Büyük Birlik Partisi’nin eski Genel Başkanı’nın bir helikopter kazasında ölmesinin üzerinden uzun süre geçti ama olayın üzerindeki tartışmalar şimdi alevlendi.
Soru şu: Yazıcıoğlu gerçekten kaza sonucu mu öldü, yoksa bir suikaste mi kurban gitti?
Bir yargıya varmam mümkün değil doğal olarak, ama açılan yeni tartışma da bana çok garip geliyor.
Sanki Yazıcıoğlu’nun ölümü üzerinden Türkiye’de yeni bir senaryo tezgahlanıyor.
Konu Cumhurbaşkanı’nın “Helikopterin beyni sökülüp götürülüyor, bunu keçiler götürmedi ya” sözleri üzerine alevlendi.
Her nasılsa bu açıklamadan bir gün sonra bazı askerlerin helikopter enkazı başında ellerindeki tornavida ile bir şeyler sökmeye çalıştıklarını gösteren fotoğraflar sızdı medyaya. İktidara çok yakın bir gazete büyük başarı göstererek Cumhurbaşkanı’nın merakını gideren belgeyi koydu kamuoyunun önüne.
Açıkçası bu tür araştırmacı gazetecilik tekniklerine bayılıyorum ve gerçekten kıskanıyorum. Böyle gazeteci olamadık bir türlü.
Fotoğrafın yayınlanmasından sonra polis bir anda harekete geçti. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü basıldı, aramalar yapıldı, bazı askerlerin evleri de baskınlardan nasibini aldı. Sonuçta 16 kişi gözaltına alındı.
Bu süreçte doğruluğunu şu anda asla kanıtlayamayacağımız dehşetengiz iddialar da atıldı ortaya. Kimi “Muhsin Yazıcıoğlu Balkanlar’da yeni bir Türk devleti kuracaktı, bu yüzden öldürüldü” dedi. Kimileri “Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16′lar alçak uçuş yaptığı için helikopter düştü” diye açıklamalar yaptı. Kimileri de açıkça “Bu Ergenekon işi, Yazıcıoğlu Ergenekon’un kirli çamaşırlarını açıklayacaktı, ama öldürüldü” dedi kesin biçimde.
Günün modası gereği “Yargı gerçeği ortaya çıkaracaktır” klişesini tekrarlamaktan başka çaremiz yok.
Ama garip gelen bazı noktalar var. Örneğin haberlerden anladığım kadarıyla helikopter başında tornavida ile çalışan askerler buraya hemen kazadan sonra gelmemişler. Enkaz bulunmuş, uzmanlar gerekli incelemeleri yapmışlar, asker sonradan gelmiş ve bir şey sökmüş.
Peki eğer bu parça helikopterin düşme nedenini ortaya çıkaracak bir tür “kara kutu” ise diğer uzmanlar ilk gün neden bunu sökmemişler de yerinde bırakmışlar?
Öyle sanıyorum ki başka olaylarda uygulanan taktik aynen burada da uygulanıyor.
Önce şüphe yaratılıyor, sonra herkesi irkiltecek ama hafızalarda kalacak “öldürüldü, Ergenekon yaptı, askerin işi” gibi iddialar zihinlere sokuluyor. Sonra bir takım operasyonlarla asker kişiler gözaltına alınıyor.
Böylelikle kamuoyu, duyduğu ve zihnine yerleştirdiği ama tam anlamadığı iddiaların etkisi altında kalarak “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” diyerek operasyonlara destek veriyor.
“Camiler bombalanacak, kendi uçağımızı düşürecektik” gibi saçma sapan iddialar beyinlerde yer etmiş ve kamuoyu onlarca generalin hapse gidişine alkış tutmuştu.
Bu da böyle bir şey olmasın.
*****
Haftanın fıkraları
Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla hepinize keyifli bir haftasonu dilerim…
Yanlış dilek
Adam kutsal gece Tanrı’ya yalvararak 2 dilek dilemiş “Dünyan ın en güzel içkisi ile Dünyanın en mükemmel kadınını bana ver Tanrım.. Ne olur ” diye. Dua sonrası gözlerini açtığında tam karşısında bir şişe “Maden Suyu’ ve “Rahibe Teresa’yı bulmuş.. Böyle durumlarda olayı biraz daha net ve detaylı mı tarif etmek gerekir ne?.. Bilemedim yani…
Hangi marka?
Hayli yaşlı kadın alışveriş merkezinde arabasını nereye park ettiğini unutmuş, o kattaki güvenlik görevlilerinden biri onun telaşlı halini görüp “Bir şey mi var?” diye sorunca “Arabamı bulamıyorum” demiş yaşlı kadın heyecanla. Yardımcı olmak için “Ne marka idi?” diye sormuş görevli. Yaşlı kadın görevliye bakmış, bakmış “Rica etsem” demiş, “Bana biraz marka sayabilir misiniz?”
Hayal kırıklığı
Pazarlamacının arabası gece yarısı kara saplanıp yakıtı tükenince donmamak için arabasını terk edip saatlerce yürümüş ve tam donarak ölmek üzereyken bir çiftlik evine ulaşmış, kapıyı çalmış, kapıyı açan yaşlı çiftçiye soğuktan titreyen çenesi ile geceyi evinde geçirip geçiremeyeceğini sormuş. “Ne demek?” demiş çiftçi, “Yahu sorulur mu? Ölmek üzeresiniz. Yatağınızı hemen sobanın karşısında yapar sıcak bir çorbayla sizi ısıtırız. Ama bu tip fıkralarda anlatılanlar gibi evimde koynunuza girecek kızım falan yok.. Evde bir dişi sinek bile yok” diye espri de yapıp gülerek davet etmiş adamı içeri. “Off, offf” demiş pazarlamacı genç çaresiz bir ses tonuyla “Acaba bir sonraki çiftlik evi buradan ne kadar uzaklıkta?”
Karım bir inci
İki arkadaş yolda karşılaşmışlar “Hayrola oğlum?” demiş biri, “Bu ne surat?” Öteki “Ev içi sorunlar işte” diye cevap vermiş. “Sen hep bana “Benim karım bir inci’ diye övünürdün ama?” demiş arkadaşı. “Evet, hala benim eşim bir inci.. Ama onun annesi olacak kıskaçlı istiridye tam bir felaket!”
Ne alacak?
Sigortacı yaşlı kadına “Kocanızın hayat sigortasının ne kadar olduğunu biliyor musunuz?” diye sormuş. “Ne demek o?” diye cevap vermiş kadın. “Yani kocanız ölünce ne alacağınızı biliyor musunuz?” Kadın biraz düşünmüş “Şeyy, evet” demiş “Sanırım bir kaniş veya terrier..”
Ceza
Adamın biri yıkamak için otomobilini nehrin ortasına getirmiş, bir müddet sonra nehrin akıntısı arabayı alıp kilometrelerce öteye götürmüş, bir köprünün ayağına çarparak duran otomobilin serüveni gazete muhabirlerinin ilgisini çekmiş, arabanın bulunduğu ilin Valisine “Arabanın sahibine ceza verilip verilmeyeceği” sormuş. “Olur mu hiç?” demiş Vali, “Doğuştan olan bir şey bu.. Bir insana sırf “Salak’ diye ceza veremezsiniz ki?..”
*****
Gani Yıldız’dan
Başbakan, “Yeni anayasayı 2012′nin ilk yarısında yapmış olalım istiyoruz” demiş. Umarız bu süreçte yer alacak olanlar uzlaşmanın önemini biliyordur. Yoksa 9 ay sonunda “ölü doğmuş” bir anayasamız olacak!
***
Başbakan, “Yerli otomobili yapacak bir babayiğit çıkar” demişti. Vatandaş iyi kötü bir otomobile biniyor. Onun esas merak ettiği, “Terörü bitirebilecek bir babayiğidin” olup olmadığı!
***
Türkiye’de her dört kişiden yalnızca birinin kitap okuma alışkanlığı varmış. Ülkece birbirimizin canına okumaktan kitap okumaya fırsat bulamıyoruz demek ki!
***
Başbakan, “Cumhuriyetimizin 100′üncü yılında milli tüfeğini, topunu, tankını, uçağını, helikopterini üreten bir Türkiye vizyonunu başaracağız!” demiş. Cezaevleri askerimizle dolu olduğuna göre ürettiklerimizi de ithal askerler kullanacak herhâlde!
***
Dünya Çalışma Örgütü ülkemizi, 2008-2011 arasında “istihdam yaratma şampiyonu” ilan etmiş. Milyonlarca işsize rağmen bize bu şampiyonluğu layık gören örgüte de “pembe tablo yaratma şampiyonu” demek gerek!
Can Ataklı/VATAN
Yorum Gönder