Zehir zıkkım olsun! - Tünay Süer


Kapitalist sistemin, işçi ve emekçiler için her geçen gün daha katlanılmaz hale geldiği, İşsizliğin çığ gibi büyüdüğü, açlığın, yoksulluğun milyonlarca emekçinin canına yapıştığı 12 yıl geçirdik.
Bir yanda açlık diğer yanda akıl almaz haksız para kazançları ile ülkeyi soyan,  rüşvetçiler, çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ihaleye fesat karıştıranlar.
Rüşvet, nüfus ticareti, sahtecilik ile köşeyi dönen sonradan olma zenginler.
Gözleri bir türlü  doymayan zenginler...
Oysa bu lanet olası sömürü düzeninde çocuklarını doyuramadıkları, ısıtamadıkları için intihar eden gencecik anneler,
 Çöp tenekelerini karıştırıp kendisine yiyecek bir şeyler arayan insanlarımız, pazarlardaki atıklar içinden sebze, meyve toplayan emeklilerimiz,
Açlıktan ölen, ödeyemediği faturalar için elektriği, suyu kesilen, mayınlarla uzuvlarını yitiren sakat kalan gazilerimiz,
Vatan uğruna Doğu ve Güneydoğuda şimdilerde ne uğruna can verdiklerinin değeri bilinmeyen şehit olan fidanlarımız,
Gözlerinin yaşı dinmeyen analarımız ve babalarımız, sanki onlara nispet yaparcasına PKK’ya verilen tavizler...
İktidar tarafından kumpas olduğu itiraf edilen düzmece Ergenekon ve ona bağlanan diğer davalar.
Davalarla zindanlara kapatılan aydınlarımız, askerlerimiz, gazetecilerimiz, seçilen milletvekilleri
Akademisyenler ve İşçi Partisinin Genel başkanı.
Dünyanın 5. Büyük olan Türk Ordusunun tasfiyesi.
İftira ve komplo, kumpas ile tutuklanan veya haklarında tutuklanmaları için soruşturma açılan subayların intiharları.
Hep bu düzen yüzünden! Sebep olanları Allah kahretsin, bildiği gibi yapsın inşallah:
DENİZ Kuvvetleri Komutanlığı'nda görev yapan biri emekli, iki amirale yönelik suikast iddialarına ilişkin soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Süleyman Pehlivan’ın talebi üzerine Deniz Yarbay Ali Tatar hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Kendisini gözaltına almaya gelen görevlileri gören Ali Tatar bu suçlamayı onuruna yediremediği için tabancayla canına kıydı.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'ün talimatı ile Ergenekon kapsamında emniyet güçleri tarafından gözaltına alınan Kuddusi Okkır, 20 Haziran 2007 günü mahkeme kararıyla tutuklandı.
Neyle suçlandığını bilmeden 1 yıl hapis yattı.
Sağlıklı bir biçimde tutuklanan Kuddusi Okkır'ın, cezaevinde kaldığı dönemde sağlığı bozuldu.
 Okkır’ı devlet öldürdü.
TTB raporu, Bakırköy dışında hiçbir hastanenin, refakatçisi olmayan, konuşamayan, ayakta duramayan Okkır'ın ciddi bulgularını yansıtan belgeleri yeterli düzeyde düzenlemediğini, ileri tetkiklerin zamanında yapılmadığını, bunun da hastalığın erken teşhisini ve tedavi şansını engellemiş olduğunu saptamıştı.
Komaya girene kadar delilleri karartmasın diye tahliye edilmemişti. Sonradan hapis yatmasına kılıf uyduruldu ve Ergenekon örgütünün finansörü denildi. Oysa kanserden öldüğü zaman cenazesini kaldıracak parası yoktu.
Rapora göre, cezaevinden hastanelere neredeyse her aşamada ihmal vardı. Cezaevinden her sevkte Okkır'la ilgili "Ergenekon terör örgütü üyesi", "dikkat, kaçar, kaçırılır" ibareleri düşülmüş, sevkler gecikmiş ve mesai saatleri dışında yapılmış, tıbbi kayıtlar düzenli tutulmamış, sevk sırasında da Okkır'ın yanında bulundurulmamıştı.
Evet, Okkırı bu düzen bu devlet öldürdü veya ölümüne sebep oldu.
İNÖNÜ Üniversitesi eski Rektörü Prof.DR. Fatih Hilmioğlu’nun dramına gelelim.
17 Nisan 2009’da “silahlı terör örgütü üyesi” olduğu gerekçesiyle Ergenekon dan  tutuklandı.
Hilmioğlu‘nun rektörlük döneminde Turgut Özal Tıp Merkezi, karaciğer naklinde, Türkiye’de değil dünyada ikinci sıraya yükselmişti.
Tutuklanıp zindana kapatılmasının esas sebebi 2003 yılında AKP iktidarının YÖK yasasında yapmayı düşündüğü değişikliğe karşı çıkması ve Atatürkçü olmasıydı.
21 yaşındaki oğlu Emir Hilmioğlu'nun Ankara Çubuk'ta geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini hasta halinde Silivri’de duyurdular ona. Oğlunun cenazesine katılmak için yol hariç verilen iki günlük izinde akşam kendi evinde eşiyle birlikte kalmasına izin verilmedi ve jandarmalar eşliğinde Sincan Cezaevine götürüldü.
2009 dan buyana Silivri Cezaevi’nde tutulan Hilmioğlu kanser hastası olmasına rağmen Adli Tıp raporuyla tutukluluk halinin devamına karar veriliyor ve  kaçacak veya delil karartacak diye tedavisine izin verilmiyor. Yani devlet eliyle ikinci bir cinayete hazırlık yapılıyor.
Ergenekon davasının diğer bir tutuklu sanığı Yarbay Mustafa Dönmez de, oğlunun ölüm haberini duruşma salonunda öğrenmişti. Oğlu için izin verilen Dönmez, cenazeye yetişememiş, bunun üzerine iznin geç verildiği iddiaları gündeme gelmişti.
Bunları yazarken bile insan kahroluyor.
Bu iktidarın adı Adalet ve Kalkınma partisidir ha?
Böylesine vicdansızlık, bu kadar kin ve intikam duyguları ile beslenen bir partide nasıl Adalet olabilir?
Kalkınmaya gelince son olaylarda kimlerin kalkındığı ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da aralarında olduğu birçok kritik isme suç örgütü operasyonu yapmak isteyen savcı Savcı Muammer Akkaş görevden alındı. Bununla kalınmadı adeta savcı linç edilmek isteniyor. Başbakan tehditler savurup duruyor. Seninle işimiz bitmedi diyor. Daha ne yapacaksa!
Yolsuzluğun üzerine gideceğine örtmek için elinden geleni yapan bir başbakan var.
Bu arada Ana muhalefete ve MHP ye de sataşıyor.
“Gerek ana muhalefet, gerek yavru muhalefet vatana ihanet içindedir. Zira 642 milyar bu ülkede devletin kasasında kaldı ama 17 Aralık'tan bu yana 120 milyar dolar zarar var. Yazık değil mi bunu nasıl yaparsınız, böyle bir kampanyayı başlatırsınız? Bu bir örgüt, çete olayıdır ama ana-yavru muhalefet el ele bunları yapıyorlar.”
Bu kadarına pes derken gülüyoruz artık. Çünkü başbakan iyice saçmalamaya başladı.
Sanki asrın soygununu CHP ile MHP yaptılar.
Mademki Bilal Erdoğan böyle bir şeye karışmadı o zaman neden mahkemeye çıkıp aklanmıyor acaba?
Suçsuz insan korkmadan çıkar mahkemeye ama bunların şöyle korkuları var.
Ergenekon savcılarından korkuyorlar. Zira bu davada olan yurtseverlerimizin hiç birisinin suçu olmadığı halde yıllardır zindanlara kapatıldılar. Eee! Şimdi ortada hem gerçek suçlar var hem de hoca efendinin elinde yargı.
Korku bacayı sardı demek ki.
Parmaklarda bilmem kaç milyon dolarlık yüzükler, gemicikler, villalar, hastaneler, pırlantalar hanlar, hamamlar... İsviçre’de zulada paralar...
Nereden çıktı bunlar ey başbakan?
Kendinize gelince Müslüman vatandaşa gelince haram ha?
Başbakanı karşılarken metrolar, otobüsler bedava ama  parası olmadığı için ücretsiz binmeye çalışan 20 yaşındaki gencin kafasına metal detektörle vurup hastanelik etmek! benim kitabımda yok ama AKP nin kitabında var demek ki.
Son olarak şunu demek istiyorum. Bu memlekette bu kadar yoksul ve dürüst, işsiz insan varken onların verdiği vergilerden zıkkımlayan,  kim olursa olsun haramı zehir zıkkım olsun inşallah.
Birileri zengin olurken bizler neden bu kadar yoksullaştık, elbet bunun hesabı sorulacaktır ve sorulmalıdır. Türkiye’de gerçek adalet ne zaman var olacaktır işte o zaman ülkemiz kalkınacaktır.

Not: 2014 yılının ülkemize ve tüm insanlığa aydınlık, savaşsız, sevgi, sağlıklı mutlu yıllar getirmesi dileklerimle yeni yılınızı kutlarım.
Ben bu yazımı yazarken sabahın 4dü oldu. Niyetim bu yeni yılı Silivride’ki canların orada geçirmek tabi sağlığım elverirse. Gidemezsem ki gitmeyi çok istiyorum Silivri Hasdal, Maltepe, Sincan ve şu ada aklıma gelmeyen diğer tutuk evlerinde esir tutulan tüm canlara selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
TC.Tünay Süer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget