Ülkemizde sürekli olarak demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü bireysel hak ve özgürlükler ve anayasa değişiklikleri konuşulmakta, Avrupa Birliği standartlarına erişmekten bahsedilmekte ve her ortamda insan haklarının önemine vurgu yapılmaktadır.
İşte böyle bir ülkede, babam tamamen hukuksal bir komedinin mahpusudur. Yetkili mahkemeler yetki kullanmazken, yetkisiz mahkemeler aleyhte yetki kullanarak, 30 yıldır hapis yatan, 05.05.1953 doğumlu, 58 yaşındaki babamı, cezaevinden çıkarmamakta ısrar etmektedirler. Bu ısrarın, HUKUKİ değil tamamen SİYASİ nedenlere dayandığını düşünmekteyiz.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti devletinde 21. yüzyılda kafaların değiştiğini görmek istiyoruz.
Hukuka güvenmek ve adalet istiyoruz. Tahir CANAN’ın cezaevinden bir an önce çıkarılarak, ailesi ile yaşamı paylaşmasını ve devlet hukukunun siyasal önyargılardan bağımsız işlediğini görmek istiyoruz.
Bu bağlamda demokrasi, insan hakları ve özgürlükler mücadelesi açısından bilgisine ve yorumuna güvendiğimiz kişi, kurum ve kuruluşların bizlere destek vermesini, yaşanan bu hukuksuz sürecin çözümünde bizlere rehberlik etmesini bekliyoruz.
Ben 32 yaşındayım ve babam 30 yıldır cezaevinde. Artık yeter! bu durumun tüm insan hakları savunucuları ve demokrasiden yana olan kişi, kurum ve kuruluşlar ile ortak sorun haline getirilerek çözümlenmesi için destek İstiyoruz.
İlgi ve dikkatinize şimdiden teşekkürler.
Saygılarımla.”
ilhan_canan@hotmail.com
***
Kendisi henüz iki yaşındayken hapse giren babasını, 30 yıldır parmaklıklar arasında görebilen bir oğulun, umutsuz bir çığlık gibi sanal âleme attığı bu mektup, benim gibi pek çok gazeteci ve basın organına gönderilmişti. Ama benim için özel bir anlamı vardı, çünkü Tahir Canan adı hiç yabancı gelmiyordu. Oğlunun hasret çektiği babayı, yıllar önce yine mahpushaneden bana yazdığı birkaç mektuptan anımsıyordum. Oğul İlhan Canan’ın mektubun altında verdiği telefon numarasını aradım.Karşıma, hoyrat bir devletin gaddarca yıktığı, ezdiği, paramparça ettiği bir eş, bir anne çıktı: Gülnigar Canan. Sesi, otuz yıldır evinin üstüne çöken haksız zorbalığın altında ezgin ve kırıktı. Anlattı:
Tahir Canan, 1978 yılında Gaziantep’te Türkiye Devrimci Komünist Partisi’ne üye olmak ve cinayet işlemek suçlamasıyla tutuklandığı zaman 25 yaşındadır. 36 yıl hapis cezası verilir. Tahir Canan, 13 yıl hapis yatar. 1991’de şartlı salıverilir.
1992 yılında, ikinci eşi Gülnigar Hanım’la evlenir. Kötü kaderin değiştiğini düşünmeye, artık yaşama gülümseyerek bakmaya başlar Tahir Canan. Ne gezer? 1993 yılında, Malatya’dan Adıyaman’a annesini görmeye gittiği otobüsten yaka paça indirilip, “Malatya’da çocuklara bildiri dağıttırmak suçu”ndan 12 yıl 6 ay hapis cezasına daha çarptırılır. Bir hukuk devleti için, işlenen suça verilen ceza, kabul edilemeyecek kadar orantısızdır. Ama burası Türkiye’dir, adalet hayaldir, hukuk kâbus. Tahir Canan, bu cezayı da çeker. Tam tahliyesini beklerken, infaz savcısı, “1991’de sen şartlı tahliye olmuşsun, infazını yakıyoruz!” der ve sanki hiç hapis yatmamış gibi, yeniden başlar Canan’ın mahpusluğu, iyi mi?
O gün bugündür, inanılmaz bir hukuksuzluğun, canavarca bir sorumsuzluğun ve birinin aldığı karara öteki uymayan mahkemeler arasında gidip gelen binlerce sayfalık hatalı bir prosedürün gayya kuyusunda, toplam 30 yıldır hapis, Tahir Canan. Yasalar değişmiş, suç unsuru iptal edilmiş, ne gam… Gülnigar Hanım, hepi topu bir yıl yaşayabilmiş eşiyle. Torunlar, dedelerini hapiste tanımışlar, büyüyünce “Neden?” diye sormaya başlamışlar. Ailenin yanıtı yok, bu soruya.
Çünkü devlet hem var, hem yok Türkiye’de. Hukuk kayıp, adalet hiç yok!
G NOKTASI
Tahir Canan’ın, bunca yıldır hapis yattığı cinayet suçunu işlediği kesin değil. 1980 sonrası bir operasyonda yakalanan PKK’liler, bu cinayeti üstlenmişler. Ama 58 yıllık ömrünün 30 yılını demir parmaklıklar arasında geçiren Canan, gerçek bir cinayet suçlusu olsa da mağdur ve zulme dönüşen bir hukuksuzluğun kurbanıdır.
Çünkü bu gudubet devlet, yarattığı kâbus adalet ve ortaçağ gaddarlığına rahmet okutan yargı/infaz düzeniyle, Tahir Canan’ın içerde geçirdiği 30 yılda, ne ağır suçlara “af” çıkardı, ne teröristler bağışladı, ne canavarlar salıverdi… Hatta kimi katilleri eliyle besledi, tutuklamadı, kimisini yargıdan sıyırdı, kimisini hapisten kaçırdı!
İşte Mehmet Ali Ağca. İşte Madımak Oteli katilleri. İşte 188 kişiyi domuz bağıyla öldürdükleri sabit, Hizbullah örgütünden 17 insan kasabı… Sadece 10 yıl tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldılar. Daha nice canavarlar, üç yıl, beş yılda insan içine salındılar. Ama Tahir Canan bırakılmaz, çünkü “solcu”dur.
“Yasalar, örümcek ağı gibidir: Büyük sinekler deler geçer, küçükler takılır.”
HONORE DE BALZAC
Mine Kırıkkanat/Cumhuriyet
Yorum Gönder