Hukukla Oynamanın Sonu - Mümtaz Soysal

HERHALDE hukuk ve özellikle anayasa hukuku, iktidarların hesaplarıyla kişilerin heveslerine göre sorumsuzca oynamak için düşünülmemiştir. Tam tersine, oynamaların topluma zarar vermesini önlemek için konur hukuk kuralları.
Gelgelelim, hukuk devleti olduğu söylenen Türkiye Cumhuriyeti’nde Sayın Sezer’in görev süresinin sona erişinden beri kurallarla öyle bir oynandı ki, arapsaçına dönen devlet yapısında hangi kurallara göre neyin, nasıl ve ne zaman yapılacağı hâlâ tartışılıp duruyor.
Zaten bu yüzden o görev bile tam zamanında sona erememiş ve cumhurbaşkanı bir süre daha işbaşında kalmaya mecbur olmuştu.
O geçiş döneminde ve hemen sonrasında yaz-boz tahtasına nelerin niçin ve nasıl yazılıp bozulduğunu anlatmaya sayfalar yetmez.
Konunun temelinde, AKP iktidarının rejim değiştirme ve devleti değişik bir temele ve farklı bir yönetim sistemine oturtma telaşı yatar.
Büyük yanlış, biraz daha öncesinden, Evren döneminden beri devlet başkanını parlamenter sistemin felsefesinden uzaklaştırıp yasama organından ve organın denetiminden daha güçlü bir duruma getirme hevesiyle başlar. Bunda Fransa’daki General de Gaulle döneminin ve ABD ile sarmaş dolaş olmanın etkisi açıktır. Ama bundan daha da önemli olarak sözde devlet adamı olanlarımızın devlet yapısının araba modeli değiştirir gibi değiştirilebileceği, hatta her mekanizmaya herhangi bir parçanın rastgele eklenebileceği konusundaki saflıkları rol oynamıştır. Devlet başkanını doğrudan doğruya halka seçtirmek elbet çok “şık ve ileri” bir adım gibi gelir büyük halk yığınlarına.
Hele altı buçuk yüzyıllık padişahlık döneminden geçmiş ülkede…
Ama durup düşünmek gerekir: Kurtardığı ülkedeki halkın, onu padişahlık tahtına oturtmaya hazır olduğu bir dönemin Mustafa Kemal’i bile, bırakın Amerikan modeli bir başkanlığı, cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi kendisinden sonraki cumhuriyet için neden riskli görmüş ve Meclis hükümetiyle başlayıp sonrası için Meclis ağırlıklı bir parlamentarist sistemin yolunu açmıştır?
Daha da önemli dersin ilk sorusu: Atlantik ötelerinde Türkiye’yi de aşıp bütün Müsümanlığın başına bir halife taslağı getirmenin hesapları yapılırken; 1870’lerden beri parlamentolu bir demokrasi kurmaya çabalayan bir halkın kafasını daha fazla karıştırmanın anlamı var mı?
Galiba önümüzdeki yılların AKP açısından en çetin sorunu, Türkiye’yi ne idüğü belirsiz bir cemaatçiliğin olası karanlığından esirgeyip, cumhuriyetçiliği doğru dürüst ve saydam bir iktidar-muhalefet mekanizmasının kurallarına oturtmak olacak.
Sayın Erdoğan bunun farkındadır herhalde.

Mümtaz Soysal/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget