Küçük Amerika(!) - Orhan Erinç

Küçük Amerika(!)
Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1950’lerde Amerika Birleşik Devletleri’ne giderayak “Türkiye Küçük Amerika olacak” demişti.
Kimileri bu açıklama nedeniye mutlu olmuştu.
Tıpkı, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesiyle herkesin cebi dolacak” hayalinin pompalanmasına benzer biçimde bir beklenti yaratılmıştı.
Kimileri de ABD’nin Kore Savaşı sayesinde dünya jandarmalığına ısınma turları attığını düşünerek karşı çıkmış ve dalga geçmişti.
Son gelişmeler, Türkiye’nin ‘Küçük Amerika’ olma yolunda başarılı (!) adımlar attığını gösteriyor.
“Hangi Amerika” derseniz, Amerika tarihini yansıtmaya çalışan Hollywood platolarındaki Amerika’ya demek, sanırım yanlış olmaz.
Ekranda izlenen kasaba ya da şehirlerden bölümler göz alıcı niteliktedir. Dükkânlar, eğlence yerleri, devlet daireleri, şeriflerin büroları hemen fark edilecek özellikler taşır.
Önden bakıldığında olağanüstü yapılar görürsünüz. Ama arkasına dönünce hepsinin dayaklarla dik duran dekorlar olduğu ortaya çıkar.
O ortamda şerifler, tehlikeli olarak gördüklerini bürolarının bir köşesindeki demir parmaklıklı kodese kapatıp ayaklarını da masanın üstüne atarak başarılarının keyfini sürerler.
Dışarıdaysa kasabanın ileri gelen kaçkınları, içerideki tehlikelinin(!) ulu bir ağacın yere paralel dalında, ellerindeki urganla nasıl asacaklarının kararını alma görüşmelerini sürdürürler.
Sonuç senaryo yazarının ya da rejisörün insafına kalmıştır.
Tıpkı bizde olduğu gibi...
***
Üçüncü yargı paketi için bu köşede epeyce yazı çıktı.
Bu yılın ocak ayı sonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan tasarının uyutulmakta olduğundan da yakınmalarda bulunmuştum.
Saflığıma verin.
Meğerse uyutulmuyor, ince ince işleniyor, verilecek önergeler üzerinde kafa patlatılıyormuş.
Tasarıyla önce Adalet Komisyonu Alt Komisyonu’ndan, ardından Adalet Komisyonu’ndan, en son da Genel Kurul’dan geçen yasa arasında dünya kadar değişiklik oldu.
Değişikliklerin gerekçesi daha da özgürlükçü ve özellikle uzun tutukluluk konusunda özel görevli mahkemeleri (ÖGM) bağlayıcı bir yasa oluşturma çabası olarak açıklanıyordu. Hakan Fidan olayıyla ÖGM’ler tu kaka ilan edilmişti.
Kapatılmaları bile söz konusuydu. Ama Türkiye’nin Hollywood filmlerindekine benzeyen ‘asalımcıları’ ağır bastı ve onca eleştiriye ve “kendilerini Allah sanıyorlar” suçlamalarına karşın bir hukuk garabeti olarak işleri bitene kadar görevlerini sürdürmeleri sağlandı.
Tasarı yasama yılının son demlerinde görüşülürken ve yasalaştıktan sonra, tepedeki yetkililerin açıklamalarının fosluğu uygulamalarla kanıtlandı.
Durumun iki yanı var.
Birincisi özel yetkili mahkemeler yasayı dinlemiyor.
İkincisi ise özel yetkili mahkemeler yasayı uyguluyor.
İkisi de Türkiye’nin hukuk alanındaki alaturkalığını yansıtıyor.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget