Şiirlerle ‘SES’lenmek - Zeynep Oral
Behçet Aysan ve Metin Altıok ödülleri için Fazıl Say’dan yepyeni bir beste:
Ankara’da olağanüstü bir akşamdı. Türk Tabipleri Birliği’nin Sivas’ta yitirdiğimiz insanlarımız anısına her yıl düzenlediği Behçet Aysan Şiir Ödülü gecesiydi. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeydi. Salon hınca hınç doluydu.
Doğan Hızlan, Cevat Çapan, Ahmet Telli, Emin Özdemir, Turgay Fişekçi, Ali Cengizkan ve benden oluşan seçici kurul, “Sana Şehir Gelecek” kitabıyla Tozan Alkan’ı ödüllendirmişti. Emin Özdemir ve benim Behçet Aysan’la Sivas katliamı, zamanaşımına uğrayan dava ile günümüzde yargının siyasallaşması arasında gidip gelen konuşmalarından sonra sıra heyecanla ve merakla beklenen olaya geldi.
Yaratıcılık - yorumculuk
Müzikle şiirin buluştuğu değil, ikisinin de yeniden yaratılarak, yeniden yorumlanarak dönüştürülmesinden oluşan bir şölen bizi bekliyordu…
Bu şölenin iki bölümü vardı. İlkinde Fazıl Say piyanoda, son yılların en usta oyuncularından Tülay Günal, Behçet Aysan’ın “Bu Aşk Bu Şehir Bu Keder”, “Ateşçi”, “ Sesler ve Küller” şiirlerini seslendirdiler. (Tülay Günal’ı halen Genco Erkal’la “Ben Bertolt Brecht”te izleyebilirsiniz.) Fazıl’ın yorumu daha sessiz; Tülay’ın yorumu “resitatif”, anlatır gibi... İkisinin içselliği derin bir sızı, sessiz bir hüzün gibi… Daha doğrusu Behçet Aysan, elini uzatmış, yüreğimize dokunur gibi… Simsiyah piyano, yanı başında beyaz yüksek tabure; Tülay’ın bembeyaz giysisiyle tüy zarifliği... Gözlere de seslenen bir ziyafet…
İkinci bölümde Fazıl Say’ın yeni bestesi “Ses”... Eserin dünya prömiyeri.
Sahnede Fazıl Say piyanoda, Aykut Köselerli vurmalı çalgıların başında yerlerini aldı. Sahnenin en önünde ise üç gepegenç soprano: Lirik soprano Nihan İnan (1990, Bursa doğumlu); mezzo soprano Senem Demirci (1987, Ankara), koloratur soprano Dilruba Bilgi (1985 İzmir)... Pırıl pırıl üç ses. Üçü de yurtiçi, yurtdışı, çeşitli yarışmalarda çeşitli dereceler almış.
Behçet Aysan’ın “Bir Bahar Dalıyla”; Metin Altıok’un “Odasında Bir Evin” ve Aziz Nesin’in “Sivas Acısı” şiirleri üzerine Fazıl Say’ın bestelediği eser, bu kez çok farklı. Geniş bir yelpazeye yayılan, dışavurumcu bir anlatımı olan bir beste. Ufo, hapi ve waterphone gibi adlarını duymadığım, ilk kez gördüğüm farklı çalgılar da kullanılıyor. Şaşırtıcı ses renkleriyle sopranolar mükemmel.
“Nâzım” ve “Metin Altıok Ağıtı” başlıklı oratoryolarda Fazıl Say büyük orkestra ve büyük koralar kullanmıştı. İkisi de müthiş görkemli eserlerdi. Bu kez sahnede beş kişiyle aynı görkemi ve derinliği yakalayamamasından endişe ediyordum. Yanılmışım! Yine çok etkileyici bir eser yaratmış. Görkemle acıyı, acıyla zulmü yoğuran bir eser. “Yelesi gümüşten / sevdası sütbeyaz / terkisinde ölüm” ve ayakucumuza serilen ıssız ve derin bir bozkır geçiyor müziğin içinden… “Adından bir güvercin / Sesim, sesim, sesim / Takılıp kara bir çalıya, çırpınır kurtulmak için.”
O çırpınışı, o gerilimi eserin her anında hissediyoruz. Ve Sivas acısı bir daha terk etmemek üzere gelip içimize yerleşiyor… Sesim, sesim, sesim…
Son kıvılcımlar da bittiğinde salon ayağa fırladı. Alkış bitmek bilmedi. Yüreğimdeki yangın ise hâlâ sürüyordu.
“Ses”in ikinci sahnelenişi 2 Haziran’da İstanbul Süreyya Operası’nda Metin Altıok Ödül Töreni’nde gerçekleşecek.
Albert Hall konserleri
Ne zamandır içimde kalan ve paylaşmak istediğim bir olgu: Boğaziçi Üniversitesi’nde 15 yıldan beri süren konserler… Başta müzik yazarımız Evin İlyasoğlu olmak üzere, sponsorluk yapan Finansbank’a ve emeği geçenlere teşekkür etmek istiyorum. Sadece oluşturdukları mükemmel programlar için değil, her hafta öğrencileri de büyük bir ilgi duyarak konsere dinleyici olarak kattıkları için ve geleceğin dinleyicilerini yetiştirdikleri için de…
Bu yılın programında dünya çapında büyük sanatçılar vardı. Shomo Mintz (keman) ve Sander Sitting (piyano) ikilisinin mart sonu konseri eşsiz bir ziyafetti. Bu akşam da olağanüstü piyanist Martha Argerich var! Ama gençlere sağladıkları konser olanağı da eşsiz bir hizmet: Örneğin flüt sanatçısı Ece Selin Yüksel (doğumu:1998), piyanist Mertol Demirelli (d.1996) ve kemancılarımız Sofi Çımburidze (1996), Evin Hoksa (1997), Berfin Aksu (1998). Şu doğum tarihlerine bakar mısınız!
İşte bunlar da “Bizim Çocuklar!”
Teşekkürler bizim çocuklar! Ülkem için, verdiğiniz umut için!
zeynep@zeyneporal.com
Yorum Gönder