çalışmalıyız.
Ülkemizde 170 Üniversite, tüm okullarda 20 milyondan fazla öğrencimiz var. Fakat Türkiye “Eğitim Değerlendirmesinde” 187 ülke arasında 107 inci sırada yer alıyor…
Amerika-Avrupa-Çin gibi ülkelerin ulaştığı eğitim ve üretim düzeyine ulaşmak için geleceğimizi planlayıp çok çalışmalıyız. Bilim ve teknoloji satın alınarak öğrenilmez. Kendi yaratıcı gücümüzü örgütlemeli ve kendi uzmanlarımızı yetiştirerek bilime ve teknolojiye sahip olmalıyız.
Bilim ve teknoloji büyük bir ivme ile, bir-iki yılda kendilerini aşıyorlar sürekli yenileniyorlar. Tıpta, mühendislikte, nanoteknolojide, biyokimyada, enerjide yenilikleri bile izlemek oldukça zor. Bilginin teknolojiye dönüşmesi şaşırtıcı bir hızla gerçekleşiyor…
Bunlar olması gerekenler ama,bunları planlaması gereken hükümet ne yapıyor?
Başbakan Erdoğan’ı, Türkiye’nin 21. Yüzyıldaki Başbakanının Salı günkü grup konuşmasını televizyondan izledim; Tüm partileri, çocuk azarlar gibi azarlıyor, herkesi özellikle geçmiş iktidarları kötülüyor. Bağırırken boyun damarları birer parmak kalınlığında şişiyor. Hep hakaret, hep küfür, hep incitme.
Arada bir, Türk tarihinin değerli büyükleri olan Şeyh Edabali ve Mehmet Akif’ten alıntılar yapıyor, kendi anlayışına göre “ileri demokrasi”den bahsediyor !…
Devletin, siyasetçiler olmasa da rutin olarak yapabileceği, dersliklerle- yollarla-kanalizasyonlarla övünüyor. Konuşan Başbakan değil de, sanki Rize’nin Güneysu ilçesinin Belediye Başkanı…
Böyle olunca Başbakan Erdoğan’ı bir gün öyle, bir gün böyle değişik kimliklerde seyredip:
Hem İslamcı hem dindar- hem milliyetçi hem Kürt açılımcısı- hem Habur’cu hem Uludere’ci- hem cemaatçi hem liberal- hem Kürtçü hem de küreselci- hem demokrat hem de Özel mahkemeci-hem Nato’cu hem de Libya’cı- hem Milli Görüşçü hem de Deniz Fenerci olarak değişik kimliklerle görüyoruz. Yani tam da nabza göre şerbet verme kolaycılığı…
Halbuki Türkiye’nin önünde fazla zaman yok. Ya dünyanın hızına yetişecek ve katılacak, ya da “Arap Baharı”nda kavrulacak.
Devletlerarası ilişkilerde tek geçerli olan kural “karşılıklılık esasıdır”. Bu arenada hiçbir devlet diğerine acımaz. Şöyle bir varsayımı beraberce düşünelim;
Küresel iklim değişikliğinin, bazı bilim adamlarının öngördükleri gibi, dünyayı ve Türkiye’yi susuz bıraktığını varsayalım ve gereken enerji alternatiflerini de zamanında kuramadığımızı kabul edelim.
Çevremizdeki devletlerin hepsi aynı durumda olacağı için kimse bize ne enerji ne de su verecektir. Deniz suyunu arıtmak ve halkınıza içirmek isteseniz bile, onun için de enerjiye ihtiyaç vardır!…
Halkınızın su ve yiyecek ihtiyacını boş laflarla mı karşılayacaksınız?
AKP İktidarı, maalesef Türkiye’nin şanssızlığıdır. Türk Milletinin kendilerine verdiği fırsatı, saçma sapan ideolojilere, cemiyetlere yaranma telaşıyla kullanamadılar ve yazık ettiler.
Bunun acısını çocuklarımız önümüzdeki yıllarda çok çekecekler. Seçimlerinin doğru-dürüst olarak yapıldığını kabul edersek(Gazetecilerin bilgisayarlarına dışarıdan sahte delil yükleyen cemaatin elemanlarının seçimlerde boş durduklarına nasıl inanabiliriz) Türk Milleti kendi geleceğini tehlikeye atmış oldu.
AKP, 10 yıllık iktidarının sonunda, tüm Cumhuriyet tarihince devletin yaptığı borcun 3 katını milletin sırtına yükledi. Cumhuriyetin eserlerinin hepsini sattı. Topladığı paraları uluslararası tefecilere ödedi, gelir getirecek ciddi hiçbir yatırım yapmadı…
Türkiye için mutlaka izlenmesi gereken yolu; Bilime ve teknolojiye yönelmek, enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmek, tarımı tekrardan “kendimizi besleyecek hale” getirmek olmalı iken bakın AKP neler yapıyor;
*İlkokullara 4 üncü sınıftan itibaren ARAPÇA dersi koydular,
*Türbanı ilkokullara kadar indirdiler,
*Üniversiteye girişte katsayıyı kaldırarak, İmam-Hatiplerin önünü açtılar,
*İlköğretimi zorunlu olarak “parçalı” 12 yıla çıkarıp, ilkokulu bitiren çocukların doğrudan İmam-Hatiplere yöneltilmesini sağladılar,
*Öğrencileri, Umre’ye götürüp, görgülerini arttırmayı planladılar,
*THY bile uçuşlarında Kur-an okutacak,
*Devletin belli kadrolarını ele geçiren cemaatler kendi başlarına hareket etmeye başladılar,
*Tarım’da ithalat yapmazsak açız,
*Uzman Profesörler artık üniversite hastanelerinde eğitim veremiyorlar…
Bunları yapanlar mı Türkiye’nin geleceğini planlayacak?
Bırakın uzun geleceğimizin planlanmasını, yarın ne olacağımızı, Suriye ile durumumuzun ne olacağını bilen var mı? AKP’yi destekleyen büyük sermaye yarın ne olacağımızı biliyor mu?
Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete. Allah yardımcımız olsun…
Sağlık ve başarı dileklerimle
Rifat Serdaroğlu
Yorum Gönder