Neden "Sağanak" değil de "Sağnak"? "'Sağnak'diye bir sözcük yok ,'Sağnak'da nereden çıktı?Neyin nesi?" diye bana sık sık yazan okurlar oluyor.
Bu sorunun yanıtını "onuncu yılını" geride bırakan bu köşenin ilk yazılarında aslında vermiştim...Ama tabii üzerinden çok zaman geçti." Sağnak"a yeni okurlar katıldı." Köşesinin isminin neden Sağanak değil de Sağnak olduğunu merak ettiğim yazar" sorusunu yönelten "Ekşi sözlük" dahil,konuyu hâlâ gündeme getirenler oluyor...
" Sağnak", aslında bir yelkenli adı...
Başlangıçta-klasik imlayla." Sağanak"olarak açılan bu köşedeki ilk yazımda hayali hâlâ hatrımda olan o yelkenliyle ilk karşılaşma anımızı şöyle anlatmıştım.
" Onu gördüğüm günü,yeri,anı hatırlıyorum.28 Şubat 2001.Öğleden sonra saat 3 suları olmalıydı.Boğaz'da yürüyordum.Hafif şaşkın,bir hayli kızgın,biraz kırgın,biraz çaresiz.Hani böyle içinizin çekildiği,şiştiği,durup durup boşaldığı anlar vardır ya.Öyle.Tam olarak ne hissettiğinizi bilemezsiniz.Adını koyamazsınız.Düşünmeye katlanamazsınız.Veya gücünüz kalmamıştır.Yaşamınızı altüst eden büyük hoyratlık anlarında üstünüze çöken bir ruh halidir bu.Akıntıya kapılıp gidercesine bırakıp koyarsınız kendinizi..
'Sağanak'böyle bir anda geçip gitti yanımdan.Dingin,ağır,süzüle süzüle,Denizi gördüğümü,denize baktığımı,zaman fark ettim.Kâbus ortasında bir rüya gibiydi.En beklenmedik anda işte kışı devirmiş,bahara yelken açmış bir yelkenli.Tamam'dedim :'Bir daha sütunum olursa adı Sağanak olmalı !'"
"Kış ortasında bahara yelken açan" o mucize yelkenliyle karşılaştığımda işini o gün kaybetmiş." kalemi kırılmış" bir gazeteciydim.Mesleğimin artık sonuna geldiğimi düşünüyordum...Bu köşeye ilham veren. o yelkenlinin,böyle hiç umulmadık bir anda yanımdan geçmesi içimde bir umut ışığı yakmıştı...
'Sağnak'tan gelen ilk mektup
Bu köşede.Temmuz 2001 tarihinde çıkan ilk yazımda bunları böylece anlattım ki.ardından gün,saat,tarihiyle.... gördüğüm yelkenlinin sahiplerinden beni çok şaşırtan bir mektup aldım:
" Ben....2.7. 2001 tarihli yazınızda bahsettiğiniz Sağnak adlı teknenin sahibinin oğluyum" diyordu mektup.
"O gün ailece tekne gezisine çıktığımızda,aylar sonra karşımıza böyle bir köşe yazısı ile sizin çıkacağınız hiç aklımıza gelmezdi.Bu,bizleri çok duygulandıran,güzel ve hoş bir sürpriz oldu.Sözün bundan sonrasını anneme bırakıyorum.
Sevgili Nilgün Hanım.
Bundan 17 yıl önce yine bir temmuz ayında ilk oğlum doğdu.Adını babası'Sağnak'koymak istedi .'Sağnak'benim,edebiyat öğretmeni ve şair olan rahmetli babamın soyadı idi.Eşimin bu isteği beni onurlandırmıştı.Şimdi siz bizi ailece onurlandırdınız.Böyle güzel ve hoş sürprizlere hasretiz.Bu duygulan bize yaşattığınız için size teşekkür ediyoruz..."
İşte böyle.Sade bir yelkenli de değil...
" Sağnak"ın böyle yazı tutkusundan geçen uzun bir geçmişi ve yazıyla buluşan upuzun bir öyküsü var.Şair bir edebiyat öğretmeninin soyadından torununa geçen,sonra yüreği daralmış bir yazarın iç dünyasına dalıp yerleşen bir yelkenliye ve bir gazete köşesi adına dek uzanan çok uzun bir yolculuk bu...
" Sağnak", okurlarıyla birlikte işte o gün bugün bu yolculuğu sürdürmeye çalışıyor...
Ve 2012'nin ilk mektupları
Bu vesileyle burada 2012'nin ilk iki mektubuna da yer vermek istiyorum.
İnternet ağlarında dolaşan ve bana bir sevgili dostum tarafından ulaştırılan "Noel Baba" mektubunun yazarı Türkan Şanverdi Avcı imiş;
" Yazımı köşenizde paylaştığınız için çok teşekkür ederim,sizin gibi birinin beğenisini kazanmak benim için gururdur" diyor Şanverdi Avcı ve devam ediyor." Bu yazım pek çok sitede isimsiz yayımlandı maalesef.ama www.yazmanyacanavari.com isimli sitemde bu ve benzeri diğer yazılarım bulunuyor.Vaktiniz olduğund, incelerseniz ayrıca mutlu olurum.En derin sevgi ve saygılarımla."
Internet sitelerinde tıklanma rekorları kırmaya devam eden "Noel Baba" mektubu gibi." profösyöneliletişimci" Şanverdi Avcı'nın www.yazmanyacanavari.com sitesinde pek çoğu "mektup" biçeminde ve güncel konularda yazılmış,birbirinden çarpıcı yazıları var.
Türkan Şanverdi Avcı'yı daha yakından takip etmek isteyen okurların dikkatine bu vesileyle arz ediyorum.
Yılın ilk günü posta kutuma düşen ilk mektup.. Doğan Kantarcı'dan...
Kantarcı,Maya kehanetlerini ciddiye almayan "2012" başlıklı yazım için." Jeolojik dönemler ve ekosistemlerle" ilgili -aklımın ne yalan söyleyeyim...fazla basmadığı çok teknik bir belge göndermiş." Ben jeolog değilim" diyor ve şöyle devam ediyor." Ama ekoloji ve ekosistemler ile uğraşarak ömrümü geçirdim.Jeolojik dönemleri de bu açıdan değerlendirmeye çalıştım.Günün birinde gene ekvatorun ve kutupların yeri değişecek.Nasıl ve ne zaman?Bazıları bu konuyu Tanrı'ya havale ederler.Ancak ekteki bilgiler konuyu hurafeler ile algılayamayacağımızı işaret ediyorlar."
Bunu da böyle not edip konuyu "Bilim ve Teknik" dergimizin uzmanlık alanına havale edelim .
Nilgün Cerrahoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder