Şimdi aklımdaydı. Nereye gitti birden, dedim. Makine önümdeydi. “Onu” yazacaktım. O ne miydi? İşte o da aklımdan çıkmış!..
Niye bu sersemlik, niye bir anda bu şaşkınlık?
Sorun neydi, konu neydi?
Uçmuş gitmiş hepsi!.. Şimdi gel de yazını yaz!
Yaşlılık diyeceksiniz!.. Baktın ki yürümüyor, bırak gitsin!
Yarım yüzyıl daktilo başında saatler geçirdiğini unutma!..
Belki daha da çok!..
***
Belleğin oyunu desek! Tutamıyorsun, yakaladığın o giriş sözcüğünü. Bir sözcük demeyin. Her şey onunla başlar, onunla biter...
Dağlarca’nın “Bana bir sözcük ver sana bir şiir yazayım” sözünü anımsadım.
Oh, öyle çok konu var ki yazılmayı bekleyen? Konu önemli değil, konusuz da yazabilirsin işin ustasıysan! Ne yazarsın, onu okurlar düşünsün?
***
İyi ki genç değilim, diyorum. Yoksa ben de Silivri’lerde olur muydum? Ben de “Suçumu söyleyin, ne yaptım ben” diye bağıranlardan! Yüzlerce genç tutukevlerinde aylardır. Yetmezmiş gibi binlerce askerin, sivilin de özgürlüklerinden koparılması! Sonu neye varacak bir yargılanma sürecinin içinde! Yargıdır bu işleri çözümleyecek. Ama yargının bir karara varması yıllar sürüyor! Sen suçsuzken suçlanıyorsun, “Haydi kendini akla” diyorlar; neyi, nasıl aklayacaksın? Ne olmuş, ne bitmiş ki sen suçlu sayılmışsın!
***
Durup dururken yine siyasi konulara girdik! İnsanoğlunu ilgilendiren durumlar siyaset midir? Oysa siyaset bambaşka bir şeydir. Yorumunu yapmak olanaksız! Herkese, her kafaya göre değişik bir şey! Tehlikeli, “Dokunan yanar” dediği gibi tutuklu genç gazetecinin!
***
İşte bir yazı daha bitiyor! Ne yazsak boş, dersin, daktiloyu kapatırsın! Anlayan anlar, anlamayansa kendi derdine yansın, der geçersin.. geçebilirsen!
Yorum Gönder