Rezalet, umursamazlık ve hainlik!
TBMM’sine uyuyan çok
vekil gördük ama savcının uyumasını ilk kez gördük.
Üzüm üzüme baka baka kararır derler ama
meclis nireee? Mahkeme nire?
Eskiden aralarından su sızmayanlar şimdi
düşman kardeş oldular!
Şu işe bakın!
Gezi olayları sırasında Kızılay
Meydanı’nda polis Ahmet Şahbaz'ın kurşunuyla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük
ile ilgili davanın üçüncü duruşmasında Ankara Emniyeti, Ankara Adliyesi’ni
çember altına alıyor, adliyenin etrafına demir barikatlar kuruluyor, çok sayıda
çevik kuvvet polisi ile TOMA, panzer ve akrepler yerleştiriliyor.
Bunlar yetmiyor birde askerler var.
Sarısülük’ü kasten vuran sanık polis
memuru Ahmet Şahbaz acele tarafından Şanlıurfa Koruma Şube Müdürlüğü’ne
atanmıştı, üstelik tutuksuz yargılanıyor.
Silahsız bir insana
silahını doğrulttuğu zamanki gibi cesur değil.
Ankara Adliyesine Şanlıurfa’daki duruşma
salonundan video konferans sistemiyle bağlanıyor.
Yetkililer bunu biliyorlar.
Öyleyse bu telaş, bu askerle karışık
polis ordusu neden adliyenin hem içinde hem de dışındalar?
Orada mahkeme neticesini öğrenmek için
toplanan Ethem’in yakınları, sevenleri ve halk var.
Bu halk hiçbir zaman kendi askerine, kendi
polisine kurşun sıkmamış, Molotof veya bombalar atmamış, tuzak kurup kalleşçe
arkasından vurmamış, onların geçecekleri yerlere mayınlar döşememiş, yiğit,
mert Türk Halkıdır.
Mahkemeyi basıp hâkim ve savcıları linç
eder diye mi düşünüldü acaba?
Eğer böyle düşünülmüş ise, saçma bir
düşünce olduğu kadar halkı tahrik etmenin bir yoludur bu.
Sanık polis ekranda bile kılık
değiştirmiş, gözlük takmış. Yani can güvenliği için başka bir adam olmuş.
Davanın detaylarına fazla girmek
istemiyorum basında ve televizyon haberlerinde anlatıldı zaten.
Polis olanları inkâr ediyor ve kendisinin
mağdur olduğu masalını anlatıyor.
Ethem Sarısülük’ün
öldürüldüğü fotoğraf
kareleri Türk ve Alman Akademisyenleri tarafından kare kare incelenmiş, onu
öldüren polisin bilerek ve isteyerek silahını kullandığını rapor edilmişti.
Bizler de halk olarak televizyonlarda
ağır çekimlerde olayı görmüştük.
Silahını sıktıktan
sonra, poposuna neft yağı sürülmüşçesine kaçmıştı.
Kendi müdafaasında taş atmışlar da filan,
falan canını kurtarmak için kaçtığını söylemiş.
Bu bence koca bir yalan.
Dediğim gibi ağır çekimlerde ne taş var
ne de başka bir şey ama gelin görün ki siyaset,
yargı ve polis birbirlerini korumaya devam ettiklerinden davada hak hukukun
çalışmayacağı belliydi. Bunu Ergenekon ve ona bağlanan diğer davalarda
bizzat izlemiş görmüştük.
İstedikleri kadar tarafsız olduklarını
söylesinler.
Silivri’de oynanan senaryonun bir başka
sayfası da burada oynandı. Bir fark vardı bu mahkemede savcı bey horul horul
uyuyordu.
Netice olarak taraflı davrandığı
şüphesini üzerinden atmak isteyen mahkeme davadan çekildi.
Sonucu bekleyip göreceğiz
Sarıgül adaylığını
açıklayacakmış!
Günlerce sanki CHP ye bir velinimetmiş
gibi kasıldı durdu,
Sonunda Genel Başkan yardımcısını ayağına
kadar getirdi,
İhraç edildiği partiye af edilmesi için
dilekçe verecek mi, vermeyecek mi tartıştırdı durdu.
Büyük tantanalı bir şovla CHP ye katıldı.
Yandaş basına malzeme çıkarttı.
'CHP mi Sarıgül'e, Sarıgül mü CHP'ye
katıldı? Sözleri kamunun aklını karıştırdı.
Koskoca CHP’nin düştüğü duruma bakın.
Başbakanı dünya lideri yapan,
Kadir abim aday olursa ben olmam diyen,
Tarikatları, cemaati öven,
Bir kez olsun Silivri’ye gitmeyen,
Gezi olaylarında boy göstermeyen,
Kazanırsam dört ay sonra kurultaya gider
genel başkan olurum diyen,
“Ben, bölgemdeki cemaatlerin yurtlarına,
okullarına, elimden gelen desteği veriyorum. Çünkü Türkiye’de bir cemaat
gerçeği var.” Derken
“Arkadaşlar, efendiler ve
ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler,
meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet
tarikatıdır.” Diyen
Mustafa Kemal Atatürk’ün ideolojisine tamamen ters düşen,
Türkiye’yi ortaçağ karanlığına gömmek
isteyen, cemaatçilik ve tarikatçılıkla mücadele etmesi gerekirken onlara destek
veren,
Hakkında birçok yolsuzluk dosyası olduğu
söylenen,
Sayın Sarıgül’ün CHP den İst. Büyük Şehir
adayı olmasını içime sindiremiyorum!
TC.Tünay
Süer
Yorum Gönder