1 Ekim geldi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi anayasa gereği yeni yasama dönemine başladı.
Ancak Terörle Mücadele Yasası kapsamında tutuklu bulunan milletvekilleri ne genel kurula katılabildiler ne de yemin edebildiler.
Nedenlerinden biri de AKP çoğunluğunun yaptığı yasa maddesinin uygulanması konusunda Yargıtay’ın verdiği, tutukluluklarının 10 yıla kadar sürebileceğine ilişkin karardı.
İktidar 10 yıla kadar sürebilecek tutukluluk konusunda “yargının kararıdır” diyerek işine gelen kararlar kapsamında topu yargıya atma konusundaki uzmanlığını bir kez daha ortaya koydu.
Ancak bu açıklamalar AKP’yi koruyan bir sonuç yaratmıyor.
Yanıtlanması gereken sorular aslında şunlar olmalı:
- Siz yaptığınız yasa değişikliği ile normal ağır ceza mahkemelerinde 5 yıl, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde 10 yıl olan tutukluluk sürecini amaçlamış mıydınız?
- Hayır.
Diyorsanız yargı, sizin çok önem verdiğinizi belirtmekten hiçbir zaman geri kalmadığınız milli iradeye aykırı karar vermiş olmuyor mu?
Partinizle ilgili kararları değerlendirirken milli iradeye aykırı olduğunu açıkça, hatta bazen hakaret içeren sözcüklerle kamuoyuna açıklıyorsunuz da şimdi niye sus-pus oluyorsunuz?
Bununla da kalmıyor sorun. Milli irade kapsamında seçilmiş milletvekillerinin milli idarenin yansıtılma organı olan yasama meclisinde görevlerini yerine getirmemelerine nasıl bakıyorsunuz?
Uzamamasını dilediğimiz süreçte bekleyip göreceğiz.
***
Yeni meclisin görevinin “anayasa yapmak”la sınırlandırılması bana göre önemli bir hukuk ayıbını oluşturuyor.
Çünkü yürürlükteki anayasa ile bile çözümlenebilecek pek çok hukuksal sorunlarımız var.
Onların çözümünü yeni anayasayı gerekçe göstererek ertelemek yakışıklı bir durumun göstergesini oluşturmuyor.
***
Anayasa komisyonunda uzlaşmaya varılsa bile ulaşılacak sonucun genel kuruldan aynen geçeceği konusundaki kuşkumu da belirtmeliyim.
Çünkü pek de uzak olmayan bir geçmişte af yasası konusundaki uzlaşmadan nasıl cayıldığını, yakın geçmişte de Türk Ceza Yasası değişikliği sırasında bazı maddeler için AKP’nin uzlaşmayı nasıl bozduğunu unutmak pek kolay olmuyor.
Dilerim kuşkumda haklı çıkmam.
***
İfade özgürlüğünün önünde engeller oluşturan yasa maddelerinin düzeltilmesi için Adalet Bakanlığı geçen yılın şubat ayında bir çalışma başlatmıştı.
Geçen yasama döneminin son günlerinde bir tasarı Meclis’e sunuldu ama hem sorunu çözmüyordu hem de kişilik haklarına saldırıyı neredeyse suç olmaktan çıkarıyordu.
Yargıya, iktidar yöneticilerinin zaman zaman “Avrupa İnsan Hakları Mahkeme’sinin içtihatlarının dikkate alınması” konusunda önerileri oluyor.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı yasalar yapıp ardından da yargıdan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarının dikkate alınmasını istemek galiba bize özgü çelişkilerin başında geliyor.
Orhan Erinç/Cumhuriyet
Yorum Gönder