Sevgili okurlar; artık seçim yarışında son turlara girdik. Partiler adaylarını açıkladı. Her ne kadar adayların tamamına yakınını liderler seçtiyse de, son sözü biz seçmenler söyleyeceğiz. Hiç olmazsa kimin iktidarda olacağına karar vereceğiz. Sonra yine “siyasi partiler kanunu değişsin, milletvekilleri ön seçimle belirlensin, baraj düşsün” tartışmaları yaparak bir dört yıl daha geçireceğiz. Sonuç alıp alamayacağımız ise belli bile değil.
Beceremediler yine
Başbakan Avrupa ülkelerine “ayar verirken” yüzde 10 barajının demokratik olduğunu söyledi söylemesine ama, en az yüzde 15’lik bir seçmen kitlesinin yok sayılacağı gerçeğini değiştirmiyor bu. Tabii bunda bir türlü ittifak yapamayan küçük partilerin de sorumluluğu var. Küçük partilerin barajı geçemeyeceklerini bildikleri halde sadece bir ortak listede bile bir araya gelememeleri her halde akıl tutulmasından başka bir şey değil.
Çabalar boşa gitti
Okurlar hatırlayacaklardır, aday listeleri hazırlanmadan çok önce, demokratik bir parlamenter yapının oluşabilmesi için baraj altında kalan partilerin ittifak yapmaları gerektiğini defalarca yazdım. Burada önemli olan bütün görüşlerini bırakıp bir başka partiyle ittifak yapmak değildi, ama her parti gücünü ortaya koyabilirse bütün siyasi görüşlerin parlamentoda temsil edilmesi şansını yakalayabilecektik. Bu olmadı, olamadı.
Partilerin egoları
Bu seçime sadece iki parti, DP ile BTP ortak listeyle giriyor. Onların şansı ne olabilir şimdilik kestiremiyorum, ama hiç olmazsa iki ortak daha bulabilselerdi barajı aşabilecekleri olasılığı çok yüksek olacaktı. Peki partilerin, kendileri için de çok yararlı olan ittifaklara yanaşmamalarının nedeni ne? Önceliği partililerin yüksek egoları alır. Nedense her parti çatının kendisi olması gerektiğini söylüyor ve başka türlüsünü taviz olarak niteliyor.
Erbakan’ın mirası
Örneğin ittifaklar konusunda en hevesli partilerden biri Saadet Partisi’ydi. Tüm partilerle görüştüler, sonunda DP’de bir ittifak aşamasına gelindi. Ama Saadet Partililer “olmaz, rahmetli Erbakan Hocamız’ın vasiyeti var” dediler. Nerede bu vasiyet, gören yok, ama herhalde Erbakan “kimseyle ittifak yapmayın, parti erisin gitsin” dememiştir. Makul olanı rahmetli de takdir ederdi herhalde. Bakalım Saadet Partisi seçimde ne yapacak?
Kasıtlı olabilir mi?
Ankara kulislerinde ittifaklarla ilgili bir tur atınca çok ilginç bilgiler alıyorsunuz. Örneğin Saadet ve Has Parti’yi AKP’nin acentası olarak niteleyenler var. Diyorlar ki “Bu partilerin seçim kazanma dertleri yok, zaten en yakınları iktidarda, bir telefonla işlerini hallederler, bu durumda hem parti ellerinde kalıyor hem de iktidar ortağı gibi davranabiliyorlar.” Durum buysa zaten, “ittifak olmaması daha iyi bile olmuş” diye düşünebilirsiniz.
Bağımsız adaylar
Yüzde 10 gibi “antidemokratik” bir engelleme, “bağımsız aday” konusunda yeni bir konsept yaratmıştı geçen seçimlerde biliyorsunuz. O zamanki DEP şimdiki BDP barajı aşabilmek için çok güçlü oldukları yerlerde “bağımsız adayları” öne sürdüler ve başarılı oldular. Aynı sistemin bu seçimde BDP’ye daha da büyük bir güç sağlayacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. BDP eskisinden daha fazla milletvekili çıkaracaktır.
Güneydoğu’yu terk etmek
Aday listeleri açıklandığında AKP’nin “Güneydoğu’yu terk ettiği” iddiaları da birbirini kovaladı. Baktığınızda bu görüşün yanlış olmadığı görülüyor. AKP Kürt politikası konusunda partisinin milliyetçi kanadının rahatsızlığını dikkate almış görünüyor. Sanki “gizli bir anlaşma” ile BDP’ye “Biz seçime asılmayacağız, siz de terör yaratmayın, seçime girmediğiniz yerlerde de bizi destekleyin” mesajı göndermiş gibi görünüyor.
Partilerin küskünleri
Listelerle birlikte dışarıda kalmış isimlerin küskünlük içinde öfke patlamalarına da tanık oluyoruz. Ancak bunlar geçicidir, herhalde bu haftadan itibaren küskünlerin öfkelerini dışa vurmalarını pek görmeyeceğiz, işin doğası budur. Tabii en çok ses CHP’den çıktı. AKP medyası da bunları alabildiğine büyüttü. Benzer sıkıntılar AKP’de de var ama hem iktidarda olmak hem parti disiplini bunların açığa çıkmasını şimdilik engelliyor.
Cumhuriyet dayanışması
Bu arada hiçbir parti çatısı altına girmeyen ancak “Cumhuriyet Güçbirliği” adı altnda bağımsız olarak ortaya çıkan isimler de var. Çoğu Ergenekonla bağlantılı olarak anılan bu isimler çeşitli yerlerden bağımsız aday olarak parlamento yolunu zorluyor. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek İzmir’den aday. Biri orgeneral, ikisi korgeneral olmak üzere 6 asker kişi de bağımsız olarak adaylıklarını koydular. Şansları ne olur tahmin etmek zor.
Asker bağımsızlar
Asker kökenli bağımsız adayların başında emekli Orgeneral Çetin Doğan var. Balyoz davasının bir numaralı sanığı Doğan İstanbul’dan bağımsız aday. Emekli korgeneraller Eroğan Karakuş ve Yaşar Müjdeci ile emekli albaylar Hasan Atilla Uğur ile Vecdet Ertek ve emekli yarbay Recai Alkan da Cumhuriyet Güçbirliği adına bağımsız adaylar. Uğur Mumcu’nun ağabeyi Ceyhan Mumcu da güçbirliğinin bağımsız adayları arasında.
Gazeteci bağımsızlar
Cumhuriyet Güçbirliği hareketi içinde bazı gazeteciler de var. Halil Nebiler, Deniz yıldırım, Abdullah Sabri Kocaman ve Zafer Şen gazeteci kökenli bağımsız adaylar arasında. Bu grupla ilgisi olmayan Hulki Cevizoğlu da CHP’nin kendisini aday göstermemesi üzerine adaylığını bağımsız olarak koyarak seçim yarışına giriyor. Bu adayların en çok CHP’den oy alacağını tahmin edenler “neden ortak bir liste yapılamadı?” diye soruyor.
Tuncay Özkan faktörü
Bağımsız adaylar arasında güçbirliği dışında kalan bir de Tuncay Özkan var. Ergenekon sanığı olmadan önce kurduğu Yeni Parti ile siyasete iddialı giriş yapan Özkan; şartların olumsuzluğu nedeniyle CHP’den aday olmak için başvurdu. Ancak CHP yönetimi Balbay’ı tercih ederken Özkan’ı devre dışı bıraktı. Tuncay Özkan “bunu anlamadığını” belirterek CHP’nin en güçlü olduğu İstanbul 1. Bölgeden bağımsız adaylığını koydu. Özkan çok iddialı.
Basına açıklama
Adaylığını basına gönderdiği bir mektupla açıklayan Tuncay Özkan “hak, eşitlik ve özgürlük mücadelesini Atatürk’ün partisi çatısı altında sürdürmeyi amaçladığını” belirterek bu çatı altına alınmadığını söylüyor ve “Bu noktada parti yönetiminden bazı kişilerin ufuksuz, vicdansız ve vefasızca yaptıkları uygulamayı halkımıza şikâyet ediyorum” diyor. Özkan “halkı Meclis’te kendisinden iyi kimsenin koruyamayacağını” da belirtiyor.
İki TV kanalında sohbet
Sevgili okurlar, çeşitli zamanlarda TV ekranlarına çıkarak görüşlerimi aktarmaya çalışıyorum. Ancak bunlar hep gün içi davetlerle gerçekleşiyor. Bazı okurlar “önceden haberimiz olsun” mesajları gönderiyor, bu teknik olarak çok zor. Ancak seçimlere kadar sürekli çıktığım iki kanal var. İkisi de salı gününe denk geliyor. İlki Kanal 99. Uydudan yayın yapıyor. Saat 20.30’dan 22.00’ye kadar bir tartışmaya girmeden bana sorulan soruları cevaplıyorum.
Yine salı gecesi
İkinci kanal ise Cem TV. Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’le saat 23.15’te ekrana çıkıyoruz ve o haftanın olaylarını irdelemeye çalışıyoruz. Bahattin Yücel politik deneyimlerini, ben de günün olaylarına yönelik analizlerimi sunmaya çalışıyorum. Tartışmadan ziyade pozitif görüşlerimizi bilgilerle donatarak izleyiciyle paylaşmya çalışıyoruz. Merak edenlere duyurmak istedim. Konuk olduğum diğer programları da artık ancak yakalarsanız izleyebilirsiniz.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
Yorum Gönder