Dün, 22 Nisan, ODTÜ-Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde tam bir ay boyunca yaşanan Sanat Festivali’nin son günüydü. Sergileri, tiyatroları, konserleri, resitalleri ve atölye çalışmalarıyla bu kültür ve sanat şenliği, gerçekte, bilimsel üretim ile sanatsal yaratıcılığın buluşmasıydı.
Öncesi de var. Geçen haftalarda ODTÜ, uluslararası bir kuruluş tarafından yapılan dünya üniversiteleri tanınmışlık sıralamasında ilk 90-100 bandında yer almayı başardı.
Yaşı bakımından oldukça genç sayılabilecek, ancak ülkemizin üniversitelerinin gelişmesi sürecinde çok sayıda ilklerin öncüsü olan ODTÜ’yü güçlü kılan, bilime adanmışlığı kurumlaştırmadaki başarısıdır.
***
ODTÜ’nün, çağdaşlığı sanatla süsleyen fiziksel altyapısına öncelikle değinilmelidir.
ODTÜ yerleşkesi, çok yönlü güzelliklerin bileşkesidir. ODTÜ, Anadolu bozkırında ağaçlandırmadır. Bu yerleşke üzerinde serpilen ve pek çoğu mimar Behruz ve Altuğ Çinici’lerin tasarımı olan yapılar insanı ezmez; özgürlükçüdürler; dışları gibi içleri de aydınlıktır.
ODTÜ içinde otomobil yolları eğitim-öğretim yapılarını dışarıdan dolaşır; içerde, başta Eskişehir Yolu girişindeki bilim ağacı ve yerleşkenin ortasındaki anlamlı Atatürk Anıtı olmak üzere binaların çevresi sanat eserleri, bilim insanlarının büst ve heykelleri ve çok sayıda sergi ve müzelerle süsleniyor.
***
ODTÜ’nün sahip olduğu evrensel değerlerin başında bilimsel özgürlük gelir.
12 Mart 1971 ve özellikle de 12 Eylül 1980’in olağanüstü dış koşulları, öğrencileri, çalışanları ve öğretim üyeleri üzerindeki yıkıcı etkileriyle ODTÜ’ye çok büyük zararlar vermişse de, ODTÜ, bilimsel özgürlük geleneğine dayalı kurumlaşmasıyla bu zararları en aza indirmeyi başarmıştır. Bu süreçte, hiçbir akademik unvanı bulunmamasına karşın ODTÜ’yü çağdaş üniversite yönetimi ilkeleriyle yöneten Rektör Kemal Kurdaş; ODTÜ’nün belkemiği Mühendislik Fakültesi’nin ve Elektrik Mühendisliği Bölümü’nün kurucusu Mustafa Parlar; matematik dehasını, gerektiğinde üniversite özerkliği ve bilimsel özgürlüğün savunması için harekete geçiren Cahit Arf ve daha nicelerinin özverili katkıları anılmalıdır.
Bilimsel özgürlük eşitlikle tamamlanır; ODTÜ’de öğretim üyeleri arasına akademik unvanın soğukluğu girmez; bilimsel üretimi fazla olan, unvanına bakılmaksızın öne çıkar.
Aynı özgürlük ve eşitlik anlayışı dersler için de geçerlidir; dersin içeriğini, öğretim üyesi belirler; öğrenci, çoğu derslerde öğrenimini öğretim üyesinin danışmanlığında, onunla birlikte biçimlendirir; ancak akademik çalışmasını özgür ve bağımsız yapar; ders yılı sonunda da öğretim üyesini not vererek değerlendirir. Toplumsallıkla bireyselliği birlikte elde eden öğrenci, bilimsel eğitimlerini sanatla harmanlar; 70 dolayında kültür ve sanat ve 20 dolayında spor topluluğunda her türlü yaratıcı yeteneklerini geliştirir.
ODTÜ, aynı zamanda bilimsel bilgi üretiminin ileri teknolojiye dönüştürüldüğü bir büyük uygulama alanıdır. Bu işlevi, savunma sanayisinden yazılıma, elektronikten tele iletişime, yeni kimyasal ürünlere ve malzemelere uzanan çok çeşitli ürünlerini, 800’ü aşan proje çerçevesinde, 500’ün üzerinde öğretim üyesinin katılımı ve üç binin üzerinde Ar-Ge personelinin 250’nin üzerinde firmada çalıştığı; yılda 230 milyon dolar ihracat yapılan ileri teknoloji üssü ODTÜ Teknokent görüyor.
***
Kuruluşundan bu yana bilimsel üretim, nitelikli eğitim ve toplumsal sorumluluk üçlüsünü en etkili bir biçimde ve birlikte yürütmeyi hedefleyen ODTÜ, toplumun çağdaş uygarlığa giden yolda ilerlemesine öncülük ediyor.
ODTÜ her düzeydeki öğrencisine öncelikle bağımsız iş yapma yeteneği kazandırır. Bu özelliği ODTÜ mezununun, gerek kamu bürokrasisinde, gerekse özel sektörde ya da kendi girişiminde başarılı olmasının anahtarıdır.
ODTÜ mezunları, öğrencilik yıllarında kazandıkları ortak sorumluluk özelliklerini, kurdukları derneklerde ya da üyesi oldukları meslek odalarında, toplumsal sorunlara duyarlılığın en güzel örneklerini vererek sürdürüyor.
Bugün 23 Nisan; ben ODTÜ’nün, 23 Nisan-Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli ürünlerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Yorum Gönder