Sadece Türkiye değil dünya kamuoyu da Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonunu konuşuyor. Ülkemizdeki bazı çevreler ise kamuoyunun, Cemaat ile AKP arasında bir kapışma yaşandığına odaklanmasını istiyor. Medyanın tamamı da bu yönde çalışıyor. Oysa bu kavganın fitilini, toplumumuzun hala anlayamadığı bir nedenle ateşleyen emperyal güçlerin hesabı çok başkadır.
Aslında her şey, ABD'nin ambargo uyguladığı İran'a, Türkiye üzerinden yapılan altın ve nakit para transferi nedeniyle başladı. Nükleer programı yüzünden İran'ı bela olarak gören ABD ile uyumlu politikalar uyguluyor pozu verip, gizlice maddi ilişkiler sürdüren Türk Hükümeti ilk çarpıyı buradan almıştı. ABD, bu konudaki uyarılarını perde arkasından yaptı. “Çok ileri gitme” dedi.
İkinci sorun ise 2012 yılının Mayıs ayından itibaren belirmeye başladı. Irak'ın kuzeyindeki Kürt bölgesinde bulunan petrol ve doğalgazın Türkiye üzerinden dünyaya satılmasına ilişkin Barzani ile yapılan gizli görüşmeler ortaya çıktı. ABD'nin, “Bölgedeki dengeleri bozacak işlere girmeyin. Sadece çözüm süreci denilen, Türkiye Kürdistan'ının kuruluşu sürecinde uyumlu hareket edin. Petrol işine sonra bakarız” uyarıları pek dikkate alınmadı. Geçtiğimiz ay Kürt yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani Ankara'ya geldi ve enerji anlaşmaları imzalandı. ABD, “Onaylamıyoruz. Bu anlaşmaları uygulamayın” uyarısını yaptı. Hükümetten, “Tamam dikkate alacağız” yanıtı gelmişken, yolsuzluk operasyonundan 1 gün önce Kürt petrolü, boru hattından Türkiye'ye akıtılmaya başlandı.
Bu sırada, Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere olan yardımının giderek ABD'nin baş belası El Kaide'ye yöneldiği, örgütün Suriye'deki diğer grupları sindirdiği anlaşıldı. Birçok kez El Kaide yanlısı grupları dışlaması istenen Türkiye'nin tavrını sürdürmesi bardağı taşıran damlalardan biri oldu. Ama bardağı asıl taşıran damla Kürt petrolünün 15 Aralık'tan itibaren akıtılmaya başlanmasıdır.
ABD, İktidarın elini rahatlatmak için Türkiye'deki muhalefete ayar çektiği Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi operasyonlarda cemaati öne sürmüştü.
ABD ayrıca sonuna kadar desteklese de, AKP Hükümeti hakkında ileride kullanılabilir düşüncesiyle birçok dosyayı zaten hazırda tutuyordu. Ergenekon, Balyoz, Oda TV için uzun süredir Türkiye'de konuşlanmış olan 37 CİA ajanı, el altında bulunsun anlayışı ile bu dosyaların hazırlığını yapıyordu.
Dershane tartışması, ABD ile Cemaatin kendisine karşı nereye kadar gidebileceğini anlamak isteyen AKP İktidarının başlattığı bir süreçti. Olabilecekleri gördü, dershane konusunu erteledi. Bu arada, CHP'nin, ABD'de daha önce muhatap bulamazken, aniden Ankara'daki Amerikan Büyükelçisinin devreye girmesi ile bu ülkeyi ziyaret etmesi de AKP'ye verilen mesajlardan biriydi.
Yolsuzluk operasyonunu medyadan izleyenler, “Vay be, AKP'nin Müslümanlık maskesi arkasında çevirdiği işlere bak” diyecektir. Bu türden tepkiler zaten yıllardır muhalefet partilerinin tabanlarında dile getiriliyordu. Ama AKP tabanının bu gelişmelerden etkilendiğini söylemek, hayalcilik olacaktır. AKP yıpranır, büyük güç kaybeder türünden beklentiler için şunu söyleyebilirim, bu iş öyle sanıldığı gibi olmayacak. Cemaat ile kavga AKP'yi küçültmeyecek. Çünkü Türkiye'de artık seçmenlerin yüzde 35-40'ını oluşturan, gözü kapalı bir kesim var. Bu AKP'nin altyapısıdır.
Ama beni asıl üzen, 11 yıldır AKP'ye karşı doğru dürüst bir muhalefet yapamayan, kamuoyunu etkileyici bir söylem kullanamayan, politikalar üretemeyen partilerdir. Ayrıca yolsuzluk operasyonu sayesinde muhalefetin iktidara gelme ihtimaline sevinenlerdir.
Bunlara sormak lazım, el bebek gül bebek desteklediği AKP'yi, Cemaati öne sürerek sert mesaj veren ABD, muhalefetin iktidar olmasını hangi koşullara bağlayarak kabul edeceğini biliyor musunuz?
ABD'nin bölgedeki çıkarlarına uygun çalışacak daha uyumlu bir siyasi parti olmadığına göre, “artık çok güçlüyüm” havalarına girenleri şimdilik döverek terbiye etme yönteminde karar kılındı.
Milletin gözbebeği ordunun, muhalif aydınların, gazetecilerin, bilim adamlarının, siyasilerin birkaç günlük operasyonla zindana atılması ne kadar da kolay olmuştu. Sanki yıllardır devam eden bir gizli soruşturma varmış havası verilmesine herkes inanmıştı. İnsanlar zindana atılmış, deliller ise sonradan üretilmişti. Hukuk tarihinde görülmemiş yargılamalar karşısında kim ne yapabildi ki. Son operasyonun da yıllardır devam eden gizli soruşturmanın eseri olduğuna herkesi inandırmaya çalışıyorlar.
Hazin olan, AKP hükümetinin gidişi için yolsuzluk operasyonundan medet ummaktır. Yargıda, emniyette, kamuda ve devletin kilit noktalarında söz sahibi olan Cemaati kurtarıcı görmektir. Bu gücü dikkate almadan iktidara gelenleri de aynı akıbetin beklemediğini bilmemek saflıktır.
Bugüne kadar 2 milletvekili istifa etti. Eğer “ara anlaşma" sağlanamazsa en az 17 milletvekili daha gider. Sonuç olarak şunu söyleyeyim, senaryodaki unsurlardan biri de mağduriyettir. Yerel seçimler sürecinde Başbakan Erdoğan'ı dinleyin, yapacağı karşı hamleleri izleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Cemaate ile hesaplaşma yaşanırken, ABD'nin adı bile anılmayacaktır.
Yargıda, emniyette, kamuda, görevden almaların bolca yaşanacağı, karşı gözaltı operasyonlarının olabileceği toz duman bir döneme giriyoruz. Konuyla ilgili yazmayı sürdüreceğim.
Bu yazının özetini facebook sayfamdan geçtiğimiz gün yayınladım. Son 24 saatte binlerce kez paylaşıldı. İlginiz için teşekkür ediyorum.
Yorum Gönder