AKP’nin ilk Başbakanı Abdullah Gül, 4 Aralık 2002 tarihli bir yazı ile MİT’e, “Somut delillere dayanmayan bilgilere yer vermemelerini” emretti.
Başbakan Erdoğan, Ağustos 2013’te, “Bizim
fişleme gibi bir sanatımız yok. Böyle bir derdimiz de yok. Ben
fişlendiğimi biliyorum; arkadaşlarımın fişlendiğini biliyorum, ama biz
böyle bir yola hiçbir zaman tevessül etmedik. Bunlara tamamıyla
karşıyız” dedi.
2004 tarihli “Gülen Cemaatiyle Mücadele Planı”nı takipten sorumlu dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer ise irtica fişlemelerinin 13 Aralık 2010’da bittiğini söyledi.
Lâkin
Mehmet Baransu’nun bavulundan MİT’in 2011-2103 tarihli fişlemeleri
çıktı. AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik bunun üzerine şu açıklamayı yaptı:
“MİT’ten
sızdırıldığını söylediğim şey, bazı yayın organlarının ‘fişleme’
dedikleri, MİT veri tabanındaki bazı ham bilgiler ve arz notudur.
Sözkonusu ‘arz notu’ MİT Müsteşarı başta olmak üzere, kurumun üst
yönetimi tarafından onaylanmış bir metin değildir. İnsanları mağdur
etmek veya kategorizasyona tabi tutmak için fişleme yapılması
alçaklıktır. AK Parti’nin bizzat kendisi ve kadroları son zamanlara
kadar fişlemelerin ve vesayetçi dayatmaların mağduru ve mazlumu
olmuştur. Bize yapılmasını istemediğimiz bir şeyin, bizim bilgimiz ve
irademiz dahilinde başkalarına yapılmasına rıza göstermeyiz, göz
yummayız. Kaldı ki güvenlik soruşturmaları için derlenen ve gazetelerde
yer verilen bilgilerin hiçbiri, hiç bir kuruma gönderilmemiştir.
Maalesef kurumların başındaki insanlar ve yazılı kurallar değişse de on
yılların alışkanlıkları ve zihniyetlerin değişimi kolay olmuyor. Her
kurumda yanlışlıklar, eksiklikler, aksaklıklar veya kasıtlı eylemler
olabilir. Mühim olan, siyasi irade bunların arkasında mı değil mi? AK
Parti, bile bile hiç bir zaman yanlışın yanında ve arkasında olmaz.”
-Ergenekoncu-Balyozcu Fişi Kimin İşi?-
Anlıyoruz ki, devr-i AKP iktidarında fişlemenin “f”si olmadı. Sızan belgeler de sadece "güvenlik soruşturması" bilgileri... Öyleyse soralım:
AKP
iktidarından çok önce Emniyet veye MİT’in yaptığı fişlemeler Ergenekon,
Balyoz davasında yargılanan sanıklara nasıl ve kimler tarafından mal
edildi?
AKP iktidarından çok önce asker babanın bir
Cemevi’ne ziyareti, AKP iktidarı döneminde askeri okulda okuyan oğlunun
sicil dosyasına nasıl girdi?
1-2 yıl önce TSK’daki bazı
komutanlar hakkında oluşturulan özel dosyalar Başbakanlık’ta ne
arıyordu? Bunları kimler, hangi amaçla oluşturdu?
AKP
iktidarında özel veya resmi kurumlara iş başvurusu yapıp, kazanan bazı
insanların Ergenekon-Balyoz sanığı yakını olduğu nasıl bilindi ve sırf
bu gerekçeyle onlara iş verilmediği oldu mu?
-Yeşil Sermaye’yi Kim Fişledi?-
28 Şubat davası kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmese de Baransu’nun yeni bavuluyla başlayan, Fehmi Koru’nun ifadesiyle “post post modern” döneminin belirleyicisi olacak. Neden mi?
Hep yazdım; 28 Şubat’tan aylarca önce Cumhurbaşkanı Demirel’e “irtica” konulu ilk birifingi veren de, 28 Şubat 1997’deki MGK toplantısında yine “irtica” konulu ilk sunumu yapan da MİT Müsteşarı. Kısacası 28 Şubat’ı başlatan TSK değil, MİT’di.
28 Şubat’ın en unutulmaz olayı, “yeşil sermayenin”
fişlenmesiydi. Bu konu da hep TSK’ya fatura edildi, onlar suçlandı,
onlar yargılanıyor. Oysa bizzat 28 Şubat iddianamesinin 331 nolu ek
klasöründe öyle bir belge var ki, yeşil sermayeyi gerçekte hangi kurumun
fişlediğini gözler önüne seriyor. Evet, yeşil sermayeyi fişleyen de TSK
değil, yine MİT’miş.
27 sayfalık “gizli” damgalı, MİT’ten Genelkurmay’a gönderilen, konusu da “İrticai Sermaye” olan ve MİT Müsteşarı adına İstihbarat Başkan Yardımcısı E. Bülent Akit imzalı 15 Temmuz 2002 tarihli üst yazısının “İlgi”sinde şunları görüyoruz:
MİT
Müsteşarlığı 13 Haziran 1997’de, yeni Refahyol hükümetinin istifasından
sadece 2 gün önce bir yazı yazmış. Genelkurmay Başkanlığı 1 Mayıs
2002’de bir yazı göndermiş. Bu yazılar ne mi?
MİT, 1997’de “İrticai Unsurların Sermaye Sektöründeki Faaliyetlerine”
ilişkin etüd hazırlayıp, göndermiş. Genelkurmay 2002’de bunların
güncelleştirilmesini talep etmiş. İşte MİT de 15 Temmuz 2002’de o etüdü
güncelleştirip, Genelkurmay’a sunmuş.
MİT etüdünde; 7 irticai şirket, 5 irticai finans kuruluşu, 3 irticai meslek kuruluşunun “Yöneticileri,
sermaye miktarı, sermaye dağılım oranları, devletten yasal teşvik alıp
almadığı, devletten usülsüz teşvik alıp almadığı, irticai
organizasyonlara maddi destek verip vermediği, bünyelerinde drijan veya
aşırı unsurlar barındırıp barındırmadığı, yurtdışından maddi yardım
yapılıp yapılmadığı” incelenmiş.
Ayrıca MÜSİAD, İŞHAD gibi
irticai eğilimli üst birlikler, Milli Görüş İslam Toplumu (IGMG)
kanalıyla Refah Partisi’ne intikal eden yardımlar, tarikat gruplarının
yurtdışı organizasyonları ile yabancı ülke ve yabancı ülke destekli
kuruluşlardan alınan yardımlar hakkında bilgi verilmiş.
Şimdi askerler, “Hangi hak ve yetkiyle fişlediniz?” diye hesaba çekiliyor.
“1997’de, 2002’de olmuş, AKP’yle ne ilgisi var?” derseniz...
İlgisi şu; O dönemin Genelkurmay Karargâhını toptan tutuklatıp, yargılatan, “28 Şubat’ın finans ve medya ayağından da hesap sorulsun” diye
yeri göğü inleten, tahliye kararları verdiği için mahkemeyi yerden yere
vuran iktidar ve yandaşları, vazgeçtim bugünün MİT’ine dokunmasını,
acaba o dönem MİT yönetimlerinden niye hiç hesap sormaz, adını anmaz,
yakalarına yapışmaz?
MGK, MİT, Başbakanlık Taraf Gazetesi hakkında “gizli belgeleri yayınlamaktan”
suç duyurusunda bulundu. İster misiniz, İstanbul’da Özel Yetkili bir
Savcı da Baransu’nun gündeme getirdiği belgeler üzerinden soruşturma
açıp, MİT’çileri ifadeye çağırsın ya da MİT’in “kozmik odasını” bassın!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
5 Aralık 2013
Yorum Gönder