Düdüklünün Buhar Sesi - Orhan Bursalı

Odatv davası akşamı...Konuyu izleyen gazeteciler ekranda umutlu,tahliye bekliyor.Akşam olmuş,bir haber yok...Hey,nerede kaldı bu tahliye.! Haberciler mutlu haberi gazetelerine iletmek için adliye önündeler...
Tahliye umudunu ateşleyen ne?Durun söyleyeceğim,ama önce....
***
Öncelikle ipsiz sapsız bir iddianame ile ilgisiz insanların bir araya getirilerek bir "terör örgütü" torbasına sokulmaları,saçma sapan bir dizi ilişki...Ergenekon zinciri önce Odatv baskını ile OdatvSilivri (Ergenekon)arasında kuruluyor.Bu işi tezgahlayanların yazdığı açık seçik olan "Ulusal Medya2010" çıfıtı,Silivri-Odatv bağını kuran "belge"...
Odatv'den böylece,önce, "dışarıda hâlâ yaşayan Ergenekon'un,medya talimatlannı yerine getiren bir örgüt'' yapıldı.
Burada bir taşla iki kuş vuruyorlar.
Birincisi, "Heyyyy bakın,onları o kadar Silivri'ye tıktık,askeri,gazetecisi,profesörü.. Ama canavar kırk başlı beş yüz ayaklı,gövde dışarıda yaşıyor,tehlike geçmedi,darbe her an olabilir..." demek..
 Böylece,hem harareti sönen ve toplumda tepki çeken "Ergenekon davaları" nın yıldızı parlatılacak...Hem de cemaat faaliyetlerinin ve Ergenekon'daki hukuksuzlukların da faş edildiği muhalif Odatv'nin çanına ot tıkanacak...
Odatv'den bir "yağ" daha çıkarılıyor;
Genel seçimlere doğru.Baykal'ı itibarsızlaştırmak.CHP'yi zayıflatmak için,birtakım ajanlar veya ünlü olmahevesindeki zavallılar kullanılıyor...( Bu tutmayınca.seks kasetleri sürüldü piyasaya.)...
***
Vurulmak istenen ikinci kuş,cemaat üzerine kitap yazanları,araştırmacılığı ile başa bela olacak Nedim gibi gazetecileri.Ergenekon'la ilişkilendirerek "terör örgütü kapsama alanı'' içine almak.
Birbiriyle ilgisiz,ama yazdıkları benzer,gazeteci Ahmet Şık ile yılların polis şefi Hanefi Avcı (ve Nedim)Odatv aracılığıyla "Ergenekon zincirine" bağlanıyor.
Dava budur.Gerisi ise büyük bir palavradır.Yok belge varmış,yok Ahmet tal mat almış,Hanefi ile kitabı ortak yazmış,Yalçın Küçük de notlar düşmüş,olaya Nedim de karışmış...Hepsi uydurulmuş hurafelerdir ve masonik dinci örgütün,gazetecilerin "Bize dokunan yanar" sloganında dile gelen tezgâhıdır...
Kamuoyu,sürekli olarak bu tür davalarla meşgul edilmelidir aynı zamanda.Çünkü Türkiye alev alev,durmadan,hep,sürekli...Ayrıca masonik örgüt "Troçki'nin " sürekli devrim"  felsefesini." sürekli karşıdevrim"e çevirmiş.uyguluyor.( AKP ile arasındaki ciddi çelişkidir bu...)
Bu tür tezgâhlarla döşenen,daha koyu otoriter bir yönetimin taşları üzerinde yürüyüp gidiyorlar.
Olay siyasidir,dava siyasidir.O halde çözümlemeleri de ancak siyaset üzerinden yapabiliriz.Bazı hukuki izlere de rastlayabilirsiniz.Internet Andıcı suçlamalarında olduğu gibi...
Bu andıcın üzerine de," Genelkurmay terör örgütü'kurmak" özel yargılamaların,protokalıplart'na uygundur.Durum,hemen her hareketin terörist faaliyet olarak görüldüğü dönemdir.
Hoşlanılmayan insanları bir bahane yaratarak bir torbaya tıkıp,onlardan bir örgüt yaratma!
***
Torba örgütler,diyorum ben buna!Önce torbayı dikiyorsunuz,sonra üzerine "terör örgütü" yazıyorsunuz,içine tıkabildiğiniz kadar insanı tıkıyorsunuz.
İktidar bu "torba yasa"yı aynı zamanda Meclis'te "torba yasa" larda da uyguluyor.Bir yöntem bulmuşlar,tepe tepe her şeyde uyguluyorlar.
Beyler,bayanlar.Türkiye hiç bu kadar felaket bir hukuk dönemi yaşamamıştı.27 Mayıs'ta.12 Mart'ta ve12 Eylül'de bile!
Askerlerin darbe dönemi hukukunu daha karanlıklaştırarak uygulayan bir koalisyon dönemindeyiz!
Bu düzenin oluşmasında "ileridemokrasiye geçeceğiz" gerizekâlılığı veya satılmışlığı ile katkısı bulunanların....
***
Gelelim Odatv davasında gerçekleşmeyen tahliyelere.İyi niyet beklentisi.bu çıfıt çarşısındaki tezgâhın artık ayan beyan ortalığa döküldüğü,bunun sürdürülmesinin olanaksız olduğu gibi,kafalarda (ben de dahil!) oluşan psikolojik,insani duygu ve akli sonuçtu bu.Eh yani,artık biter oyun bugün...İkincisi de,yargılayanların "artık yemek şikâyetlerini çıkınca yazarsın" vb gibi esprili ve ortalığı yumuşatan davranışları..
Sonuç:Siyasi davanın siyasi koşullan oluşmadan serbest bırakmak yok,demek ki...
Sahnelenen hukuk değil ki bırakılsınlar.Bu davayı arkadan hangi güçler tezgâhladıysa,aynı güçlerden veya onların ağababalarından bir işaret gelmesi gerekir.
Hele Başbuğ da tutuklanırken.. Ama yine de,kaynayan düdüklünün buharını almak için,23 Ocak'ta,bir şey olabilir...
Allah kahretsin beni de;gördüğünüz gibi,her zaman bir umut yaratıyorum kendime !

Orhan Bursalı/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget