Birbirinden bağımsız gibi görünen ama eşzamanlı büyüyen iki sorunla karşı karşıyayız:
1) Terör tırmanıyor, cinayetler artıyor…
2) Adaletsizlik yaygınlaşıyor.
***
Bireysel vicdan nasıl susturulur?
“Herkes yapıyor…”
“Ben yapmasam başkası yapacaktı…”
“Mecbur kaldım…”
“Kendimi savundum…”
“Emir aldım…”
“Benim karşı çıkmam bir şey değiştirmezdi ki…”
“Yapmasam işimden olurdum…”
“Yapmasam hain derlerdi…”
“Bana mı kaldı dünyayı düzeltmek…”
“Benim yaptığım önemli değil, asıl kararları başkaları veriyor, sorumluluk onların…”
“Önüme evrak gelmiş, ben gereğini yaparım…”
“Bana güvendiler…”
“Bana görev verdiler…”
“Ben büyük bir zincirin bir parçasıyım…”
“Evde çoluk çocuk ekmek bekliyor…”
“Başka seçeneğim yok ki, bu benim hayatım…”
“Elime silah verip yolladılar…”
“Özgürlük için savaşıyorum…”
“Hainlerle savaşıyorum…”
“Hainleri ihbar ediyorum…”
“Hainleri cezalandırmak için sahte belge üretiyorum…”
“Hainleri öldürüyorum…”
“Kanıt yok ama mutlaka yapmıştır…”
“Bunlar zaten suçlu…”
“Önce içeri atalım, sonra yargılarız…”
Vesaire, vesaire!
***
Polisler, askerler, sivil memurlar, savcılar, yargıçlar, gazeteciler, köşe yazarları, sabıkalılar, muhbirler, gizli tanıklar, açık tanıklar, sıradan vatandaşlar…
Gerçeklere, hukuka, adalete aykırı işler yaparken neler hissederler?
Kişisel vicdanlarına aykırı bir iş yaparken kendilerini nasıl ikna ederler?
Suçluluk duygusundan nasıl kurtulurlar?
Ya kolektif bir bilince, yani kolektif bir kimliğe veya kolektif bir vicdana sığınırlar…
Onun adına iş yaptıklarını düşünür, bu nedenle de suçluluk duymazlar.
Veya yaptıkları işin sorumluluğunu bireysel olarak yüklenmezler…
Suçu başkalarına, astlarına, üstlerine, bürokrasi gibi, siyaset gibi, emir-komuta zinciri gibi, hukuk düzeni gibi, yasalar gibi soyut kavramlara atarlar.
***
Ama günün birinde:
Bir bomba sanığı çıkar, ifadesinin zorla ve rüşvetle alındığını söyler…
İnfazcı bir polis çıkar, ölüm emirlerini kimin verdiğini açıklar…
Bir yargıç çıkar, adaletin kalmadığını belirterek istifa eder…
Bir emniyet müdürü çıkar, güvenlik güçlerinin bir cemaate nasıl mahkûm edildiğini anlatan kitap yazar…
Bir gazeteci çıkar, polisin ve yargının içindeki yasal olmayan işleri açıklayan araştırmalar yapar.
Bütün bunları susturabilirsiniz…
Hapse tıkar, hatta öldürebilirsiniz de…
Ama gerçekler bir gün mutlaka su yüzüne çıkacak…
Adalet mutlaka bir gün tecelli edecektir.
***
Uygarlık, bireysel vicdanların, kolektif sorumluluklara veya vicdanlara sığınma gereksinmesi duymadığı…
Ve hatta bunlara karşı direnebildiği noktalarda gelişir.
Emre Kongar/Cumhuriyet
Yorum Gönder