Üniversite yıllarımda, bir sınavla ilgili dilekçe yazmıştım. Dilekçeyi dekan yardımcısına götürdüm. Okudu, her nedense hoşuna gitmedi. Sert bir tavırla, dilekçeyi bana fırlatıp “Oğlum al bunu götür, saçmasapan şeylerle bana gelme” diye beni bir güzel azarladı.
O yıllarda bu tavır son derece normal görünüyordu. Ben de kendisine, benimle böyle konuşamayacağını, siz diye hitap etmesi gerektiğini, benim 18 yaşımı bitirmiş bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olduğumu, kendisinin de bizler için hizmetle görevli olduğunu ve dilekçeyi almamak gibi bir seçeneği olmadığını söyledim.
Bu sözleri duyduğundaki yüz ifadesini hiç unutmuyorum.
Yine de dilekçeyi almayınca ben de noterden gönderdim.
***
Üniversite öğrencilerine de ilkokul öğrencisi muamelesi yapmak bizde alışılmış bir durumdur. Anne babalar da dahil herkes üniversite öğrencisine “çocuk” demekte ısrarlı.
Eskiden bazı hocalar vardı, derse girince herkesi zorla ayağa kaldırırdı. İnsanın kendisine zorla saygı duyurması kadar acayip bir şey olur mu? Daha doğrusu bu sahneyi görünce saygı duyduğuna inanır mı? Yoksa bir üniversite hocası, bilgisiyle, yaptıklarıyla, eserleriyle, dersleriyle, davranışlarıyla mı öğrencilerin saygısını kazanır?
Geçenlerde Başbakan’ın bir festival nedeniyle içki içilmesi üzerine bizzat telefonla müdahale edip “okulda içki içilmez” tavrı koyması bu nedenle ilgimi çekti.
Okullarda içki satılsın diye bir düşüncem yok. Zaten satıldığı da yok herhalde. Bazı özel günler, kutlamalar, konserler, festivaller gibi şeylerde veriliyor sanıyorum.
Ama üniversite öğrencisi 18 yaşını doldurmuş bir yurttaş. İçki mi içecek, sigara mı içecek kendisi karar verir. Kaldı ki okulda yasaklasanız ne olacak, çıkar dışarıda içer içecekse. Bu yaşta bir insan kendisi için neyin zararlı olduğuna karar veremiyorsa zaten başka hiçbir şeye de karar veremez.
***
70’li yıllarda üniversiteler öğrencilerindi. Ne zaman ki 80 darbesi oldu, durum değişti. Giderek öğrenciler de bu duruma alıştı. Öğrencileri azarlayan, hatta kendisine cevap veriyor diye okuldan atan, en küçük bir protesto gösterisinde onları çeteci diye ihbar eden dekanlar, okula konuşmaya gidip yumurta yiyince çileden çıkıp hepsini içeri attırmaya kalkan bakanlar görmeye başladık.
Onun için bizde üniversiteler zaten artık lise devamı gibi bir yer haline geldi. İkinci, üçüncü sınıfta çok ciddi araştırmalara, projelere imza atması gereken öğrenciler sürekli sınav stresi içinde, sürekli çocuk muamelesi gören, toplumsal hayatta bir yeri olmayan, ciddiye alınmayan, politikaya karışsa suçlu, karışmasa boş gençlik diye adlandırılan insanlar konumunda.
Birilerine yaranarak, güçlünün yanında yer alarak, iktidarı eleştirmek yerine onunla iyi geçinerek konum edinmeyi öğrenen gençlerin geleceğin toplumunu inşa etmesini hiç kimse beklemesin.
Yorum Gönder