Türkiye'nin 26. Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurma suçlaması ile İstanbul Olağanüstü Yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı.
Tutuklanma ile ilgili haberlere bakarsanız, bir kişi dışında herkes bu tutuklanmayı eleştiriyor. 0 bir kişi, BDB eşbaşkanlarından birisidir ve ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı, malum terör Örgütünün işlediği cinayetleri durdurmak amacıyla güvenlik kuvvetlerinin yürüttüğü harekâtı yönettiği için "Bizim nazarımızda onbaşı bile olamaz" sözleri ile adeta itip kakmak istemektedir!
400'den fazla subay ve generalin terör örgütü kurma ya da o örgütlere üye olma iddiasıyla yargılandığı olağanüstü ağır ceza mahkemelerinde, emekli Genelkurmay başkanlarına da aynı muamelenin yapılamayacağını söyleyen bîrden çok anayasa hukukçusu var.
Onlar soruşturmanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmesini, yargılama yapılacaksa, yetkili mahkemenin Anayasa Mahkemesi, yani Yüce Divan olduğunu söylüyorlar.
Ama bir ağır ceza mahkememiz, kendisinin olağanüstü yetkilerle donatıldığını belirterek, bu uyanlara aldırış etmiyor. Eski Genelkurmay Başkanı'nı bizler gibi sıradan vatandaşlar arasında değerlendiriyor.
O tartışmaların bir hukuk devletinde en hızlı bir şekilde sonuca bağlanması beklenmeden, İlker Başbuğ tutuklanıyor ve Silivri'de 5 numaralı cezaevindeki tek kişilik odasında, demir parmaklıklar arkasına zoraki konuk ediliyor. Eski Genelkurmay Başkanı'nı yargılayacak yetkili mahkemenin kim olacağı tartışmaları bir sonuca ulaşmadan böylesine hızlı bir işlem karşısında dün çok kişi haklı olarak soruyordu:
"Karan veren mahkeme, şüpheli hakkındaki özet yetkili cumhuriyet başsavcısının soruşturmayla ilgili iddianamesini hazırlamasını beklemek için olsun tutuklama İşlemini geciktiremez miydi?
Yoksa eski başkomutanın yurtdışına kaçacağı ya da hakkında toplanmış olan delilleri karartabileceği türünden alınmş ciddi bir duyum mu vardı?
Tutuklama, halen yargılanması devam eden birçok sanığın, Andıç olayında o dönemdeki Genelkurmay Başkanından aktıktan görev emrine göre davrandıklarını söylemeleri üzerine başlatılan soruşturma gereği yapıldığı İçin, isteseydi Başbuğ kaçma girişimlerinde bulunamaz mıydı?"
O arada Başbuğ'un tabii hâkiminin Anayasa Mahkemesi mi, yoksa Silivri'deki yargıçlar mı olduğu tartışması da bir sonuca bağlanmış olurdu.
Ama hayır! Televizyon kameraları karşısında, kendi iktidarları sırasında Genelkurmay Başkanlığı'na atanmış bir paşanın nasıl olur da terör örgütü üyesi sayılacağını bizler gibi yeni duymuş rolü kesen yetkililerimizin timsah gözyaşları ile yaptığı açıklamalar, yetkili mahkeme kimdir tartışmalarını bile perdelemeye yöneliyor.
Bülent Arınç, başbakan yardımcısı ve hükümet sözcülüğü görevlerinin yanı sıra bir de toplumda tepki yaratan olayların gazını almakla sorumlu bakan olarak öylesine başarılı konuşmalar yapıyor ki!
Başbuğ'un tutuklanması için suç duyurusu yapanın, neredeyse Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu bile düşüneceğiz!
Bu tutuklama Türkiye'nin bırakınız bir hukuk devleti olmasını, bir kanun devleti olup olmadığı konusunda hukuk anlayışlarını güncel politik kaygılardan ayırmasını bilenlerde haklı kuşkulara neden olmuştur.
İnsanların hüküm giymeden, hatta savunma yapmadan 1000 gündür tutuklu kaldıklan bir ülkenin adalet sisteminde kim, nasıl tutuklamanın ceza değil, tedbir olduğunu söyleyebilir ki?
Bütün Türkiye'yi kapsayacak bir sıkıyönetim ilan edin. O yönetimin mahkemelerinde de bir tek hukukçu yargıç bırakmayarak, gönlünüzdeki kararları verecek Nemrut Mustafa Paşa'lar arayın....
Orhan Birgit/Cumhuriyet
Yorum Gönder