TC Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde uzun süredir uygulanan performansa dayalı sistem 18 Şubat 2011 tarih 27850 sayılı “Üniversitelerde Performans Yönetmeliği” adı altında 31 Ocak 2011 tarihinden itibaren üniversitelerde yürürlüğe kondu.
Yönetmelik 2547 sayılı YÖK Yasası’nın 58. maddesine dayandırıldı. Bu yönetmeliğin üniversitelere getirdiği yeni uygulamalar, zaten güçlü bir örgütlenme yapıları olmayan, bölük pörçük ve AKP zihniyetinin uydusu YÖK’ün atadığı rektörlerin kıskacı altındaki öğretim üyelerinin çoğunluğunu tedirginliğe ve kafa karışıklığına itti. Bu süreçte bu yönetmeliğe karşı izlenecek yol konusunda yarar ve zararlarıyla ilişkili değerlendirmeler fakülte, bölüm ve anabilim dalı kurullarında yapıldı. Yönetmeliğin özellikle hedefindeki tıp fakültesi öğretim üyelerini temsilen Türk Tabipleri Birliği (TTB), 500’ü aşkın öğretim üyesi ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği’nin ortak imzalarıyla yürütmeyi durdurma ve iptal davaları açıldı.
Dava dilekçesinin içeriği şöyle özetlenebilir:
Üniversitenin temel işle-vi olan eğitim ve öğretim, araştırma, bilimsel çalışmalar yerine sağlık hizmetini önceleyen bir yöntemle faaliyetlerini yürütmesinin kurallaştırıldığı, yönetmeliğin üniversitelerin temel işlevlerini yok saydığı ve anayasanın 130. maddesine aykırı olduğu belirtilerek ayrıca dilekçede önemli olan 3 hususun altı çizilmiş ve bunlar “Temel tıp bilimleri bölümünde görev yapan ve gelirleri sadece temel maaşla birlikte döner sermaye katkı payı olan öğretim üyelerinin ciddi hak kayıplarıyla hasta olmaları halinde ve yıllık izinlerini kullandıklarında ek ödemenin ciddi oranda azalacağı ya da hiç ek ödeme alamayacakları ve laboratuvar ve görüntüleme birimlerinde görev yapan öğretim üyelerinin ekonomik olarak ciddi kayıpların olacağı” şeklindeydi.
Yıllık izinler
Nisan ayından beri iki tıp fakültesinde (İstanbul Tıp ve Cerrahpaşa Tıp) uygulamada olan yönetmeliğin tüm öğretim üyeleri ve diğer sağlık çalışanlarının öncelikle ilk üç ay uygulama sonucunda önlerine çıkardığı en büyük problem dava dilekçesinde belirtilen hususlar içinde de yer alan “Yıllık izinlerin kullanılmasıyla ekonomik kayıpların olması hususudur”.
Bunun ötesinde öğretim üyelerinin birbirlerinin kürsü içi ders, yayın, seminer saatlerini takip etme bakımından hafiyeliğe soyunmaları, anabilim dalları arası hasta hizmeti üretme ya da üretmeme bakımından adaletsiz performans ödemesi dağıtımıdır. Burada iki türlü adaletsizlik ortaya çıkmış, biri temel tıp bilimlerinde laboratuvar hizmeti veren öğretim üyesi ve sağlık çalışanlarına B maddesinden ödeme yapılmaması (yönetmelikte bu madde bireysel hasta hizmeti verenlere ödeme öngörmektedir), ayrıca temel tıp bilimleri bölümü içinde laboratuvar hasta hizmeti veren örneğin; tıbbi mikrobiyoloji öğretim üyesi ile rutin hasta hizmeti vermeyen, yine temel tıp bilimleri içinde olan fizyoloji, histoloji-embriyoloji anabilim dalları öğretim üyelerine performans ödemesinde aynı gözle bakılmasıdır.
Kaldı ki, bu yönetmeliğin ruhu hasta hizmeti olduğuna göre yönetmeliğin ruhu ile uygulaması ciddi çelişki göstermekte, hastalara laboratuvar hizmeti veren öğretim üyeleri B maddesinden performans ödemesi alamamaktadırlar.
Ekonomik kayıp
Yönetmeliğin ilk üç aylık uygulamasında ortaya çıkan bu sorunlardan özellikle vurgulanması ve üzerinde durulması gereken hususun öğretim üyeleri ve diğer sağlık çalışanlarının tüm sosyoekonomik düzenlerini bozan ve bir insan hakkı olarak uluslararası anlaşmalarla güvence altına alınmış dinlenme ve tatil haklarının gasp edilme anlayışıdır. Performans ödeme uygulamasının nisan ayında başlamasından itibaren gerek farklı nedenlerle (ailesel, sınav ya da dinlenme) gerekse yıllık tatil izinlerinin kullanımının başlamasıyla aktif çalışılmayan her gün için kesilen ödemelerin ay sonunda bordrolara dökülmesiyle ekonomik olarak ağır bir kayıp ortaya çıkmıştır.
Bunun nedeni yönetmeliğin 3. ve 5. maddelerinde yer alan tanımlar ve performans dağıtım esasları başlıkları bölümünde belirtilen “Aktif Çalışılan İş Günü” tanımlamasıdır. Çünkü performans dağıtım esasları, tümüyle aktif çalışılan iş gününe göre yapılmakta, sağlık çalışanı yıllık hakkı olan bir aylık tatil iznine çıktığında performans ödemesine temel oluşturan 3 ya da 5 parametreye (yönetmelikte bu parametreler, bölüm, statü ve göreve göre değişmekte) ilişkin hiçbir ödeme yapılmamakta, sadece 400 TL civarında sabit bir ödeme yapılmaktadır. Öğretim üyeleri ve diğer sağlık personeline yapılan bu ödeme, öğretim üyeleri için bu yönetmelik öncesi geçen yaz tatilinde izne çıkıldığında döner sermaye olarak öğretim üyeleri için 400 TL’nin 6-7 katı, diğer sağlık çalışanlarına ise 2-3 katıydı.
Gerek TC Sağlık Bakanlığı hastanelerinde, gerekse YÖK’e bağlı tıp fakültelerine getirilen performansa dayalı ek ödeme sisteminin hem öğretim üyelerine hem de sağlık çalışanlarına getirdiği ve yönetmeliğe karşı açılan dava dilekçelerinde üniversiteler için ileri sürülen karşıt haklı gerekçelerden tatil, dinlenme ya da hastalık hali için izin haklarının gasp edilmesinin yürürlükteki anayasamızın 2. maddesinde belirtilen sosyal devlet kavramıyla çeliştiğini düşünüyorum.
*Prof. Dr. Bekir KOCAZEYBEK İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak.
Yorum Gönder