Kırdığı potlarla sık sık gündeme gelen ama görünüşe bakılırsa bundan hiç rahatsız olmayan Bakan Şahin cevap olarak “ Memnun olduğun nereden belli, takla at, göbek at da anlayalım, haydi müzik çalsın, göbek atsın” diyor.. Vatandaş “alkışlar arasında” göbek atmaya başlıyor, Bakan gülüyor, etrafındakiler gülüyor.. Ne eğlence, ne eğlence.. Evlere şenlik maşallah!
Bir kere böyle bir olaya dünyanın başka hiçbir ülkesinde rastlanmayacağına ben kesinlikle inanırım, bu şartlar altında böyle bir tabloya olsa olsa bizim memlekette rastlanır. Ve Bakan’ı gaza getiren bazı gazetecilerin yazdığı “ İçişleri Bakanı farklı biri, her lafı ve konuşmasıyla şaşırtmaya devam ediyor” gibi cümlelerin aksine sadece bu olay bile hafife alınmayacak, espriye vurulmayacak büyüklükte bir hata.. Yani efendim, bunların espri anlayışıyla filan ilgisi yok..
BUNU MUHALEFET YAPSAYDI?
Birçok kişi gibi muhalefet partileri CHP ve MHP de Bakan’ın davranışına tepki gösterdiler ve bu tepkilerin “muhalefet etmek için” olduğunu da kimse iddia edemez.. Düşünelim, iktidarda örneğin MHP veya CHP olsaydı ve onların bir bakanı bunu yapsaydı, AKP milletvekilleri ile iktidar partisini hiçbir konuda eleştirmemeye yeminli medya kesimi ne yapar, ne söylerdi? Acaba şimdi ellerini vicdanlarına koyup “Bu tepkiler haksızdır” diyebilirler mi?
Gencecik beş işçi ihmal sonucu hayatını kaybetmiş.. Eğer onlara “daha güvenli bir yol” gösterilmiş olsaydı, asla göle bir botla açılmamaları, bunun tehlikesi anlatılmış olsaydı, keyfi karar vererek yaptıkları takdirde bir yaptırım konsaydı (ki Batı’da bu işler kesinlikle böyle yürüyor, ben mühendis olarak araştırma merkezlerinde çalıştım) 5 işçi birden ölmeyecekti. Bunlar yapılmadığı için “Tedaş Genel Müdürlüğü” sorumludur, suçludur ve “hukuk kurallarının doğru işlediği ülkelerde” kesinlikle istifası istenerek soruşturma açılır, hatta ilgili Bakanlık bile hesabını vermek zorunda kalır. Bunun lamı cimi yoktur, kaldı ki o işçilerin aileleri de hemen yüklü tazminat davaları açarlar. Tazminatları da söke söke alırlar.
GÖBEK DEĞİL, SUÇ KONUŞULMALIYDI!
Türkiye’de ise Bakan göle gidiyor, artık “suyun sıcaklığına mı baktı” bilinmez, hiç etkilenmeden birkaç saat sonra “takla ve göbek” sohbetine girişiyor. Kimleri sorguladı, neyi araştırdı, neyin hesabı soruldu, bu konularda tek bir açıklama ve soruşturulan tek kişi yok.. Durum böyle olunca da işte bu ülkede “hiçbir olayda, hiçbir ihmalde” giden canların hesabı sorulamıyor. Sorulmadığı gibi, benzer olayları, ihmalleri, döne döne yaşıyor ve örneğin madenler göçüp de insanlar öldüğünde “takdir-i ilahi” deyip geçiyorlar. İlahi kudret size “hiçbir önlem almayın, gidin aklınıza eseni yapın, boş şeylerle vakit kaybedin ama insanlarınızın hayat güvenliğini sağlamayın” mı dedi?
Neden medeni ülkelerde bu tür olaylara rastlanmıyor da hepsi arka arkaya Türkiye’de oluyor?
BÖYLE BAŞA, BÖYLE TIRAŞ
Ama tabii burada sadece “yönetenleri” de suçlamak yanlış, vatandaş olayların sorumlularına hesap sormaz, her skandal olayı sineye çekip yoluna devam ederse olacağı budur.. Mesela bilinçli bir vatandaş, daha kısacık süre önce beş işçinin ölmesiyle yaşanan üzüntünün arkasından gelen Bakan “haydi takla at, göbek at” dediğinde bunu yapacağına “bu durumda göbek atmak çok ayıp olmaz mı Sayın Bakan” cevabını verirdi.. Kimse alkışlamaz, tepki böyle belli edilebilirdi..
Bunu yapacak olgunluk olmayınca sonuç da “böyle başa, böyle tıraş” oluyor işte.. Herkese hesap soruluyorsa Tedaş Genel Müdürü de o olayın, beş canın hesabını vermelidir!
‘Bir şiirden dolayı..’
Başbakan Erdoğan “28 Şubat”tan söz ederken “Milletim zarar gördü, Ben cezaevine o talimatlarla girdim..Bir şiirden dolayı Belediye Başkanı hapse atılır mı? Türkiye’de demokrasi, hukuk güç kazanıyor. Hiçbir güç veya makam TBMM’nin, milletin iradesinin üstünde değil” demiş..
Kendisiyle ve “şiir yüzünden cezaevine girmesiyle” igili olarak söyledikleri doğru.. Ama bir çelişki var ortada.. Burada eleştirdiği “yargı”dır, “yargının yanlış karar vermesi”dir. Ve aslında “tarafsız bir yargı” varsa her ne kadar “yasama, yürütme, yargı” güçleri devleti oluşturuyorsa da “hukukun üstünlüğü” diye bir kural da vardır ve yargı kararlarına “yasama ile yürütme”, yani, Meclis ile hükümetler de saygı göstermek zorundadır. Burada “hiçbir güç veya makam TBMM’nin, millet iradesinin üstünde değil” denemez.
Öte yanda Başbakan kendisi için verilen yargı kararına tepki gösterir, “millet iradesi”nden söz ederken bugün yazdığı kitaplar ya da yazılar nedeniyle (şiirden ne farkı var, hepsi ifade özgürlüğü veya basın özgürlüğüne girer) cezaevinde olan insanların, milletvekili seçildiği ve hüküm giymiş olmadığı halde “tutuksuz yargılanmasına bile izin verilmeyen” insanların durumunu hiç hatırlamıyor.. Mesela “millet iradesi, TBBMM” diyorsak o milletvekilleri neden ısrarla içerde hem de kötü şartlar altında hapis olarak tutulmaktadır?
Tarafsız olmak ve başka mağdurlar için de “kendiniz için istediğiniz haklar”ı istemek demokrasinin; insan haklarına saygının ta kendisidir.
Yorum Gönder