Sayın Bakan İddianame Gibi - Mustafa Balbay

Adalet Bakanı’nın TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşma, ülkemizin hak-hukuk-adalet adına geldiği
noktayı çarpıcı biçimde ortaya koydu.
Tutukluluk sürelerinin kısaltılması önerisine bakan bakışı şu:
“Bu teklif bugünkü şartlarda yasalaşırsa 2427 tutuklu tahliye olma durumuyla karşı karşıyadır. Bu kişiler içinde terör suçu işleyenler, asker, polis öldürenler, çocuklara cinsel tacizlerde, tecavüzde bulunanlar, toplumu irrite edecek sanıklar da var.”
Her şeyden önce Adalet Bakanlığı koltuğunda oturan bir kişi, henüz yargılanmakta olan kişiyle kesin hüküm giymiş kişiyi birbirinden ayırmıyor.
Ortaçağın engizisyon mahkemelerinden bile acımasız bir şekilde yargılamanın başlangıcını hükmün kesinleştiği an olarak görüyor.
Uygulamalara bakınca buna şaşırmamak gerekiyor ama kabul etmek mümkün değil.
***
Adalet Bakanı’nın bakışını şöyle özetleyebiliriz:
Kısmen de olsa kamuoyunun dikkatindeki dava iddianamelerinin diliyle konuşuyor.
O iddianamelerin çoğunun ruhunda tam da bakanın benzettiği gibi akla gelen her türlü suçlamayı yapmak, yargılanan kişileri yıpratmak, itibarsızlaştırmak var.
Bunun tipik örneklerinden biri denizcilerle ilgili dava.
O dava iddianamesindeki suçların toplamını hiç abartmadan özetleyerek aktaralım:
Söz konusu sanıklar, gizli askeri belgeleri satmış, uyuşturucu kullanarak yabancı kadınlarla fuhuş yapmış, Deniz Harp Okulu’ndaki kız öğrencileri komutanlarına pazarlamış, Deniz Kuvvetleri Komutanı’nı öldürerek hükümeti devirmeyi hedeflemiş.
Yani bakanın sözünü ettiği bütün suçlar bir araya getirilmiş!
İddialar bu kadar “korkunç”, bunların kanıtı diye ortaya konan somut bir şey yok.
Ergenekon davalarında da benzer bir tablo var. Sadece bir boyutuna değinelim; İkinci Ergenekon davası, birincisi ile birleştirilmesi talebiyle açılmıştı. Mahkeme heyeti bunu başta kabul etmedi. Ancak yargılamanın devamında ne olacağı şu aşamada belli değil. Bu davanın bir unsuru Danıştay cinayeti. Gazetecisinden rektörüne bütün sanıklar öyle ya da böyle bu davanın birer parçası.
Burada da bakanın sözünü ettiği, “toplumu irrite edecek sanıklar” var!
Hukuki ayrıntıları bir yana, Danıştay cinayeti kendi içinde sonuçlandırılabilir, eğer bu cinayetin başka bağlantıları olduğu kanısı varsa ayrıca soruşturulabilirdi.
Ancak herkesi aynı çuvala koyarak yargılama yöntemi benimsendiği için iş bu noktaya geldi.
***
Artık masumiyet karinesi, suçun kişiselliği ilkesi, bütün hukuksal değerler bir yana; bakan, bütün tutukluları en ağır suçun parçası haline getiriyor.
Bu mantığın getirdiği çözüm de şu:
Yargılamayı hızlandıralım, bir an önce cezalarını ilan edelim, bu tartışmayı bitirelim.
Ceza zaten uygulanıyor, tek sorun ilanı...
Oysa yargının hızlandırılması genel bir sorun. Yani tutuksuz yargılamada bile, yargı hızlandırılmalı ki, insanlar uzun süre belirsizlik yaşamasın.
Bu sütunlarda zaman zaman özel yetkili mahkemelerin görevini şöyle tarif ettik:
Hükümet güvenlik mahkemeleri.
Gelişmeler ne yazık ki bu tanımı bile yetersiz hale getirdi.
Sayın bakanın “adalet” anlayışını uygulayan yerin adı “mahkeme” olamaz!

Mustafa Balbay/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget