Daha toprağa verilmeden, rahmet dilenmeden ne kadar karanlık bir adam
olduğu yazılıp, çizildi. Neler yapmamıştı ki; Menderes’i tokatlamadan
Meclis’e posta koymaya, 12 Eylül döneminde gençleri işkence yapmadan
camileri yıktırmaya karşımızda adeta bir Frankeştayn vardı.
Söylentilerin söylene söylene gerçekmiş gibi kabul edilmesi, “günah keçileri”
yaratılması ülkemizin kadim kaderi gibi. Baksanıza AKP Sözcüsü Hüseyin
Çelik bile Teoman Koman için Twitter hesabında şunları yazdı:
“Yarın
kılınacak cenaze namazında, imam 'mevtayı nasıl bilirsiniz' diye
sorduğunda, elbette 'iyi biliriz' diyenler olacaktır. Ne var ki, Teoman
Koman, başta Yassıada'da Adnan Menderes'e reva gördüğü aşağılık muamele
olmak üzere, yaptıklarının hesabını vermeden gitti. Neyse ki mahkeme-i
kübra var. Mazlumların ve mağdurların elbette en büyük tesellisi budur.”
-Koman Soyadı Nereden?-
En yetkili ağızdan hükmü kesilmiş, “karanlık sırlarından" ziyade “yargısız infaz”la gönderilmiş gibi...
Peki
MİT Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı yapmış Teoman Koman
gerçekte nasıl bir adamdı? Onu ve üzerine yapıştırılan iddiaları, 28
Şubat davasında Avukatlığını yapan Celal Çelik’in ağzından dinlemeye
hazır mısınız?
Mesela babası kimdir, soyadı neden “Koman”dır?
Babası
İsmail Hakkı Koman Çanakkale savaşı sırasında Kuleli Askeri Okulu’nda
öğrencidir. Topluca okuldan kaçıp, savaşmaya giderler. Galiba bir tek o
sağ döner. Anadolu’ya geçer, hem 1’inci, 2’inci İnönü, hem de Sakarya
savaşına katılır. Askerlerini cesaretlendirmek için, “Koman... Koman...” diye bağırırmış. Bu slogan İsmail Hakkı Bey’le o kadar özdeşleşmiş ki, yıllar sonra soyadı olmuş.
Yani Milli Mücadele Gazisi bir babanın oğlu Teoman Koman.
-Menderes’i Tokatladı mı?-
Gelelim en meşhur iddiaya; Menderes’i tokatladı mı?
28
Şubat savunmasına hazırlanırken, yöneltilebilecek olası sorular
üzerinde çalışmaya başlamışlar. Avukat Celal Çelik de herkesin merak
ettiği bu söylentiyi sormuş. Teoman Paşa, şu cevabı vermiş:
“Kesinlikle,
ama kesinlikle böyle bir hadise yaşanmadı. Bırakın tokatlamayı, en ufak
bir saygısızlık yapılmadı. Bunu daha önce de yalanladım. Ama ısrarla
beni suçlamayı sürdürdüler.”
Avukat Çelik, ilerleyen yaşı ve
sağlık sorunları yüzünden Koman’ın bu konudaki yalanlamayı ne zaman,
nerede yaptığını hatırlayamadığını belirterek, “Ayrıntılı savunmayı
hazırlamak için biraraya geldiğimizde bu konunun tüm detaylarını
konuşacak, o yalanlamayı da bulacaktık. Ne yazık ki, bir daha biraraya
gelemedik. Teoman Paşa asla yalan söylemezdi. Bildiğini söyler,
yaptığına ‘yaptım’ der, inkâr etmezdi. Avukatı olarak bu konuda da
verdiği cevaba ikna oldum” dedi.
-12 Eylül’de İşkenceci miydi?-
Teoman
Koman’ın ölüm haberine sevinenler, 12 Eylül döneminde gençleri
işkenceden geçirdiğini de hatırlatıyor. İşte Avukatı Celal Çelik’in buna
dair anlattıkları:
“Bizzat kendisi anlattı. 12 Eylül’den
sonra galiba Bursa Sıkıyönetim Komutanlığı yapmış. O dönemde tutukluluk
kararlarını Sıkıyönetim Komutanı değerlendiriyormuş. Ancak Koman Paşa
savcı ve hakimleri çağırmış, ama dikkat askeri savcı ve hakimleri değil,
sivilleri çağırıp, ‘Hukuku en iyi siz bilirsiniz. Yüzlerce dosya var,
inceleyin doğrusu, hukukun gereği neyse onu yapalım. Tahliye veya
tutukluluğun devamı, siz neyin olması gerektiğine karar verirseniz
altını imzalayacağım’ demiş. Sonuçta da yüzlerce tahliye gerçekleşmiş.”
-Jitem’in Kurucusu mu?-
Teoman Koman ismi JİTEM’le de bütünleştirildi. Koman’a bunu da soran Avukat Celal Çelik, şu bilgiyi verdi:
“Jitem
ondan çok önceye, eskiye dayalı bir konu. Jitem’in kuruluşuyla hiçbir
ilgisi, bağlantısı olmadığı gibi göreve gelir gelmez bir genelge
yayınlayıp, kesinlikle hukukun dışına çıkılmaması talimatı vermiş.”
Ya TBMM Susurluk Komisyonu’na ifadeye çağrılması, “Onlar kim oluyor da beni çağırıyor” diyerek, gitmeyi reddetmesi?
Avukat Çelik, Teoman Koman’ın kesinlikle böyle bir söz söylemediğini belirterek, şunları söyledi:
“O
iddiayla ilgili olarak rahmetli daha ilk tanıştığımızda, ‘böyle
saçmalık olur mu’ dedi. Aksine kendisine daha yazı gelmeden, Meclis’e
bir yazı gönderip, neden gelemeyeceğini, yasal konumunu, sadece
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve MGK’ya bilgi verebileceğini bildirmiş. Bakın
şöyle bir örnek vereceğim; Bırakın Meclis Komisyonu’na gitmeyi,
Ergenekon davasında eski MİT Müsteşarının Mahkemeye gidip, tanıklık
yapmasına izin verilmedi. Hakan Fidan olayında Savcıya ifade vermemesi
için kanun değiştirildi. Teoman Koman’ın Meclis Komisyonuna gitmemesi de
tamamen hukuki sebeplerden kaynaklanıyordu.”
-28 Şubat’ta Camileri mi Yıktıracaktı?-
Her dönemde gündemde olan, suçlanan Teoman Koman 75 yaşında ve ağır sağlık sorunları varken 28 Şubat sürecinde tutuklandığında, “nihayet”
diye sevinen çok oldu. Parkinsondu. Mamayla beslenir hale gelen birinin
cezaevinde tutulmasını Başbakan Erdoğan bile eleştirdi. Bakımını koğuş
arkadaşları yapıyordu. Yürüyemediği için cezaevi merdivenlerden düştü.
Bir gün kolları, bir gün bacakları, bir gün başı olmak üzere parça parça
banyo yapabiliyordu (Kendi el yazısıyla halini cezaevindeyken kağıda
döktü. Belki de son el yazısı o metin aşağıda). Buna rağmen Avukatı
Celal Çelik’ten mamayla beslendiği haberlerinin yalanlanmasını istemiş.
Üzülmüş, ağırına gitmiş. Ancak Çelik, “Bunu benden istemeyin, yapamam. Haliniz ortadayken, iyi olduğunuzu söyleyemem” demiş.
Koman
tam 15 ay cezaevinde kaldı. Duruşmalar başlayıp, hakim karşısına
çıktığında görünen köy Adli Tıp raporu falan gerektirmiyordu. Mahkeme,
sağlık sebepleriyle tahliyesine karar verdi. 1 ay sonra cezaevinde
kanser olduğu da anlaşıldı. Üst üste iki ameliyat geçirdi ve bir daha
uyanamadı.
AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik, “Yaptıklarının hesabını vermeden gitti” diyor ya, evet savunmasını bile yapamadan gitti.
Peki 28 Şubat sürecinde Jandarma Genel Komutanı olan Koman neyle suçlanıyordu ve savunma yapabilseydi neler söyleyecekti?
Yarım sayfalık bir savunma hazırlamış, “Suçlamaları kabul etmiyorum, iddialar doğru değil” diyecekmiş.
İddianamaye
göre, Koman Paşa camilerin yıkılmasını emreden bir genelge göndermiş.
Peki gerçek ne? Avukatı Celal Çelik’ten dinleyelim:
“Evet bir
genelge var, ama iddianamede yazıldığı gibi değil. Çok uzun bir
genelgenin içinden cımbızla bir cümle seçilmiş, genelgenin tamamı değil,
sadece o cümle konmuş. Genelgede askerlerin camilere gidiş gelişi,
hocaların kılık-kıyafetine dair hususlar var. Camileri yıkacağı söylenen
insan, ‘Camiler, cami dışında başka amaçlarla kullanılmasın. Onarılsın,
bakımı yapılsın, korunsun’ diyor. Cımbızla seçip koydukları cümle ise
demir minarelerle ilgili. Kötü görüntü sebebiyle bunların
kaldırılmasından söz ediyor, o kadar.”
-Neden “En Son Ben Tahliye Edilirim” Diyordu?-
Avukatı Celal Çelik’e, “Sizce Teoman Koman'ın günah keçisi yapılmasının sebebi ne?” diye sordum. Şunları anlattı:
“En
kritik dönemde MİT Müsteşarlığı yapmış. MİT denince de insanların
aklına herşey geliyor. Çok disiplinli bir askermiş. Yıllarca
Güneydoğu’da kalmış. Askeriyle omuz omuza mücadele vermiş. Onunla görev
yapanlar ‘efsane’ diyor. Sağlığının bu denli kötü olmasının temelinde
de dağlarda-taşlarda yatmasının etkisi olduğunu söylerdi.”
Çelik, Koman’la ilgili şu çok çarpıcı notu da aktardı:
“Tahliye
olduğunda çok şaşırdı. Çünkü, ‘En uzun beni tutacaklar, kendimi en son
tahliye edilecek kişi olarak görüyorum’ demişti. Yani hakkındaki
spekülasyonların farkındaydı.”
-Aile İzin Verirse Cinayet Davası Açacak-
Bunlar da Avukat Celal Çelik’in, Koman’la ilgili son sözleri:
“Hayatımda
tanıdığım en mükemmel insan. En zor zamanlarda bile son derece sevecen,
saygılı, zarif bir insandı. O yüzden yaşadıklarına ve ölümüne çok
canım yandı. O şartlarda cezaevinde tutulması cinayetti. Ailesi izin
verirse, tutuklama kararı alan savcı ve hakimler hakkında suç
duyurusunda bulunacağım. Cezaevinde kalmasa bu kadar çabuk ölmez, sağlık
sorunlarını aşabilirdi. Ama bünyesi o kadar zayıftı ki, direnemedi.
Yaşam hakkı ihlâl edildi, AİHM’e kadar gidip, hesap sormak gerekiyor.”
AKP Sözcüsü Hüseyin Çelik’in dünkü açıklaması, “Malum
ve meşhur Teoman Koman vefat etti. Öncelikle ailesine, sevenlerine,
TSK'ya başsağlığı diliyorum. Ancak, ya madalyonun diğer tarafı?” diye başlıyordu.
Biz de kamuoyunun önüne konulan “madalyonun öbür tarafını” çevirdik, bunları öğrendik. Karar sizin.
Keşke Hikmet Çiçek’in bir başka “günah keçisi” Veli Küçük’ü yazdığı gibi, günahı sevabıyla Teoman Koman’ı da yazan biri çıksa!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler
Müyesser YILDIZ
15 Aralık 2013
Yorum Gönder