Seçim sürecinde üstünden dumanları tüten, yepyeni suçlamalar, iddialar ortaya atılıyor orası malum ama bazı iddialarla ilgili gelişmeler gerçekten artık dudak uçuklatacak cinsten..
Mesela aynen referandum öncesinde “tam aksi bir tablo söz konusu iken bu da nasıl söylendi” dedirten ve iktidar partisi tarafından ortaya atılan “CHP-MHP-BDP-PKK aynı çizgideler” iddiası gibi önce duyulmamış bir iddia çıkıverdi; “Silivri-Kandil ilişkisi”... Öcalan “Devletle çok olumlu görüşmeler yapıyoruz” derken ve “devlet”in de özellikle bu dönemde “hükümet” olduğu bilinirken nasıl olmuştu da bu tablo ustaca tersine döndürülüvermişti?
İÇERDEN KANDİL..
İşte bu garip ve referandum için “iş görecek” iddia orada kalmadı. Seçim öncesinde “muhalefet partileri ile terör örgütü arasında” benzer bağlantılar kurulmaya çalışıldı ve o arada yine yepyeni bir suçlama atıldı ortaya “Silivri-Kandil” ilişkisi..
ÖNCE İDDİA, SONRA BAĞLANTI
Yine kimse anlamadı nereden çıktığını ama bir değil iki açıdan çok önemli bir iddiaydı bu; Öncelikle adı üstünde Silivri’dekiler “içerde”ydi, onları korumak ve izlemek de “devlet”in göreviydi. Öcalan’ın sözlerine rağmen (ve imkansız olmasına rağmen) eğer “devlet” yerine Kandil’le ilişki kuran Silivri’dekiler ise bu da devletin görevini yapmadığını gösterirdi.
Ayrıca bugün herhangi bir iddia bulunarak Silivri’ye gönderilmiş olan ve sonradan Nedim Şener veya Ahmet Şık gibi kısacık sürede o iddialardan aklanan insanların olduğu bir cezaevi ile kurulan bu tür bir bağlantı, ekranlara çıkıp anında hançerlerini saplamaya başlayan bazılarının (çoğu da sözüm ona “meslektaş” adı altındadır) haksız şekilde bütün o insanları bir kez daha suçlu ilan etmesine yaradığı için de tepki duyulacak bir iddia idi bu..
Nereden çıktığı sorulacak bir iddiaydı, nitekim soruldu da.. Tesadüfe bakın, bağlantı hemen arkadan geldi. Ben de TV’de haberleri izlerken farkettim.
Ağustos ayında Hava Kuvvetleri Komutanı olması beklenen Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanması konusu işlenirken ve Balyoz’la ilgili açıklamalar yapılırken üstüne basa basa “darbe planlayanların PKK ile işbirliği yapacağından, kendi jetini düşüreceğinden vs” söz ediliyordu.
İNANILIR MI?
Şimdi muvazzaf bir orgeneralin tutuklanmasıyla, tam seçim öncesinde sadece “Silivri-Kandil” bağlantı iddiasına inanılırlık kazandırma adımı atılmış olmadı, direkt şu andaki TSK’nın komuta kademesinin PKK ile ilişkisi olabileceği şüphesi yaratıldı.
Yani tam “bir nedenle kızılan generallerin, başka nedenlerle Silivri’ye gönderildiği”nin anlaşılmasının toplumda yarattığı tepki “ama bakın PKK’yı bile işin içine katacaklarmış” gibi bir soru işaretine çevrilmiş oldu. Ordu içinde bir grubun “böyle bir iddiaya neden olacak bir hazırlık yaptığı” havasından çıktı, tüm TSK’yı suçlamaya vardı.
SUSTURMAK!
Eğer gerçekten bir darbe hazırlığı olmuşsa ortaya çıkarılmasını herkes ister ama bu soruşturma artık iyice bir “hesaplaşmaya, güç gösterisine” döndü. Başbakan Erdoğan konuşmasında “Askeri susturduk. Artık sivil de, asker de konumunu biliyor” demiş. Doğrudur, Ergenekon iddiası ile bugüne kadar sivil de, asker de, hatta görevi “ses çıkarmak” olan medya da dersini aldı. Artık toplumun hemen tümü, tüm kurumlarıyla susmuş vaziyette, herkes ağzını açmaya korkuyor.
Amaç buysa misyon tamamlanmıştır!
Terörist(!) bir kadın gazeteci
“Silivri’deki tek kadın gazeteci ve anneyim” diyor meslektaşımız Müyesser Yıldız gazetecileri dava duruşmasına davet ettiği mektupta..İkisi de o tarihte sanık veya şüpheli olmamalarına rağmen, gazeteci Fatma Sibel Yüksel’le yaptığı telefon görüşmesini “1. Ergenekon iddianamesi” eklerinde (üstelik tüm kimlik bilgileri, adres ve telefon numarası ile) görünce Savcı Öz ve arkadaşları hakkında ikisi de dava açmışlar. Dava açılır açılmaz Fatma Sibel Yüksel “2. Ergenekon iddianamesi”nde sanık durumuna düşmüş. Aradan 4 yıl geçtikten sonra da Müyesser Yıldız “sadece 5 ay çalıştığı” Oda TV operasyonu kapsamında tutuklanmış. Karmaşaya bakın, polisiye film mübarek! Savcıya dava açtın mı “terörist” ilan edilmen işten değil.
Bu sabah 9.30’da Sirkeci Adliyesi 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “Savcı’ya açtığı davanın duruşması olduğunu” bildiriyor. Haksızlıkların son bulması, gerçeklerin ortaya çıkması için de meslektaşlarını “destek vermeye” çağırıyor.
“Adalet” isteyenler hiç şüphesiz orada olacaktır!
Yorum Gönder