Bizim kuşağın gazetecileri, olayların gidişine neresinden bakarsa baksın hayretler içinde kalıyor. Çoğu kez birbirimize soruyoruz:
“-Bunca yıldır bu olaylara benzer olayları yaşadık mı?” Yanıt hep aynı:
“- Hayır böylesine hiç rastlamadık.”
Düşünüyorum, kitaplarımı bir kez daha karıştırıyorum. Doğru Cumhuriyet devrinde yaşamayı sürdüren gazeteciler olarak böyle olayları aklımızın alması olası değil. Örneklerle anlatalım:
Öcalan'nın ağzıyla Kürt sorunu
İmralı’daki Öcalan’ı yakalayıp getiren Albay Atilla Uğur 24 Eylül 2011 tarihli AYDINLIK Gazetesi'ndeki açıklamalarında Öcalan'ın hüküm giydikten sonra kendisine yazılı bir başvuruda bulunduğunu ve Kürt sorunu hakkında konuştuğunu söylüyordu. Atilla Uğur anlatıyor:
"Şimdi artık benim devletime hizmet için neler yapabileceğimi konuşmalıyız, bazı hususları size tek tek anlatmak istiyorum. Boş yere akıtılan kanların, çekilen çilelerin artık son bulması lazım. Bakın tarih boyunca Kürtlerle hep oynamışlardır. Mesela Şeyh Sait hadisesinin altında İngiliz vardır. Hem kışkırtma hem de maddi anlamda her türlü desteği vermiştir. Şeyh Sait kendisi zaten büyük bir zengindi, toprak ağası idi. Aslen Palu'lu idi, ama Hınıs'ta oturuyordu, binlerce davarı vardı, ticareti iyi idi. Ne oldu, 'Gel' dediler 'Kürdistan'ı kurup seni de kral yapalım!' Hırsa kapıldı, tabii İstanbul'daki Vanlı Seyit Abdülkadir de İngilizlerle beraber bu işin mimarlarındandı.”
PKK'nın elebaşısı daha derinlere gidiyor. İdama mahkumdur devletine yardım etmek istemektedir!
“Seyit Rıza'yı Fransızlar ayaklandırdı ”diye ekliyor…
Gazetelerde başka bir haber:”Hasdal doldu taştı”
Haberin özeti şöyle:
“Karargâh binası seçildi Balyoz, Ergenekon ve diğer davalardan tutuklanan muvazzaf subayların tutulduğu Hasdal Askeri Cezaevi’nin dolması üzerine 1’inci Zırhlı Tugay Komutanlığı Karargâh Binası’nın cezaevine dönüştürülmesine karar verildi. Hasdal’da tutuklu 56 general ve amiralin yeni cezaevine nakledilmesi bekleniyor.”
İşin garibi Hadımköydeki o bina: NATO’ya hizmet vermiş.
İnanılır gibi değil ama galiba gerçekleşecek!
Başbakanın marifeti
Wikileaks belgelerinde Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın ABD Büyükelçisine bildirdiği görüşler yer alıyor. Mahkeme başkanlarının yabancı Büyükelçilerle görüşmeleri alışılmış sıradan bir olay değildir. Nezaket ziyareti yapılmışsa bile orada mahkemede karara bağlanan konuların ele alınması doğru olmamalı. Anayasanın değiştirilmesi konusu Mahkeme başkanının görev alanına girmemektedir. Bu konuda bir mütalaa vermek ihtiyacı duyuyorsa bunun söyleneceği makam yabancı bir büyükelçi değildir. Her konuda olur olmaz görüş bildiren hükümet sözcüleri bu konuda nedense sessiz kalıyor.
Atilla Uğur albay şimdi tutuklu ve bu açıklamaları yapıyor. Oysa Öcalan’ın uzun süredir durumu farklı o Başbakanın Müsteşarı ve MİT'çilerle müzakere masasında. Ne için ? Kuşku yok ki, vatanı kurtarmak için!
Peki 1961 Anayasanın büyük gayretler sonunda demokrasimize armağanı olan o yüce mahkeme başkanı ne diyor?
Bana göre hiç! Yani konuşmadım demiyor da, üste çıkıyor gibi yapıyor.
Böyle bir durumda söylenecek tek söz olmalı:
“Güleriz ağlanacak halimize”
Şimdi gelin de bu ülkede olup bitenlere tanık olmuş, nice devlet adamlarıyla birlikte devleti işleyişi gözlemlemiş olanlarla, zamana ayak uyduranların farkını görmezden gelin. Bir taraf elinden kaymış alıştığı, saygın devletini arıyor, öteki taraf ise ayyuka çıkan “Deniz Feneri” davasında görevini yapan savcıların başlarına geleni görmezden geliyor. Yakında o görevini yapan savcıların hapsi boylayacaklarına inanmayın.
Ya gelişmiş demokrasi anlayışı, eşkiyayla müzakereye oturuyor, ya Anayasa Mahkemesinin sayın başkanı Amerikan kriptolarına malzeme oluyor, görevinin hala başındadır. En önemlisi Hasdal’ın yeni sakinleri yoldadır ki, Hasdal, Hadımköye naklediliyor!
Ya bizler saygın devleti ve onun ilkelerini baş tacı etmekte hatalıyız. Ya da değişen demokrasi anlayışına uygun hareket eden meslektaşlarımız işin doğrusunu erken fark edip gereğini yapıyorlar.
Bu film gibi gözlerimiz kapanana dek seyredeceğimiz gariplikler olursa ne yapacağız? Derseniz.
İşte onun yanıtı:
Rahmetli Turhan Selçuk “Cumhuriyet tehlikede” diye feryad-ı figan ederken haklıymış! Deyip bekleyeceğiz. Hala farkında değilseniz ve susmaya devam edeceksiniz sorun yok.
Kurtul Altuğ/AYDINLIK
Yorum Gönder