Taraf gazetesinde, 22 Mart 2011 tarihinde, Wikileaks belgelerine atfen, Başbakan Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan ünlü görüşmenin ayrıntıları yer aldı. Aydınlık gazetesi daha sonra Taraf’ın eksik bilgi verdiğini öne sürerek 28 – 30 Mart 2011 tarihli nüshalarında yine Wikileaks’e dayanarak daha kapsamlı bilgi ve iddialar yayımladı.
Belgelere göre Başbakan, Dolmabahçe’de Büyükanıt’ın önüne bazı kritik belgeler koyarak onu köşeye sıkıştırmıştı. Neydi onlar? Mesela: “Eşinin yaptığı harcamalar, Rusya’dan alınması düşünülen silah sistemleri ve helikopter ihalesi öncesine ilişkin kimi iddialar…” vs…
Daha da ilginci… Büyükanıt’ın önüne konulan şu belgelerdi:
“Orgeneral Hilmi Özkök tarafından Amerikalılara hitaben yazılmış Büyükanıt’ın Genelkurmay başkanı olmasını tavsiye eden bir yazı.
Büyükanıt NATO karargâhında istihbarat bölümünde görev yaparken Amerikalılar tarafından toplanan özel bilgiler.
Büyükanıt’ın aile seceresi hakkında Amerikalılar tarafından toplanmış bilgiler.”
CHP Milletvekili Onur Öymen, Başbakan’a yönelik bir soru önergesi vererek sordu:
- Gazetelerde yer alan bu iddialar doğru mudur? Değilse niçin tekzip edilmemiştir?
- TSK üst düzeydeki atamaları hakkında yabancı bir ülkeye önceden bilgi verip danışmakta mıdır?
- Yabancı ülkeler TSK mensuplarının özel hayatları ile ilgili istihbarat bilgileri toplayıp Türk makamlarına vermekte midir?
Aydınlık gazetesi yayını, aradan iki hafta geçtiği halde yalanlanmış değil. Sorular askıda. Onur Öymen yanıt bekliyor…
* Bizde siyaset aslında çok basit bir iş… Kürsüye çıkıp Avrupa’ya fırça atıyorsunuz, millet de “Vay be, helal olsun” deyip size oy atıyor…
Haldun Ertem
Orman arazisi kapatıp pusuya yatan vurgunculara CHP dün 2 B müjdesi verdi.
CHP’nin seçim şarkılarından biri de şu olmalı:
“Sen beni hep mazideki halimle mi tanırsın?”
Haldun Ertem
İran’da “helal internet” kuruluyormuş.
Mollalar “internet”i bir çeşit et sanıyorlar galiba…
* * *
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, “Türkiye gıpta edilecek noktaya geldi” demiş.
Doğrudur. Ama batan geminin mallarını bedavaya kapatmak isteyenler açısından.
Fahrettin Fidan
İş bölümü!
Ankaralı meslektaşımız dün taksiyle bir yere gidiyormuş. Şoförle sohbet ederken konu politikaya gelmiş. Meslektaşımız iktidarı, özellikle de Tayyip Erdoğan’ı eleştirmeye başlayınca şoför:
- Öyle diyorsun ama abi demiş, adamlar çok güzel işler yapıyorlar. Mesela hızlı tren. Benim oğlum bu tren sayesinde Ankara’da oturup Eskişehir’de okuyabiliyor.
- O tamam. Okulu bitince iş bulabilecek mi peki? Öyle bir umut var mı?
Meslektaşımıza şoför arkadaşın yanıtı şu olmuş.
- Eee abi, her şeyi de Tayyip Bey’den beklememek lazım. Gençlere işi de muhalefet bulsun artık!
Oyuncak Müzesi
Oyuncak Müzesi’nde o kadar güzel bir akşamdı ki…
Belgin Akın ve Sunay Akın ile Oyuncak Müzesi’nin çalışanları biz gazeteci ve televizyoncuları akıl almaz bir zarafetle ağırladılar. Sunay Akın bizleri:
- Sizlere müthiş bir sürprizim var, diye çağırmıştı…
Önce kapıdan bir sürpriz çift girmez mi?
Futbolcu Arda Turan ile nişanlısı Sinem Kobal…
Onlara ne alaka diye soran gözlerle bakan bizlere Hıncal Uluç açıklama yaptı:
- Arda ve Sinem, Sunay Akın’ın sohbetlerini çok severek dinlediklerini anlattılar. Onları Sunay’la tanıştırmamı istediler. Aldım getirdim…
Dönelim gecenin sürprizine.. Sürpriz kocaman bir bebek eviydi…
Çok ender bulunan bir oyuncakmış… Sunay İsviçre’de bulmuş, satın almış…
Herhalde binlerce avroya mal olmuş ama müzeyi alabildiğine süslemişti.
Oyuncak müzesi Türkiye’de başlıbaşına bir olay…
Sunay 17 yıl önce Nürnberg’deki oyuncak müzesini gezerken mest oluyor, böyle bir müze kurmaya karar veriyor…
Sonraki yıllarında yazarlıktan, sahne ve TV şovlarından kazandığı bütün parayı tarihi oyuncaklara yatırıyor…
6 yıl önce Erenköy’de aileye ait büyük konağı oyuncak müzesine dönüştürüyor. Bugün içinde 5 bin parça tarihi oyuncak bulunan, dünya çapında bir müzeye sahip Türkiye… Aile yalnızca birkaç trilyonluk konağı müzeye tahsis etmekle kalmamış… Bizzat kolları sıvamış… Sunay’ın eşi Belgin hanım, kızkardeşi ve dostları da müzede gece gündüz gönüllü olarak çalışıyor. Devlet ne mi yapıyor? Bu müzeyi ticari işletme sayıp elektriği – suyu konutlardan bile yüksek fiyatla satıyor… Bilet parasının yarısını da vergi diye alıyor. Müze ancak Sunay’ın şahsi çabası ve dostlarının katkılarıyla ayakta duruyor.
Sevgili Sunay’ı değerli bir şair ve sanatçı diye alkışlardım…
Eşiyle birlikte yarattığı bu müze hepsinin üzerinde bir eser… Bir mucize…
Prag’daki oyuncak müzesini gezen bir dostumuz bizimkinin çok daha iyi olduğunu söyledi mesela. Çoğu müzeyi bizimki çoktan geride bırakmış.
Bir insan (ve ailesi) hayatta en çok ne başarabilir? İşte ancak böyle bir şeyi…
Erenköy’deki müzeyi mutlaka geziniz…
Yorum Gönder