Onu ilk önce Azeri şarkıcı Günel
Zeynelova’nın 8 yıldır birlikte olduğu çocukluk aşkı olarak tanımıştık. Daha
sonra Ebru Gündeş’e gönlünü kaptıran bu adam eski sevgilisinden olaylı bir
şekilde ayrılmıştı.
İran asıllı playboy olduğu söylenen Reza
Zarrab ayrıldığı 8 yıllık sevgilisi Günel Zeynelova’nın kendisini ölümle tehdit
ettiği gerekçesiyle avukatı aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na
başvurmuştu.
Dilekçesinde Ebru Gündeş ile olan
ilişkisine zarar vermek için Günel Zeynelova’nın ailesi tarafından rahatsız
edildiğini ve onun Türk vatandaşı olmadığını, Türkiye'de
izinsiz çalıştığını, müzik albümü ve
televizyon programları yaparak haksız kazanç (!) elde ettiğini iddia
ediyordu..
Şu Allah’ın işine ve
söyleyene bakın!
***
Türkiye’de ‘Rıza Sarraf’ ismini kullanan
Reza Zarrab’ı tanımamız 2010 yılında Ebru Gündeş ile evlendiği zaman olmuştu.
Gündeş’e çok pahalı hediyeler alıyordu. Kanlıca’da
40 milyon dolara ikiz yalı ve Sapphire'den 3 milyon 750 bin TL'ye ofis dairesi
2012’de Bodrum Regnum Escana Evleri'nden 1.2 milyon Euro'ya villa, 2013’te
Bodrum’da aynı projeden bir tane de misafirleri için villa almıştı. Spor araba,
1 milyon 850 bin liralık yazlık, Dubai’de bir ev, bilmem kaç milyon dolara yat,
saymakla bitmeyen mal mülk.
Gencecik bir adamın bu kadar mal mülk
alabilmesi için ya bir petrol şeyhinin veya kralın akrabası, çocuğu, ya da
yasal olmayan işler içinde olması gerekirdi.
2012 de bir de jet uçağı almış. TC- RZA
olan tescili, Reza Zerrab'ın adının harfleri varmış uçağında. 2015 te filo
kurmak niyetindeymiş.
Vay anam vay!
Para gani, yerden gökten adama para
yağmış!
Hiç kimse doğru yoldan bu yaşta bu kadar
para sahibi olamazdı
Meğer işin içinde ne işler varmış ta
haberimiz yokmuş.
Bizler bir düğün hediyesi olarak alacağımız
altının gramını düşünürken Sarraf Efendi tam sarraflık yapmış, Gana'dan usule aykırı olarak gelen ve el
konulması gereken 1,5 tonluk altını birilerine rüşvet vererek yurda sokmuş.
Düşünebiliyor musunuz 1,5 ton altın.
Kömür değil, kum değil, çakıl taşı değil, altın!
İşe bakın.
Ergenekon için çete dediler, örgüt
dediler, örgütün, çetenin ağababasını kendileri yapmışlar. Hem de ne çete ya!
Bu örgüt veya çete T.C.nin 4 bakanının ve oğullarının da karıştığı iddiası ile
yalnız Türkiye’yi değil dünyayı da salladı.
Evet, dünyayı da salladı ama adamlar
öylesine fütursuz ki sıkılmadan halen makamlarını işgal ediyorlar
Hayali ihracatlar mı ararsınız, yolsuzluk
mu, kara para aklama mı, rüşvet mi ne isterseniz içinde olan dolandırıcılık,
hırsızlık diyelim buna.
Yolsuzluk operasyonu kapsamında İçişleri
Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in evinde yapılan aramalarda yüksek
miktarda Türk Lirası ve döviz ele geçirilmiş. Bir odanın içi kasa dolu. 6 adet birde para sayma makinesi var
görüntülerde.
Diğer yanda hakkında iddialar olan Halkbank
Genel Müdürü Aslan’ın evinde de yapılan aramada da ayakkabı kutuları içerisinde
4,5 milyon dolar bulunmuş.
Vay canına!
Filmlerdeki soygunlar gibi aynen.
Bu yolsuzluk, para aklama ne derseniz
deyin dört bakandan gayri başka bakanlarında adları geçiyormuş.
Başbakanın oğullarının gemilerini, Emine
hanımın hastanelerini, pırlanta ortaklıklarını ve İsviçre’de bankalardaki
dolarları duymuştuk ama içinde bakanların ve oğullarının da olduğu iddia edilen
büyük bir soygunu çeteleşmeyi ilk defa duyduk.
Başbakan şimdi buna kılıf uydurmaya
çalışıyor. Bu bir tuzak diyor. Efendim bu operasyon neden önceden İçişleri
bakanına neden haber verilmemiş?
Hata etmiş savcı bey, oysa telefon açıp
ona soracaktı. “Sayın bakanım
oğlunuzun hakkında suçlama var onu gözaltına almak istiyoruz izin verir
misiniz? Mi diyeceklerdi acaba?
Efendim bakana veya valiye, emniyet
müdürüne haber vermeden yapıldığı için müdürleri suçlayarak görevden alıyorlar.
Aslında mümkün olsa üzerini örtecekler.
Devlet içinde devlet var diyor. Oysaki bu
sözleri söylemeye hakkı yok çünkü kendi bilgisi dâhilindeydi. Hoca efendiye ne
istediyse verdiğini kendi söylemişti. Böylece cemaati kendisi büyüttü devletin
içinde önemli yerlere yerleştirmiş oldu.
Bir zamanlar aralarından su sızmayan
dostlar şimdi ben daha fazla söz sahibi olacağım, ben iktidarın büyük patronu
olacağım kavgasını yapıyorlar. Aslında Başbakan ektiğini biçiyor.
İktidarla cemaat arasında çekişme daha
doğrusu iktidar savaşı uzun süredir devam ediyordu. MİT krizi ile kamusal alana
taşınmıştı. Eğer Hakan Fidan soruşturmaya gönderilseydi tutuklanacaktı
arkasından başbakan Erdoğan tabi. Müsteşarımı yedirmem blöftü. Arkadan
kendisinin ipinin çekileceğini biliyordu. Bunun için bir gecede yasa
çıkartmıştı başbakan.
***
Erdoğan'ın büyükelçiler toplantısında "bu cemaat tepemi attırmasın,
istersem onları dünyada terörist ilan ederim." Demişti.
Baransu
twitter hesabından ona yanıt vermişti.
Bu lafı askerler, 28 Şubatçılar bile
kullanmamıştı ama birileri büyükelçiler toplantısında cemaati böyle tehdit
etti.“Allah Büyükelçiler toplantısında
konuşulan bu sözlerin hesabını elbet hırsızlardan(!) sorar.”
Dikkat ediniz, Baransu beş ay önceden
bugünlerin geleceğini ilan etmişti adeta.
İktidar ile cemaat karşılıklı düello
yapıyorlar. Birisi cemaati
temizleyeceğim diyor diğeri de seni bitireceğim diyor.
Savcı, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve
Muammer Güler'in oğlu, Rıza Zarrab, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir
tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti.
Bakan Bayraktar'ın oğlu Abdullah
Bayraktar da tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edildi. Ne olacak bekleyip
göreceğiz.
Yolsuzluk ve kamu ihalelerine fesat
karıştırmanın bu boyutlara geleceğini bakan çocuklarının hatta bakanların
olacaklarını tahmin etmemiştik doğrusu. Çocukları
gözaltına alınan hatta tutuklanmak üzere mahkemeye sevk edilen bakan babalar
derhal istifa etmeliydiler. Halen
sıkılmadan dik durmaya çalışıyorlar ve emir yağdırıyorlar. Bu kadar yüzsüzlük
olmaz vallahi.
Bu iktidar bitmiştir artık bu kadar
ayyuka çıkan olaylardan sonra sadece bakanların değil hükümetin toptan istifa
etmesi gerek. Üstünü örtmeye kalkmak Türk Milletini enayi yerine koymaktır.
Yani bu millet yemez bunu artık.
On bir senedir bu ülkeye verdikleri zarar
yeter artık
Zindanlara kapattıkları
yurtseverlerimizin, Gezi olaylarında tek gözlerini kaybeden çocuklarımızın,
yine Gezi olaylarında ki ve Vatanı için Doğu ve Güneydoğu’da savaşan bazen
savaşmaya fırsat bulamadan kahpece şehit edilen şehitlerimizin anne ve
babaların, eşlerin, yakınlarının ahları tuttu. Bu olanlar, ortaya çıkanlar
kocaman bir okyanusta küçücük bir su damlacığı gibi. Kim bilir daha
bilmediğimiz neler çıkacak?
29 yaşında yurt dışından gelen genç bir
adam bırakın çocuklarını, koskoca
bakanları yoldan çıkartmış. Ey para ve aç gözlülük sen nelere kadirmişsin ve
sen neymişsin be Zarrab ?
Yorum Gönder