İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Habibullah Seyyari aralık sonunda “Karar verdiğimiz an Hürmüz Boğazı’nı kısa sürede kapatma gücüne sahibiz” dedikten sonra eklemişti:
“Hürmüz’ü kapatmak, bizim için bir bardak su içmek kadar kolaydır!”
ABD ve AB’nin, nükleer silah yapımını sürdürmesi nedeniyle, İran’ın petrolüne “yaptırım” uygulamasına karşılık ilk tehdit Cumhurbaşkanı Yardımcısı Rıza Rahimi’den “Hürmüz Boğazı’ndan bir damla petrolün geçmesine izin vermeyiz” sözleri ile gelmiş, donanması da gövde gösterisi yapmıştı.
Ne var ki Devrim Muhafızları Ordusu Tuğgenerali Seyyit Mesut Cezayiri, geri vitese takarak “Henüz ortaya koyma zamanı gelmediğini, Hürmüz’ü kapatmanın 5 yıl öncesinin bir planı olduğunu, yeni önlemler alacaklarını” söyleme gereğini duydu.
***
ABD donanmasında 11 uçak gemisi var. Savunma bütçesinde 487 milyon dolarlık tasarruf öngörülüyor. Bu nedenle bazı uçak gemileri de hizmetten çekilecekti. Kasımda kızağa çekilip belki de jilet yapılacak “USS Enterprise” adlı uçak gemisinde Savunma Bakanı Leon Panetta İran’daki durum nedeniyle bu kararın uygulanmayacağını açıkladı.
Nükleer enerji ile çalışan “USS Abraham (İbrahim!) Lincoln” uçak gemisi Hürmüz’den geçerek Körfez’e sorunsuz girdi.
***
AB Dışişleri Bakanları “Bu haftadan itibaren üye ülkelerin İran ile yeni petrol anlaşması yapmamalarını” oybirliği ile dün kararlaştırdı. Mevcut sözleşmelerin 1 Temmuz’da sona ereceği açıklandı. İran günlük 2.2 milyon varil satışının yüzde 18’ini AB’ye gönderiyor.
Şimdi üç sorunun yanıtı merak ediliyor! İran’ın tehdidi “Acem palavrası” olarak mı kalacak? Petrol fiyatları ne ölçüde fırlayacak? Türkiye yaptırıma katılacak mı?
Kitapta Gümrük Kalkmalı!
Nev York Metropolitan Sanat Müzesi’nin yıllardır üyesiyim. Müzenin değişik üyelik koşulları var. O kentte oturmadığım için üyelik ödentim çok düşük olduğu halde müzedeki etkinlik bilgilerini, dergilerini ücretsiz edinirim.
Müzeyi ücretsiz gezmem, mağazasından indirimli alışveriş yapmam da olanaklı. Mağazanın yıl sonu indirimlerine ek olarak üyelik indiriminden de yararlanırım. Örneğin 100 liralık bir kitabı, uçakla taşıma dahil, 25 liraya getirtiyorum. Bu yayınların tanıtımını da her yıl mayısta Cumhuriyet Kitap ekinde yapıyorum.
İndirimimden arkeoloji, sanat tarihi yüksek lisans ya da doktora çalışması yapan bazı gençler de yararlanır. Yıl sonunda yine kitap siparişi verdim. Bu yıl da kitaplar uçak kargo ile eve teslim gönderildi.
Ancak bu kez Atatürk Havaalanı Gümrüğü’nde takıldı. 14 kitabın toplamı olan 260 liralık değeri, gümrük sınırı olan 75 Avroyu (187.5TL) ve ağırlığı da 30 kiloyu geçtiği için “gümrüklü madde sınıfına” girmiş. Kitapları gümrükten çekebilmek içim ayrıca 800 lira ödemek zorundaydım.
Fatura ve paket ikiye bölünerek gelseydi sorun olmayacaktı!
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Sayın Ziya Altunyaldız ile görüştüm. Müsteşar Altunyaldız, gerekli incelemeyi yaptıracağını söyledi.
Kargo şirketinin devreye soktuğu İstanbul’daki gümrük şirketinin yöneticisi, Cumhuriyet okuru Sayın Murat Özdemir aradı, vekâletnamemi istedi. Vekâletnameyi ilettim. Sonuçta elenebilir çeşitli kalemler düşüldü. 177 liralık ek ödeme ile kurtuldum. Sayın Altunyaldız ve Sayın Özdemir’e yardımlarından dolayı teşekkür ettim.
***
Geçen yıl Viyana’da Efes Müzesi’ni gezerken Efes hakkında eski kazı başkanı Prof. Dr. Fritz Krinzinger’in yazdığı, Ahmet Ertuğ’un fotoğrafladığı bir kitap görmüştüm. Ederi 600 Avro idi! “Ya bu kitabın siparişini verseydim, ne yapardım” diye düşündüm!
***
Bu olayı bazı üniversite öğretim üyeleri ile konuştuğumda “Bu da bir şey mi?” diye güldüler. Yurtdışından üniversite kütüphanelerine kitap getirtme ödeneklerinin sınırlı, yabancı bilimsel kitapların zaten pahalı ve ağır olduğunu, bu nedenle uluslararası bilimsel yayınları izleyemediklerinden yakındılar. Bir dokunmuş, bin ah işitmiştim!
***
75 Avro’luk sınır artık uluslararası fiyat düzeyinin çok altında kalmış olmalı. Acaba yurtdışından “kitap” getirmede “değer” ve “ağırlık” sınırı kaldırılamaz mı? Maliye, Kültür, Gümrük ve Ticaret bakanlıkları ile YÖK bu konuda olumlu bir adım atamazlar mı?
Buzlanma ve Kuşlar!
Ocak ayında Orta Anadolu’da, doğuya kıyasla olağanüstü soğuk günler yaşanıyor. Örneğin 1989’da Kırşehir’deki -22 derecelik en soğuk gün bu yılda da ortaya çıktı.
Başkent Ankara da soğuklardan nasibini aldı. Kar sonrasının buzlanmasına ilk uyarı valilikten geldi. Buzlanma uyarısını Büyükkent Belediyesi başlangıçta algılamamıştı. Aradan birkaç gün geçtiği halde bazı sokaklara hâlâ girilmemişti. Buzlanmanın neden olduğu kazalarda 41 vatandaş yaralandı.
Dışarıda bu soğuk yaşanırken, doğalgaz tüketimi artınca cuma günü 19 milyon m3 doğalgaz harcamasıyla rekor kırıldı. Basınç düşünce evlerdeki sıcaklık da 17 dereceyi geçemedi. İnsanlar Van’da çadır kentte yaşayanları düşünerek teselli buldular.
***
3-5 yıl önce Avrupa’da halkın bu havalarda kuşları nasıl beslediklerini yazmıştım. İki hafta önce Bekir Coşkun da Ayşe’nin topal güvercininden esinlenerek okurları kuşları beslemeye davet etmişti.
Ben de 12 yıldır yaz kış demeden penceremden attığım buğdaylar ile kuşları besliyorum.
Buğdayları sağ olsun komşum Taner Ecevit sağlamakla kalmıyor, bahçede çeşitli yerlere astığı kaplarla da besleme işine katkıda bulunuyor.
Sitemizin ağaçlıklı bahçemizde ve evlerimizde ne bir fare, ne bir sürüngen, ne de değişik haşerat görülüyor. Güvercinler, kumrular, saksağanlar ve serçeler her türlü zararlı yaratığı temizliyorlar. Biz kuşlara, onlar da bize yardım ediyorlar. Evimin ön bahçesi kuşlara; arka bahçesi sokak kedi ve köpeklerine hizmet veriyor!
Özgen Acar/Cumhuriyet
Yorum Gönder