Susurluk, 28 Şubat ve İrtica - Hikmet Çetinkaya

28 Şubat süreci neydi, ne değildi?
28 Şubat sürecini sürdüren savcılık, gözaltına alınan emekli Orgeneral Çevik Bir ve diğer askerlere şu soruyu yöneltiyor:
“Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık eylemi psikolojik harekâtın bir parçası mıydı?”
Sorulardan bir başkası:
“Yurtdışından darbeye icazet mi istediniz? Recep Tayyip Erdoğan gibi belediye başkanlarına psikolojik harekât uyguladınız mı?”
Sondan yanıt vereyim...
28 Şubat postmodern darbesi ya da Çevik Bir’in deyişiyle “demokrasiye balans ayarı” dış desteklidir.
Buna daha önceki yazılarımda çok değindim .
***
Elbet elimde veri yok, ama iki yıl sonra yapılan seçimler öncesi Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi, 1999 seçimlerinde Bülent Ecevit’in DSP’sinin sandıktan birinci parti olarak çıkması, CHP’nin yüzde 10 barajına takılması...
1999 seçimleri DSP-ANAP-MHP ortak hükümetini doğurdu.
99 seçimlerine Erbakan Hoca RP kapatıldığı için, Fazilet Partisi adıyla katılıp yüzde 15 oranında oy aldı.
Bu arada 2002 seçimlerine giden süreçte Erbakan Hoca’nın “Milli Görüş” bahçesinde çiçeklenen “yenilikçi hareket” ve ABD, İsrail, AB desteğinde Türkiye’ye çizilen “Ilımlı İslam” modeli.
Ekonomik kriz, Bülent Ecevit’in hastalığı, Kemal Derviş, hem DSP’den hem de Fazilet Partisi’nden toplu kopuşlar, İsmail Cem’in kurduğu YTP...
***
ABD’nin, İsmail Cem’in kurduğu YTP’yi kısa sürede desteklemekten vazgeçip AKP’ye yönelmesinde Kemal Derviş’in işlevi büyüktür.
Neyse biz bu konuyu işin uzmanı siyaset bilimcilerine bırakıp şu soruyu soralım:
“2002 seçimlerinde ne oldu?”
Ne olduğunu biliyorsunuz...
ANAP, DSP, DYP, MHP ve Milli Görüş’ü temsil eden Saadet Partisi, seçim barajının altında kalıp Meclis’e giremedi.
Meclis’te artık iki parti, AKP ve CHP, bir de bağımsızlar...
28 Şubat sonrası siyaset sahnesinde yer alan aktörlerden sadece MHP lideri Devlet Bahçeli var bugün.
DSP, ANAP, DYP, SP tabela partisi oldu, bir başka deyişle siyasal tarihimizin tozlu rafları arasında kaldı.
Susurluk’ta ortaya çıkan devlet içinde örgütlü silahlı çete nerede?
90’lı yıllarda yüzlerce faili meçhul, devlet tarafından kurulan Hizbullah ve işlenen cinayetler...
Nedense bunların hiçbirisi gündeme getirilip tartışılmıyor.
***
1997’de askerler demokrasiye balans ayarı yapmıştı, şimdi aynısını sivil erk yapıyor...
Askeri vesayete karşı çıkanlar nedense sivil vesayete boyun eğiyor...
Medya patronları “aman başıma bir iş gelmesin” diye muhalif gazetecileri işten atıyor...
Askeri darbelere karşı çıkmak, işkenceleri, hapisliği göze almak her yurtseverin görevidir...
Peki, sivil baskıcı rejimlere karşı sessiz kalmak, hatta alkışlamak nedir?
Sivil faşizme teslim olmak!
“Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemi öyle askerlerin buyruğuyla değil, aydınların, sanatçıların, gazetecilerin, solcuların, demokratların, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin iradesiyle başarılmıştır.
Erbakan Hoca bu eyleme “gulu gulu dansı”, bir bakanı “mum söndü oyunu” demişti.
28 Şubat siyasal bir kararın sonucudur ve bundan kârlı çıkan AKP olmuştur.
***
Bu benim görüşümdür... Ben 28 Şubat’ı 12 Eylül sürecinin devamı olarak görüyorum...
Bugün Türkiye’nin geldiği noktaya bakarsanız her şey tüm çıplaklığıyla ortada...
Çünkü Türkiye “korku imparatorluğu”nda yaşıyor...
Halk yılgın ve umutsuz!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget