Kapitalist sistemin, işçi ve emekçiler için her geçen gün daha katlanılmaz hale geldiği, İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, açlığın, yoksulluğun milyonlarca emekçinin canına yapıştığı 12 yıl geçirdik.
Bir yanda açlık diğer yanda akıl almaz
haksız para kazançları ile ülkeyi soyan,
rüşvetçiler, çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ihaleye fesat
karıştıranlar.
Rüşvet, nüfus ticareti, sahtecilik ile
köşeyi dönen sonradan olma zenginler.
Gözleri bir türlü doymayan zenginler...
Oysa bu lanet olası sömürü düzeninde çocuklarını
doyuramadıkları, ısıtamadıkları için intihar eden gencecik anneler,
Çöp tenekelerini karıştırıp kendisine yiyecek
bir şeyler arayan insanlarımız, pazarlardaki atıklar içinden sebze, meyve
toplayan emeklilerimiz,
Açlıktan ölen, ödeyemediği faturalar için
elektriği, suyu kesilen, mayınlarla uzuvlarını yitiren sakat kalan gazilerimiz,
Vatan uğruna Doğu ve Güneydoğuda
şimdilerde ne uğruna can verdiklerinin değeri bilinmeyen şehit olan
fidanlarımız,
Gözlerinin yaşı dinmeyen analarımız ve
babalarımız, sanki onlara nispet yaparcasına PKK’ya verilen tavizler...
İktidar tarafından
kumpas olduğu itiraf edilen düzmece Ergenekon ve ona bağlanan diğer davalar.
Davalarla zindanlara kapatılan
aydınlarımız, askerlerimiz, gazetecilerimiz, seçilen milletvekilleri
Akademisyenler ve İşçi
Partisinin Genel başkanı.
Dünyanın 5. Büyük olan Türk Ordusunun
tasfiyesi.
İftira ve komplo, kumpas ile tutuklanan
veya haklarında tutuklanmaları için soruşturma açılan subayların intiharları.
Hep bu düzen yüzünden! Sebep olanları Allah
kahretsin, bildiği gibi yapsın inşallah:
DENİZ Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev
yapan biri emekli, iki amirale yönelik suikast iddialarına ilişkin soruşturmayı
yürüten Cumhuriyet Savcısı Süleyman
Pehlivan’ın talebi üzerine Deniz Yarbay Ali Tatar hakkında yakalama kararı
çıkartıldı. Kendisini gözaltına almaya gelen görevlileri gören Ali Tatar bu
suçlamayı onuruna yediremediği için tabancayla canına kıydı.
İstanbul Cumhuriyet
Savcısı Zekeriya Öz'ün
talimatı ile Ergenekon kapsamında emniyet güçleri tarafından gözaltına alınan
Kuddusi Okkır, 20 Haziran 2007 günü mahkeme kararıyla tutuklandı.
Neyle suçlandığını bilmeden 1 yıl hapis
yattı.
Sağlıklı bir biçimde tutuklanan Kuddusi
Okkır'ın, cezaevinde kaldığı dönemde sağlığı bozuldu.
Okkır’ı devlet öldürdü.
TTB raporu, Bakırköy dışında hiçbir
hastanenin, refakatçisi olmayan, konuşamayan, ayakta duramayan Okkır'ın ciddi
bulgularını yansıtan belgeleri yeterli düzeyde düzenlemediğini, ileri
tetkiklerin zamanında yapılmadığını, bunun da hastalığın erken teşhisini ve
tedavi şansını engellemiş olduğunu saptamıştı.
Komaya girene kadar delilleri karartmasın
diye tahliye edilmemişti. Sonradan hapis yatmasına kılıf uyduruldu ve Ergenekon
örgütünün finansörü denildi. Oysa kanserden öldüğü zaman cenazesini kaldıracak
parası yoktu.
Rapora göre, cezaevinden hastanelere
neredeyse her aşamada ihmal vardı. Cezaevinden her sevkte Okkır'la ilgili "Ergenekon terör örgütü
üyesi", "dikkat, kaçar, kaçırılır" ibareleri düşülmüş,
sevkler gecikmiş ve mesai saatleri dışında yapılmış, tıbbi kayıtlar düzenli
tutulmamış, sevk sırasında da Okkır'ın yanında bulundurulmamıştı.
Evet, Okkırı bu düzen bu
devlet öldürdü veya ölümüne sebep oldu.
17 Nisan 2009’da “silahlı terör örgütü
üyesi” olduğu gerekçesiyle Ergenekon dan tutuklandı.
Hilmioğlu‘nun rektörlük döneminde Turgut
Özal Tıp Merkezi, karaciğer naklinde, Türkiye’de değil dünyada ikinci sıraya
yükselmişti.
Tutuklanıp zindana
kapatılmasının esas sebebi 2003 yılında AKP iktidarının YÖK
yasasında yapmayı düşündüğü değişikliğe karşı çıkması ve Atatürkçü olmasıydı.
21 yaşındaki oğlu Emir Hilmioğlu'nun
Ankara Çubuk'ta geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini hasta
halinde Silivri’de duyurdular ona. Oğlunun cenazesine katılmak için yol hariç
verilen iki günlük izinde akşam kendi evinde eşiyle birlikte kalmasına izin
verilmedi ve jandarmalar eşliğinde Sincan Cezaevine götürüldü.
2009 dan buyana Silivri
Cezaevi’nde tutulan Hilmioğlu kanser hastası olmasına rağmen Adli Tıp raporuyla
tutukluluk halinin devamına karar veriliyor ve
kaçacak veya delil karartacak diye tedavisine izin verilmiyor. Yani
devlet eliyle ikinci bir cinayete hazırlık yapılıyor.
Ergenekon davasının diğer bir tutuklu
sanığı Yarbay Mustafa Dönmez de, oğlunun ölüm haberini duruşma salonunda
öğrenmişti. Oğlu için izin verilen Dönmez, cenazeye yetişememiş, bunun üzerine
iznin geç verildiği iddiaları gündeme gelmişti.
Bunları yazarken bile insan kahroluyor.
Bu iktidarın adı Adalet
ve Kalkınma partisidir ha?
Böylesine vicdansızlık, bu kadar kin ve
intikam duyguları ile beslenen bir partide nasıl Adalet olabilir?
Kalkınmaya gelince son
olaylarda kimlerin kalkındığı ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın
da aralarında olduğu birçok kritik isme suç örgütü operasyonu yapmak isteyen
savcı Savcı Muammer Akkaş görevden alındı. Bununla kalınmadı adeta savcı linç
edilmek isteniyor. Başbakan tehditler savurup duruyor. Seninle işimiz bitmedi
diyor. Daha ne yapacaksa!
Yolsuzluğun üzerine
gideceğine örtmek için elinden geleni yapan bir başbakan var.
Bu arada Ana muhalefete
ve MHP ye de sataşıyor.
“Gerek ana muhalefet, gerek yavru
muhalefet vatana ihanet içindedir. Zira 642 milyar bu ülkede devletin kasasında
kaldı ama 17 Aralık'tan bu yana 120 milyar dolar zarar var. Yazık değil mi bunu
nasıl yaparsınız, böyle bir kampanyayı başlatırsınız? Bu bir örgüt, çete olayıdır
ama ana-yavru muhalefet el ele bunları yapıyorlar.”
Bu kadarına pes derken gülüyoruz artık.
Çünkü başbakan iyice saçmalamaya başladı.
Sanki asrın soygununu CHP ile MHP
yaptılar.
Mademki Bilal Erdoğan böyle bir şeye
karışmadı o zaman neden mahkemeye çıkıp aklanmıyor acaba?
Suçsuz insan korkmadan çıkar mahkemeye
ama bunların şöyle korkuları var.
Ergenekon savcılarından korkuyorlar. Zira
bu davada olan yurtseverlerimizin hiç birisinin suçu olmadığı halde yıllardır
zindanlara kapatıldılar. Eee! Şimdi ortada hem gerçek suçlar var hem de hoca
efendinin elinde yargı.
Korku bacayı sardı demek ki.
Parmaklarda bilmem kaç milyon dolarlık
yüzükler, gemicikler, villalar, hastaneler, pırlantalar hanlar, hamamlar...
İsviçre’de zulada paralar...
Nereden çıktı bunlar ey
başbakan?
Kendinize gelince Müslüman vatandaşa
gelince haram ha?
Başbakanı karşılarken metrolar, otobüsler
bedava ama parası olmadığı için ücretsiz
binmeye çalışan 20 yaşındaki gencin kafasına metal detektörle vurup hastanelik
etmek! benim kitabımda yok ama AKP nin kitabında var demek ki.
Son olarak şunu demek istiyorum. Bu
memlekette bu kadar yoksul ve dürüst, işsiz insan varken onların verdiği
vergilerden zıkkımlayan, kim olursa
olsun haramı zehir zıkkım olsun inşallah.
Birileri zengin olurken bizler neden bu
kadar yoksullaştık, elbet bunun hesabı sorulacaktır ve sorulmalıdır. Türkiye’de
gerçek adalet ne zaman var olacaktır işte o zaman ülkemiz kalkınacaktır.
Not: 2014 yılının ülkemize ve tüm
insanlığa aydınlık, savaşsız, sevgi, sağlıklı mutlu yıllar getirmesi
dileklerimle yeni yılınızı kutlarım.
Ben bu yazımı yazarken sabahın 4dü oldu.
Niyetim bu yeni yılı Silivride’ki canların orada geçirmek tabi sağlığım
elverirse. Gidemezsem ki gitmeyi çok istiyorum Silivri Hasdal, Maltepe, Sincan
ve şu ada aklıma gelmeyen diğer tutuk evlerinde esir tutulan tüm canlara selam
ve sevgilerimi gönderiyorum.
TC.Tünay Süer
Yorum Gönder