Eski yılı yeni yıla bağlayan gece, iki sözcük zihnimde burgu gibi duruyordu: Beton ve nem...
Ya aynı gün ya bir iki gün önce, CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar’ın Balbay’ı ziyaretinden sonra söylediklerinin içindeki bir cümle ve o iki sözcük zihnimden zaten hiç çıkmamıştı:
“Mustafa beton ve nem kokuyordu...”
Bir insan nasıl beton ve nem kokar?
Sevgili Mustafa’nın, bu yazıyı yazmakta olduğum 5 Ocak 2012 tarihli sütunundan okuyalım:
Mustafa Balbay 1036 gündür tutuklu.
Hücrede tek başına 312. gün.
Milli irade 208 gündür tutuklu.
Siz bunları okurken, her birine ikişer rakam daha eklenmiş olacak…
Bir cezaevi hücresinde yaklaşık bir yıldır tek başına yaşamakta olan bir insanın beton ve nem kokmasından daha doğal bir şey olamaz.
Bir caniden, bir halk düşmanından, bir katilden değil, seçkin bir aydından, bir yazardan, bir gazeteciden söz ediyoruz...
CHP milletvekilinin tanıklığını okumayı sürdürelim:
“Mustafa, küçük bir hücrede tutukluluk sürecini yaşıyor. Tutuklu arkadaşlarıyla beraber spor yapma şansının olmadığını söyledi. Tek başına yaptığı spor saatinde bile güneşe hasret. Bu ziyaret içimi çok acıttı. Bende moral diye bir şey bırakmadı.”
İnsan kimi kez neyi nasıl yazması gerektiğini gerçekten bilemiyor...
Bir arkadaşımız, seçkin bir yazar, bir gazeteci, bir aydın, üç yılı aşkın bir süredir özgürlüğünden yoksun.
En temel kişilik hakları elinden alınmış.
İnsan haklarının en başta geleni, yaşama hakkı da apaçık tehdit altında.
Bir insanın beton ve nem kokması ne demek?
Mustafa Balbay’ı orada tutanların bu soruya verilecek bir yanıtları var mı?
Bunun artık bir tutuklama, bir yargılama değil, bir cinayet olduğu gözler önünde değil mi?
Mustafa Balbay tutuklu değil, katlediliyor...
Silivri’deki bütün tutuklular için de çok açık bir gerçek bu...
Onu cezaevinde ziyaret eden milletvekili, Balbay’ı “pek sağlıklı görmediğini” söylüyor...
O koşullarda hiç kimse sağlıklı kalamaz.
Tuncay Özkan, Profesör Hilmioğlu, Profesör Haberal... Kimileri zaten ciddi sağlık sorunları yaşamakta olan bütün bu “tutuklu”ların, tutuklu değil rehin olarak tutulmakta oldukları ve inanılmaz bir soğukkanlılıkla, kasıtlı olarak katledilmekte oldukları apaçık bir gerçek değil mi?
2012 benim için bu iki sözcükle başladı:Beton ve nem...
Bu sözcükler, hangi düşüncede olursa olsun, vicdanını, ahlakını, insan olma değerlerini henüz yitirmemiş herkesin ruhuna işlemeli, beynine kazınmalıdır...
Şairler şiirleri için başka sözcükler aramasınlar...
Hiçbir sözcük, bu ülkede bugün yaşanmakta olan gerçekliği bu iki sözcükten daha iyi anlatamaz...
Hiçbir köşe yazısının başlığı daha çarpıcı, daha acıtıcı olamaz...
Düşüncelerinden, sözcüklerinden başka silahı olmayan; onları da ülkesi için, ülkesinin ve bütün insanlığın mutluluğu için kullanmış olan bir yazı adamı, bir meslektaşımız, betona ve neme gömülmüş, katlediliyor.
Bu cinayete ve benzerlerine engel olunamadıkça, dışarıda olan bizlerin de insanlıkları gitgide eksilecek...
Ruhunda betonun ve nemin ürperticiliğini hisseden herkes, susmamalı, her yerde, her ortamda, cinayeti lanetlemeli, karşı çıkmalıdır…
Tasarlanarak, kasıtlı olarak işlenmekte olan bu cinayet suçunun ortaklarından bazıları da, hiç kuşkusuz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği gibi, evrensel insan haklarına ve hakların en kutsalı olan yaşamak hakkına karşı işlenmekte olan bu ağır cürüm karşısında, göstermelik birkaç söz dışında sessizliklerini sürdüren uluslararası kurumlardır....
Ataol Behramoğlu/Cumhuriyet
Yorum Gönder