***
Bir demokrasi, gücünü, insan haklarından, yani temel hak ve özgürlüklerden alır: İnsan haklarına dayalı laiklikten...
İnsan haklarına dayalı hukuktan...
Vatandaşların devlet karşısındaki konumlarının eşitliğinden...
Ve bütün bunları koruyan bir adalet düzeninden!
***
Dine, imana, inanca, mezhebe, tarikata, cemaate göre ayrımcılık yapan hukuk ve adalet olmaz... Irka, milliyete, aşirete, aileye göre ayrımcılık yapan hukuk ve adalet olmaz...
Cinsiyete, kadına, erkeğe, kendini farklı cinsiyette görenlere göre ayrımcılık yapan hukuk ve adalet olmaz...
Coğrafi bölgelere, kentlere, köylere göre ayrımcılık yapan hukuk ve adalet olmaz...
Böyle farklılıklara göre işleyen bir hukuk yapısı ve bir adalet düzeni varsa orada demokrasi yoktur!
***
Osmanlı-Türk tarihinde, ezilen grupları anımsayalım: 1) Kadınlar.
2) Yoksullar.
3) Muhalifler.
4) Aleviler.
5) Gayri müslimler.
6) Kürtler.
***
Türkiye’de bütün bu gruplar adına demokrasi ve insan hakları mücadelesi yapanlar var... Bir bölümü doğrudan doğruya bu grupların üyesi...
Bir bölümü ise bu grupların dışında olan insanlar:
Kadın hakları için mücadele eden erkekler...
Alevi hakları için mücadele eden Sünniler...
Gayri müslimlerin hakları için mücadele eden Müslümanlar...
Kürtlerin hakları için mücadele eden Türkler.
***
Aslında insan hakları, temel hak ve özgürlükler, bir bütündür: Yukarda saydığım gruplardan herhangi birinin haklarının zedelenmesi, genel olarak demokrasimiz için bir tehdit, bir tehlikedir.
Bu açıdan Mustafa Balbay’ın salıverilmesinin ardından, tutuklu yargılanan Kürt milletvekillerinin tahliye edilmemeleri, ciddi bir hukuk, adalet ve son tahlilde, demokrasi sorunudur!
Resmi twitter adresim @emrkongar
Emre Kongar
Yorum Gönder