Tomurcuk gözlerle bakan bir çocuk, ağlayan bir anne, suskunluğun içinde ellerini başının arasına almış bir baba…
Dışarıda yağmur yağıyor…
Hava soğuk.
Gündelik bir uzamda sanki eller görüyorum, sözcükler değil.
O yaz günlerinin derin mavileri içinde yatan uykunun güneşleri, masal kahramanları, geleceğe dönük umutlar, yükselen suların getirdiği kumlar.
Yağmur yağarken koyu karanlık geceleri düşünüyorum, bunca kıyımı, kaçırılan öğretmenleri, genç ölüleri, akan kanı.
Sahi bugün Meclis yeni yasama yılına giriyor…
İnsanoğlu neden birbirine karşı bu denli acımasız, siyaset niçin kirli?
Şu yaşadığımız günlere bakın bir kez daha.
Acımasızlığın içinde ülkemiz kan gölüne dönüştü. Annesinin karnında, doğumunu bekleyen bebe, kör PKK kurşunuyla annesi öldükten sonra dünyaya gözlerini açtı Batman’da. Birkaç gün yaşadı, ablası ve annesi gibi o da yaşama gözlerini yumdu.
***
Televizyon haberlerinde, tartışma programlarında, bugünü tartışırken bunca acımasızlığı görmezden gelen kalem erbabını, bilim insanlarını izlerken şaşırıp kalıyorum.
Hepsi ama hepsi “akan kan dursun” derken, ben anne karnında terörü gören sekiz aylık bebeğin ölümüyle kahroluyorum.
Genç ölülerimizin cenaze törenlerini televizyon haberlerinde görünce gözlerimi yumuyorum.
BDP milletvekilleri bugün başlayacak olan yeni yasama yılında kürsüye çıkıp yemin edecekler…
Herkes biliyor ki, BDP’ye Güneydoğu’da siyaset tabanını PKK açtı… BDP milletvekilleri bu nedenle, devletin İmralı’da yatan Öcalan’la pazarlıklarını sürdürmesini istiyor. Kimileri bunu açık açık söylüyor, kimileri üstü örtülü.
***
Devletin PKK’yle dün olduğu gibi bugün de görüşmeler yaptığını bilmeyen yok. 90’lı yıllarda askerler yapıyordu, bugün ise devletin istihbarat birimleri.
Bu doğal!
Burada bilinmeyen devletin PKK’yle hangi konularda uzlaşmaya vardığı, hangi konularda varmadığı…
Bu görüşmelerde gerçeği söyleyen kim?
Devlet mi, PKK mi?
Yağmurlu ve soğuk bir İstanbul sabahında kanlı eylemleri, akıtılan gözyaşlarını, ana karnında terörü tanıyan bebeğin ölümünü düşünüyorum.
Eli kanlı terör örgütü temizlenmeden Kürt aydınları da Kürt siyasetçileri de gerçeği söyleyemezler…
Söyleyen Kürt aydınlarını bugün devlet koruyor…
Durum tüm çıplaklığıyla ortada!
Çok açık söylüyorum, devlet terörün üzerine ciddi olarak giderse barış ve kardeşlik gelir.
***
Bunca akıtılan kana karşı, Kürt kardeşlerimizin yaşadığı büyük kentlerde onların oturduğu semtlerde Türkler saldırıda bulunmuyor, kardeş kardeş yaşıyorlar PKK’nin tüm kışkırtmalarına karşın.
Çözüm PKK’nin silahını bırakmasından geçer…
Silahlı terör örgütü, sözde devrimci bir hareket yapıyormuş, bunların tümü palavra.
Bakın Kandil’de yaşayan PKK’li yöneticilere; hepsi 50 yaşın üstünde. Çıkarları var; uyuşturucudan, Avrupa’daki haraçtan… Bunları devletin istihbarat birimleri biliyor.
Hukuk devletinin, demokrasinin, özgürlüklerin, barışın olmazsa olmaz koşulu akıldır. Eğer böyle bir akıl ve sağduyu olmazsa Türkiye kan gölüne dönüşür.
Ölü duvarlarla yüz yüze kalmamak, yaşamı çoğaltmak için bunların olması gerekir.
***
Bu saatten sonra kimse kimseyi kandırmasın…
Gözyaşı!
Acı!
Nefret!
Kin!
Öfke!
Korkusuz Kürt aydınlarına ve siyasetçilerine sesleniyorum:
“Ana karnında terörle tanışan, sekiz aylıkken doğan ama yaşatılamayan o bebeği, ölen anayı ve kız kardeşi Sultan’ı, kaçırılan öğretmenleri, ölen gençlerimizi düşünün, yeter!”
Hikmet Çetinkaya/Cumhuriyet
Yorum Gönder