New York Times’ın, Askeri Şûra’da tutuklu 40 generalin emekli edilmesi haberiyle ilgili “Evcilleştirme Tamam” değerlendirmesini duyunca, özel yargı elinde bekleyen Ergenekon’la başlayan pek çok davanın ana işlevlerinin de tamam olduğunu düşünüyordum ki.. Dün sabahın gündemini özetleyen haberci arkadaşların Balyoz yargılamasında karar sürecine geçilebileceği, savcının, savunma hakkı ile bağlantılı kilitlenmiş davada sanık ve avukatlarını caydırmaya yönelik, çıkış yolu gerekçeli olarak gündeme getirdiği birleştirme önerisinden vazgeçtiği, önerisini geri çektiği bilgisi geldi. Duruşma başlar başlamaz savcının yeni önerisi için yargıçlar ara karar vermek üzere çekildiler.. Sonrasında 16 Ağustos gününe ertelenen duruşmaya kadar sanıklardan son diyeceklerinin sorulması, savunma yapmazlarsa da karar geçilmesi kararı verildi..
Bilmem daha önceki gelişmelere ilişkin haberlerde yer alan bilgilendirmeler ne olup bittiğinin algılanması için yeterli olabilir mi? Özeti hukuk devleti düzeninde, dahası özel yargı eliyle yürütülen bu davalarda bile yasalar gereği uyulması zorunlu yargılama süreci, sanıklar aleyhine katledilmişti. Sanıklar ve avukatlarının savunma hakkı ile bağlantılı istedikleri yargılama süreçleri atlanıvermiş, sanıklardan ve avukatlardan savunmaya yönelik son sözleri istendiğinde de, bilinen savunma krizi çıkmıştı. Avukatların direnişini kırmaya yönelik olarak mahkemenin dışardan avukat getirtme istemi de Baro’nun savunma hakkı lehine kararı ile işletilememişti. Yargılamaya uzunca bir süre kriz gerekçeli görüntüde ara verilmişti.. Durumda, krizde en küçük bir gelişme yaşanmamışken, yeniden göz göre göre eksik yargılama süreci sırıtırken, karar sürecine geçişte zorlamanın anlamı ne?
Bu köşeyi paylaşan okurlar, kimi canlı yayın söyleşilerinde de gündeme geldikçe altını çizmeye çalıştığım iktidar erkinin kullanılmasında, kamunun her alanına dönük olarak gerçekleştirildiği; yargılama, özel yargılamalara da yansıdığı üzere, Emniyet’ten başlayan süreçlerin bütününde “iyi polis-kötü polis” rollerinin oynanmakta olduğuna ilişkin kimilerine göre önyargımı, bana göre haklı yargımı bilirler.. Ne ilginç, çarpıcı bir raslantıdır ki.. özel yargının simge olmuş ismi, savcısı Sayın Öz, Ergenekon’da tanıklık yapan emekli Genelkurmay Başkanı Sayın Özkök’ü “Darbeleri durduran komutan” sıfatı ile “demokrasi kahramanı” olarak kucaklıyor.. Özkök, uzun yıllar beklenen mahkeme tanıklığında tek bir sanığa yönelik olarak bile “darbeciydi, suçluydu, belge vardı” anlamına gelebilecek ifade vermemişken.. Bırakınız darbe eylemini, girişimini, muhtıra içeriği anlamına gelebilecek, yargılamaya esas yapılmış tüm resmi belgeler için “İşlem yapmayı gerekli kılacak nitelikte değillerdi, işleme koymadım, imha ettim..” türünden sonuç değerlendirmeler yapıyordu. Olsa olsa kimi askeri amacı sınırlarını aşabilen tatbikatlardan, kendisinin haberdar olamadığı, kimi kanıtsız kalmış ihbarlarından, duyumlardan ancak söz açıyordu..
***
Genelkurmay Başkanı’ndan kalabalık generaller kadrosuna, en kilit görevlerdeki kurmay komutanlara uzanan bir halkada bunca yıldır yargılanan, yargısız infaz boyutunda tutuklu kalan, askeri gelecekleri karartılan ve en son şûra kararları ile de emekliliğe sevk edilenler için.. Dışardan bakanlar “TSK’yi iktidardan yana evcilleştirme işlemi tamam” sonucuna varmışlar.. Şimdi bu sonuç tablo sırıtırken, özellikle son yıllar ve aylarda kamuoyunu aptal yerine koyma anlamına da gelen, özellikle polis ve yargı içindeki “iktidar-cemaat çatışması vitrini”, bize göre oyununun anlamı ne? Tartışmalarda yüz yüze olduğumuzda cemaat ve iktidar savunucuları bir yerlerine iğneler batmış gibi bu “iyi polis-kötü polis, iktidarda rol paylaşımı..” değerlendirmemize öfkeli itirazlar yapıyorlar..
Yani şimdi siz Sayın Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu konuşmasında yinelediği “İlker Paşa tutuklu olmamalı” görüşüne, bağımsız yargı karşısında iktidar gücünün yetmediğine inananlardan mısınız? İşlerine gelmeyen yargılama seyirlerinde, AKP’nin 12 Eylül’ü sayesinde de, HSYK hemen devreye girebilirken, işe gelmeyen yargılamaları yürüten savcılar, yargıçlar görev yerlerinden buharlaştırma hızıyla uzaklaştırılırlarken.. Özel yargıyı biçimsel olarak kaldıran ancak görev sürelerini açılmış davalar için uzatan son yargı paketinin, siyaseten açıklanan hükümlerine uymamayı bırakın, umursamayan özel yargının bağımsız gücünü kullanabildiği savlanabilir mi?
12 Mart-12 Eylül askeri darbe hukukunda bile geçerli olmayan, savunma hakkı aleyhine yargılama süreçleri atlanmış, hızlandırılmış sonuç kararlarında yargısız infaz içeriğini kazanmış ön tutukluluklar için “Pardon, yanlış yapmışız” diyebilirler mi? Tutun ki dediler, TSK’de “evcilleştirme operasyonunun” gerçekleştirilmesinin yanında gazetecilikte, öğrencilikte, aydınlar arasında, yaşamın her alanında yaşanan sindirme operasyonlarını üreten özel yargı eliyle, rekor ceza içerikli infazlar, insan hakları ihlalerinin bir karşılığı olabilir mi?
Yorum Gönder