SEVGİLİ okuyucularım, özellikle elektrik faturalarında hep birlikte, cümbür cemaat yediğimiz kazıkların bir bölümünü burada birkaç kez yazdım. Önümüze her ay bir fatura geliyor, bizlerden acayip isimler altında para tahsil ediyorlar.
Ayrıca vergiler koymuşlar, faturanın son bölümünde verginin de vergisini almaktan utanmıyorlar.
Bu soygunun nedeni, tümüyle AKP hükümeti.
Elektrik satış ve dağıtımını özelleştirme adı altında özel sektöre devrettiler. Her bölgede bu furyadan nasibini alan şirketler, bu özelleştirme için yüz milyonlarca dolar para ödediler. Hükümet, onlara parayı bastırmalarından önce güvence verdi:
“Siz endişe etmeyin, biz tahsil edeceğiniz paralara yasal kılıfı hazırlayacağız. Bu kadar para ödediniz ama sizi zarara sokmayacağız. Bunları halkın sırtından çıkarmanızı sağlayacağız.”
Şu ödediklerimizi lütfen elektrik faturalarınıza bakıp bir kez daha kontrol ediniz:
“Kaçak kullanım bedeli, dağıtım bedeli, Per.Sat.Hiz.Bed. adı altında ne idüğü belirsiz bir para, Pers.Say.Oku.Bed., İletişim sistemi kullanma bedeli, enerji fonu, tüketim vergisi, verginin de vergisi KDV…”
Üstelik her faturada bir de AKP’nin TRT’sine “TRT payı” adı altında para ödüyoruz.
Biz yolunan kazlar, iktidarın para basma makinesi olarak görev yapıyoruz.
***
Kazlar şimdi uyanmaya başladı. İnsanlar ülkenin dört bir yanında dava açıp haksız yere alınan bu paraları geri istiyor. Mahkemeyi kazandığınız ve karar kesinleştiği takdirde ne olması gerekir?
Devlet bir karar alır, yargı kararını herkese uygulayacağını açıklar…
Ve haksız alınan paraların iadesine karar verir.
Ama bizde işler böyle yürümez. İktidarın ve hükümetin işine gelmeyen her yargı kararı sonrasında karşımıza aynı şaklabanlık çıkarılır:
“Yaa, öyle mi kardeşim!..Sen de git mahkemeye, karar al. Sonra gel, senin de paranı öderiz!”
İşi gücü bırakıp mahkemeye gideceksiniz. Dilekçe nasıl yazılır, dava nasıl açılır ve nasıl takip edilir bilmezsiniz. Bu iş için avukat tutacak, avukata ödeme yapacaksınız. Ayrıca çeşitli mahkeme masrafları olacak. Davanız yıllarca sürecek.
Hiç kimse bu yükün altına girmez ve davalar açılmaz. Dolayısıyla, yolunan kazlar yine soyulmaya, kazıklanmaya devam eder.
Türkiye’de adına bağımsız kurul (!) denilen, ancak üyelerini hükümetin kendi adamları arasından bulup atadığı, ama asla bağımsız olmayan çeşitli kurullar var. Bunlardan biri de, bizim elektrik faturaları ile ilgilenen Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK).
Ahaliferyada, ses vermeye başlayınca hükümet bu kurula başvurdu ve bu işe bir çözüm bulunmasını istedi:
“Yolunan kazlar bağırmaya başladı, aman çaresini bulun!”
Kurul da hepimizin, 50 milyona yakın elektrik abonesinin derdine bulduğu çözümü üç gün önce açıkladı:
“Elektrik faturalarında bundan sonra bu kazıklama kalemleri tek tek açıklanmayacak. Hepsi toplanıp vatandaşa ‘Enerji bedeli’ ismi altında tek kalem halinde yutturulacak!”
Şu rezalete bakar mısınız! Diyorlar ki “Attığımız kazığın ayrıntısını faturaya döktük, kazları uyandırıp halt ettik!”
Yani tahsilata aynen devam edeceksin ama abone yediği kazığın farkına varmasın diye ayrıntıları gizleyeceksin!
Alınan bu çok ciddi (!) karar sonrasında bizim açımızdan ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
“Biz zaten yediğimiz bu kazıktan şikayetçi değildik ki! Bizim bütün rahatsızlığımız bu kazıkları faturada ayrıntılı olarak görmekti! Şimdi hepsi bir tek isim altında birleşirse sorun kalmaz!”
Tayyip’in EPDK’sı ne güzel çözüm bulmuş!
Bir kez daha yazmak zorundayım. Bir ülke düşünün ki, herhalde en az 500 bin uyanık, ülkenin dört bir yanında kaçak elektrik kullanıyor. Bunlar evlerini ve işyerlerini bu yolla ısıtıyor, sıcak bu elde ediyor, aydınlatıyor, makineleri çalıştırıyor, hatta kışın elektrikli battaniyelerle ısınıp bir kuruş ödemiyor…
Ve milyonlarca keriz, yani bizler, bu sahtekarların tükettiği kaçak elektriğin parasını her ay şakır şakır cebimizden ödüyoruz.
EPDK, doğrusu çok güzel bir çözüm bulmuş! Hiç değilse bu kazıkları bundan sonra tek isim altında toplayacak, faturayı aldığımız zaman bu kepazeliği görmemiş olacağız!
BİR ÖNERİM VAR
Sevgili okuyucularım, elektrik faturalarında karşımıza çıkan bir başka rezalet, TRT payı adı altında ödediğimiz para.
Bu para her ay bizden tahsil ediliyor, sonra TRT’ye (Tayyip Radyo Televizyonu) aktarılıyor.
Günümüz TRT’si iktidarın borazanı olarak görev yapıyor. Bir sürü kanalına karşın, izlenme oranı küçücük özel kanallardan bile daha düşük düzeyde.
Ekranlarında her dakika iktidar propagandası yapılan, tarafsızlığını çoktan yitirmiş bir kamu kurumu. Tayyipgillerin borazanı.
İçine binlerce iktidar militanı ve torpilli doldurulmuş durumda. Personelin pek çoğu yandaş medyadan getirtildi. Onlara çok büyük paralar ödeniyor.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek (İngiliz pasaportlu İngiliz Mehmet) birkaç gün önce Meclis’te açıkladı:
2010 yılında TRT’ye elektrik faturalarından tam 551 trilyon lira para akmış.
Bu, inanılmaz bir rakamdır. Dünyada BBC dahil hiçbir yayın kuruluşunun böyle bir gelir kaynağı yok. Dahası, TRT’ye aktarılan bu para, Türkiye’deki pek çok kamu kurumunun bütçesini bile ezip geçiyor.
Yani biz vatandaş olarak asla izlemediğimiz, tepki gösterdiğimiz yandaş ve iktidar borazanı TRT’ye her ay elektrik faturamızla para pompalıyoruz. Var mı böyle bir şey!
Oraya doldurulan yandaşları biz beslemek zorunda mıyız?
Üstelik TRT, her yıl devlet bütçesinden çok büyük para alıyor.
***
Burada sanırım herkesin, hangi siyasi görüşü taşırsa taşısın herkesin onay vereceği bir önerim olacak:
Elektrik faturalarındaki TRT payını kaldıralım.
Eee, sonra ne yapalım?
Onun yerine hiç kimsenin karşı çıkamayacağı bir şey koyalım, paramız oraya gitsin ve helal olsun. Birkaç örnek vereyim:
1- O para şehit aileleri ve gaziler için kullanılsın. Muhtaç durumda olanlara ev sağlansın. TRT için toplanan para örneğin TOKİ’ye, sadece bu koşulla verilsin.
2- O para engelli yurttaşlarımız için harcansın. Örneğin onlara akülü tekerlekli sandalyeler alınsın…Görme engelli olanlara birer yardımcı verilsin. Onlar için yeni kurumlar açılsın.
3- Van’da evlerini yitirenler için konut yapılsın.
Bu önerileri lütfen yabana atmayın. Gerekirse daha da genişletilir, üzerinde düşünülür, ona göre kararlar verilir.
Bunlar kabul edilse ve uygulansa, kim karşı çıkabilir?
Düşünün, bir mütevazı evin maliyetini 100 milyar olarak hesaplarsak, bu parayla yılda yaklaşık 6000 şehit ailesi ve sakat kalmış gazimize ev sağlanır.
Ya da aynı parayla onbinlerce engelli yurttaşımıza her türlü olanak sağlanır.
Herhalde bu olay, TRT’ye para hortumlamaktan çok daha iyidir, hayırlıdır, kutsaldır…
Ve bir tek elektrik abonesi bile, faturasında ödeyeceği bu paraya itiraz etmez. Tam tersine o parayı zevkle, onur duyarak öder.
Bunları okurken belki içinizden diyorsunuz ki “Yaa kardeşim, sen uzaydan mı geldin! Hükümet böyle bir şeyi kabul eder mi! Senin bu zırvalarını dikkate almadığı gibi, gülüp geçer!”
İtiraf edeyim, ben de aynen böyle düşünüyorum.
Yolunan kazlardan biri olarak, bunları yazarken sadece gazetecilik görevimi yerine getiriyorum, vicdanımın sesini sizlere de duyurmayı amaçlıyorum.
Ötesi ne yazık ki benim elimde değil. Keşke olsaydı.
Emin Çölaşan/SÖZCÜ
25-6-2011 yazısıdır
Yorum Gönder