Dikkat, okumak için sabır gerekiyor..
Sahnede görünen, Cemaat ile AKP kapışıyor oyunudur. Ama sahne
arkasındaki gerçek, ABD’nin büyüttüğü, sevdiği ve fazla şımarttığı
çocuğunu, küçük çocuğu aracılığıyla dövmesidir.
1990’lı
yılların sonunda ve 2000’li yılların başında, Ankara Üniversitesinde,
Yüksek Lisans dersi verdiğim öğrencilerimin büyük bir bölümü, Polis
Akademisi’nden gelen Komiser
Yardımcıları, Hukuk Fakültesi mezunları ve kaymakam adaylarıydı. Ders
sonrası sohbetlerde öğrencilerimin arasında bol miktarda Cemaat mensubu
olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. Sık sık bir araya geldiğim bu
öğrencilerimin ortak söylemi, “Hocam 10 yıl sonra Cemaatin nasıl söz
sahibi olacağını göreceksiniz” şeklindeydi. Türkiye’de Yargı, Emniyet ve
Kamunun birçok biriminde Cemaatin etkin olduğunu bugün sokaktaki
çocuklar bile biliyor.
Eğer AKP Hükümeti, “Ben artık büyüdüm,
dayımı falan dinlemem” havalarına girmesiydi ve bundan cesaret alarak
Barzani’nin petrolünü boru hattından akıtmasaydı, yani bardağı taşıran
son damlayı koymasaydı yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başka bir bahara
kalırdı. 15 Aralıkta petrol akmaya başlıyor, 16 Aralıkta mal
varlıklarına el koyuluyor, 17 Aralıkta ise operasyon başlıyor. Ne
tesadüf ama değil mi?
AKP Hükümetinin, Suriye’de büyük alan
kazanan ABD’nin can düşmanı El Kaide ile fazla samimi olması, Mısır’da
ABD’nin iktidara getirdiği, ama haddini aşınca devirdiği Müslüman
Kardeşler örgütünü açıkça desteklemesi, Irak’ta ABD’nin korumasındaki
Başbakan El Maliki’ye düşmanlık yapması, Gazze’de, ABD’nin terör örgütü
listesine koyduğu HAMAS’a arka çıkması, Başbakan Erdoğan’ın, Rusya
Devlet Başkanı Putin’e, “Bizi Şanghay Beşlisine alın” demesi, NATO ve
ABD’ye inat Çin’den Füze sitemi alma girişimi gibi konuları da, ABD
ambargosuna uymayarak İran ile altın ve nakit para alışverişine girmesi
konusu gibi bardağı dolduran diğer damlalar olarak görün. Ama bardağı
asıl taşıran damlanın, Barzani petrolünün 15 Aralık’tan itibaren
akıtılmaya başlaması olduğunu tekrar anımsatayım.
Petrol
anlaşmaları öncesinde dershane tartışmaları başladı, imzalar atılınca da
hızlandı. O dönemde İktidar ve Cemaat medyası birbirlerini yaylım
ateşine tuttu. En azından medya üzerinden sürdürülen kavgayı izleyenler,
gelecek adımların sinyallerini alırdı. Ardından Anayasa Mahkemesi
Başkanı Haşim Kılıç, iktidara yönelik, “Evlenme vaadiyle kandırılmış
gibi hissediyoruz” açıklamasını yaptı. İdris Bal ile İlk milletvekili
istifası geldi. Yine anlayan olmadı. Bu zamana kadar Mustafa Balbay için
kılını kıpırdatmayan Anayasa Mahkemesi aniden karar verdi. Birkaç gün
sonra da Balbay tahliye edildi. “Hayda Balbay ile ne ilgisi var”
diyenlere, yargıda kimin hâkim olduğunu anımsayın yanıtını veririm. AKP
bu mesajı da almadı. Balbay, BDP’li tutuklu milletvekilleri için de
emsal olacak, onlar da serbest kalacak denildiği sırada, okuyanlar
bilir, BDP’lilerin başvurusu reddedilir diye yazdım. Nedeni çok basitti.
Adına çözüm denilen süreçte BDP’liler tahliye edilmezse, AKP iktidarı
zor durumda kalır hesabı vardı. Yine okuyanlar bilir, bu süreçte 28
Şubat davasında tutuklu olanlar da bırakılacak diye yazmıştım. “Amma da
attın, bunların ne ilgisi var” diyecekler çıkacaktır diyenlere, yargıda
kimin hâkim olduğunu bir kez daha anımsayın yanıtını veririm.
Bazıları, “ABD zaten Çözüm Sürecinin arkasında. Niye BDP’lilerin serbest
kalmasını engellesin ki” sorusunda ısrarcı olacaktır. ABD’nin amacı çok
şımarttığı çocuğunu dövmek olunca, senaryoya uygun oynayacaktır.
Verilen ders yeterli görülünce, BDP’liler de bırakırlar. Az kaldı
göreceksiniz.
Bazıları da, “ABD, cemaatin okullarına
baskınlar düzenliyor. Buna ne diyeceksin? diyecektir. ABD, kimin
arkasında olduğu fazla ayyuka çıkmasın diye, ara sıra evin küçük
çocuğunu da azarlayacaktır. Hatta cemaat konusunda daha ileri gideceği
eylem ve açıklamaları da olacaktır. Böylelikle de kamuoyu da AKP-Cemaat
kavgasına inanmaya devam edecektir.
Tarafları birbirine
kırdıran ABD, büyük çocuğu terbiye ettiğini anladığında, hiç merak
etmeyin onları barıştıracaktır. Büyük çocuk ise barışmış gözüküp,
ufaklığı tenhalarda sıkıştıracağı fırsatı bekleyecektir.
Dikkat
edin, işte bu yüzden birçok çevre topa girmek istemiyor. Çünkü bunlar
birgün barışırsa, hesabını sorarlar korkusu var. Tatlısu aydını denilen
şey bu olsa gerek.
En çok sevdiğim soru ise “Gürbüz bey, önemli
olan yolsuzluğun şu ya da bu şeklide ortaya çıkması değil mi? Ne güzel
işte düştüler birbirlerine. Bu AKP’nin iktidarını bitirmez mi?”şeklinde.
Merak etmeyin, bunu da yazacağım. Biraz sabır.
Bir önceki
yazımdaki tezlerimi tekrarlayarak bitireyim. Buradan çıkacak en önemli
unsur mağduriyettir. Yerel seçimler sürecinde Başbakan Erdoğan'ı
dinleyin, yapacağı karşı hamleleri izleyin, beni anlayacaksınız.
Unutmayın, Türkiye'de artık seçmenlerin yüzde 35-40'ını oluşturan, gözü
kapalı bir kesim var. Unutmayın “Yolsuzluk artık Yol oldu.”
Gürbüz Evren // Siyaset Bilimci
facebook.com/gurbuz.evren.9
Yorum Gönder