Üniversite mi daha önemli yoksa meslek mi? - Abbas Güçlü Köşe Yazısı
Milyonlarca öğrenci üniversiteye girmeye hazırlanıyor. Çok yakında da yaşamlarının bundan sonraki bölümüne yön verecek çok önemli bir karar alacaklar.
Soru öylesine önemli ki, iki arada bir derede kalıyorlar. Ve çoğu zaman da, kendileri için doğru olanı değil, ileride pişman olacakları tercihlere yöneliyorlar.
İşte soru:
Popüler bir üniversite mi? Yoksa çok istenilen bir meslek mi?
Örneğin ODTÜ ya da Boğaziçi’nde herhangi bir bölüm mü? Yoksa Marmara ya da İstanbul’da çok istediğiniz bir fakülte mi?
Biraz daha somutlaştırırsak, ille de hukuk diyen birisi için en doğru karar, Boğaziçi Sosyoloji mi yoksa Marmara Hukuk mu?..
Genel eğilim popüler üniversitelerden yana. Yani Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ, Hacettepe, Galatasaray, KOÇ, Sabancı ve daha pek çok popüler üniversitenin sevdalıları var. Şu üniversite olsun başka bir şey istemem deyip, tüm tercihlerini o yönde kullananlar o kadar çok ki! Ama madalyonun öteki yüzünde, 4 yıllık keyifli bir üniversite öğrenimine karşın, ömür boyu sürdürülecek bir meslek söz konusu...
Doğru karar hangisi?
Marka bir üniversiteden mezun olmak elbette çok önemli. Hele ki istediğiniz bir fakültede öğrenim görme şansı yakaladıysanız. Hem sevdiğiniz bir mesleğe yönelmiş olursunuz hem keyifli bir öğrencilik yaşarsınız, hem seçkin bir çevre edinirsiniz hem de bu üniversitenin rozetini gururla ve her daim takarsınız. Ama öğrencilik bittiğinde ayağınızı sürterek gittiğiniz bir iş ve başarısızlık söz konusu ise, ne o rozeti takarsınız ne de o üniversitenin ismi sizi alıp bir yerlere taşır...
İşte bu nokta önemli olan, bugün olduğu kadar yarın da sizin için en doğru kararın ne olduğunu enine boyuna düşünmenizdir.
Üniversiteye giriş sürecinde, en önemli basamak, tercih sıralaması olmasına karşın, testlere hazırlık için 3 yıllık bir süre harcanırken, tercihler için son günün son akşamında 3 saatlik bir zaman dilimi bile çok görülmektedir.
Çalışanların en önemli mutsuzluk nedenlerinden birisi de bu yanlış ve bilinçsiz tercih sürecidir.
Gidin kiminle konuşursanız konuşun, aklı hep başka yerlerdedir. Ya istediği üniversitede okumamıştır, ya istediği bölüme girememiştir ya da gelecekte olacakları fazla düşünmediği için çok farklı kararlar vermiştir...
İşte bu yüzden sizin için geç kalınmış olsa bile, yakınlarınız için bu konuyu ne olur ciddiye alın ve biraz kafa yorun. Ondan sonra da doğru olduğuna inandıklarınızı çevrenizle paylaşın...
Vakıf mı, devlet mi?
Şu günlerde cevabı en çok aranan sorulardan birisi de “vakıf üniversiteleri mi yoksa devlet üniversitesi mi?” sorusu. Devletler mi daha iyi yoksa vakıflar mı?
Bu konuda bir genelleme ya da kıyaslama yapmak, yanlışların en büyüğü olur. Gelişim süreçlerinin daha çok başında olan vakıf üniversitelerini, onlarca, hatta yüzlerce yıllık geçmişi olan devlet üniversiteleri ile kıyaslamak nasıl haksızlık ise, çok büyük olanaklara sahip vakıf üniversitelerini de öğrenci deposu haline gelen devlet üniversiteleri ile kıyaslamak o kadar abes olur.
Peki hiç mi kıyaslama olmayacak? Elbette olacak. Ama eşit koşullarda...
Devlet üniversitelerinin ne kadar artı ve eksileri varsa, vakıfların da bir o kadar avantaj ve dezavantajları var. Ve bir değerlendirme yaparken bütün bunları göz önünde bulundurmak gerekir. Bunu yapmadan sadece artılara ya da sadece eksilere bakarak yönlendirmede bulunmak, büyük yanılgılara neden olabilir...
Geleceğinizi şansa bırakmayın
Günlük yaşamı tesadüflere bırakmak bazen enteresan olabilir. Hatta hoşa da gidebilir. Ama eğer söz konusu olan gelecek ise bunu ciddiye almak gerekir. Ve bu görev de gençler adına, yetişkinlere düşüyor. Onların kafasında kavak yelleri estiği için doğru kararı vermeleri çok daha zor olabilir. Ama başta anne babalar olmak üzere yetişkin aile bireylerinin, olup bitenleri dışarıdan seyredip sonra da ahkâm kesmelerini anlamak mümkün değil...
Özetin özeti: Eğer çevrenizdekiler başarısız ve mutsuzsa bu kesinlikle sizi de etkiler. Ve kabahatliyi de sakın uzakta aramayın!..
Yorum Gönder