Beş yıl kadar önceydi. Hem AKP’ye hem de Gülen Cemaati’ne yakın bir
meslektaşım, Türkiye’nin “yol haritasını” anlatmıştı: “Önce Türk Silahlı
Kuvvetleri ve medya temizlenecek.. Yargı ve üniversiteler ele geçecek..
Sonra sıra AKP’ye gelecek..”
Söyledikleri adım adım gerçekleşmeye başlamıştı. Sonraki
görüşmelerimizden birinde hatırlattım. “Daha dur..” dedi. Oysa TSK
bavuldan çıkanlarla altüst olmaya başlamıştı. Daha ne olabilirdi ki!
“Bunlar daha fragman.. Operasyon, hiç akla hayale gelmeyecek yerlere uzanıyor. Bekle!”
İlker Başbuğ tutuklanıp, “terör örgütü” suçlamasıyla ceza alınca,
meslektaşımın ne demek istediğini anladım. Anladım anlamasına ama..
Operasyonun o safhası bile “SIRA AKP’YE GELECEK” öngörüsünü inandırıcı
kılmıyordu.
Sıra nasıl gelirdi? Neden gelirdi? Cemaat bu kadarına cesaret edebilir miydi?
İKİNCİ BAVUL VAKASI
Mehmet Baransu’nun ikinci bavulu gösterdi ki, “evet, sıra AKP’de”.
Üstelik Baransu bavulu daha açmadı bile. Kendi ifadesiyle “masasının
üstündeki klasörden çıkarttığı bir belge” bizi nelerin beklediğini
gösterdi: Kavga büyük olacak.. Silahlar da doğrudan iktidarın kalbini
hedef alacak!
AKP kanadında şimdilik, olayı hafife alma politikası yürüyor. “Gülen
Cemaati’ni bitirme planını imzalayan MGK tutanağı yok hükmündeymiş”.. Ha
ha ha… O sırada asker henüz hizaya gelmediği için imza atılmış ama, o
kadar-mış.. Ha ha ha..
Sonra.. Bakın şu işe.. Meğer, o plan sonraki yıllarda uygulanmamış mı!
Hatta Erdoğan’ın değerli “ADAMI” Ömer Dinçer bizzat raporlar tutup
bildirmemiş mi!
Peki buna ne diyeceksiniz? Başbakan uzun süredir ilk kez bir şey
DİYEMEDİ. “Çok iftira atacaklar, fitne fücur üretecekler. Sakin olun,
konuşmayın” dedi.
YOK HÜKMÜNDE DAVALAR
Erdoğan, Baransu’nun bavulunda neler olduğunu tahmin ettiği için susuyor
olsa gerek. Çünkü ilk bavuldan çıkanların, nasıl koskoca bir kurumu,
TSK’yı tarumar ettiğini gördü. İşine geldiği için teşvik etti.
Cumhuriyet mitinglerinin terör eylemleri diye yargılanıp mahkum
edilmesine göz yumdu. Sahte CD’ler, “YOK HÜKMÜNDE KANIT VE TANIKLARLA”
insanların ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmesini,
sessizliğiyle alkışladı.
Hukuku yok ederseniz, bunca haksızlığa yol verirseniz.. Sonra hakikaten sıra size gelir.
Geldi.
Meslektaşım, bundan 5 yıl önce bugünü nasıl öngörmüştü? Kehanet
olamayacağına göre, o istihbaratı nereden / kimlerden almıştı?
Bilmiyorum.
Ama umarım bir gün öğreniriz. Ve öğrendiğimiz zaman, bu iki kirli
cephenin Türkiye’ye yaşattıklarını “mazide bir sayfa” olarak konuşur,
anarız!
***
PADİŞAHIN MEDYASI
Erdoğan’ın medyayı neden bu kadar ağır baskı altına aldığı, üzerinde
tepindiği, muhaliflerden temizlediği.. Cemaat kavgası sonrası iyice
anlaşıldı.
Bugünlerde SUSAN MEDYA, iktidar için her şeyden önemli. Çünkü artık bazı
şeyler saklanamıyor. Ortaya çıkıyor. Ama medyanın önemli bölümü
görmezse “GÖZLERDEN IRAK” oluyor.
Bu konuda bazı isimler, kendilerini bile aşarak madalyayı / nişanı hak
etti doğrusu. Ama birinciliği hiç kuşkusuz yine aynı isim aldı:
CNNTürk’te program yapan N.A. adlı kişi..
Baksanıza, programda söylediği şu sözleri Yiğit Bulut veya Yalçın Akdoğan bile akıl edemedi:
“Gezi protestosu bir Alevi ayaklanmasıdır.”
***
İHBAR EDİYORUM!
İstanbul’da bir yurt. Kız yurdu. Adı üstünde, yalnızca kız öğrenciler
kalıyor. Müdürü de başörtülü bir kadın. Ama yetmemiş. Kredi ve Yurtlar
Kurumu’ndan gelen bir talimatla, yurttaki tüm erkek çalışanların,
yerlerini kadınlara bırakacağı duyurulmuş. Bu da yetmemiş. Yurda gıda /
temizlik maddesi vs. temin eden kuruluşlara da “erkek elemanların,
kolileri yurt binasına girmeden dışarıda boşaltmaları gerektiği”
söylenmiş.
Yurdun adı, yeri bende saklı.
Ama zannederim adın hiçbir önemi yok. Bütün bunlar, -maalesef- artık
kanıksadığımız bir Türkiye gerçeği haline geldi. Bu konuda çok sık
yazmama ve değişimleri dikkatle takip etmeme rağmen, ben bile “NEREYE
GELDİĞİMİZİ” tam anlamıyla kavramamışım.
HEDEF: “ILIMLI ŞERİAT”
BirGün Gazetesi’nden Turan Eser, “ILIMLI ŞERİAT” başlıkla yazısıyla bir
döküm çıkartmış. İşte o dökümü okuyunca nereye geldiğimizi “idrak” edip
ürperdim.
Turan Eser, okullardaki din eğitimi, 4 yaşına kadar inen Kuran kursları bir yana “VAAZ OKULLARI” yolda diyor.
Aile imamlarından, imamlardan seçilen okul müdürlerine kadar, Türkiye’yi
kuşatan siyasal İslam projesinden söz ediyor. Ve şöyle diyor:
“Ilımlı İslam şeriatı kendini adım adım inşa ediyor. AKP gerçeğini
anlama ve okuma konusunda direnç gösterenler, Türkiye’deki
muhafazakârlaşma dinamiklerinin “ılımlı şeriat” hedefinde ilerlediğini
kabul etmiyor. AKP iktidarının 11 yıllık uygulamalarının, kamu
kurumlarında ve toplumsal hayattaki değişimleri bir bütünlük içinde ele
almayanlar, süreci sadece AKP üzerinden okuduğundan, ılımlı şeriat için
atılan her adımı ve değişimi “münferit olay” gibi değerlendiriyorlar.”
NOT: Turan Eser’in yazısını ve Türkiye’nin bugününü gösteren gerçekleri
ayrıntısıyla okumak isterseniz, adres:
https://birgun.net/yazi-goster/turan-eser/26-11-2013/ilimli-seriat-%E2%80%93ii-1240.html
***
İŞTE SURİYE POLİTİKANIZ BEYLER!
(((Suriyeli mülteciler denize dökülmüştü.. Denizde bir kadın fotoğrafı. Bugün bizde de var.. 1’den anonslanan))
Türkiye, barıştan yanaymış.. Suriye’de de bir an önce ateşkes
istiyormuş.. Hatta Cenevre görüşmelerinde uzlaşma sağlanması için
elinden geleni yapacakmış..
Bunları, El Kaide’yi koruyup kollayarak bu ülkeyi ateşe atan projenin
mimarı Dışişleri Bakanı Davutoğlu söylüyor. “BARIŞ ADAMI” fotoğrafı
vermeye çalışıyor. Ama gülümsemesi barıştan çok çok uzak, insanı
ürpertiyor!
Bakan Davutoğlu.. Başbakan Erdoğan.. Gözleri bağlı seçmeninizi ikna
edebilirsiniz.. Ama bu kadını nasıl ikna edersiniz? SAYENİZDE alevlenen
savaşın kurbanlarını nasıl teselli edersiniz.. Bebeğine süt bulabilmek
için iltica etmeye çalışırken denizde bebeğini kaybeden bu kadına
söylenecek sözcükleri nasıl bulursunuz? Bırakın barış nutuklarını, hiç
değilse birazcık SUSUN!
Yorum Gönder