TBMM Başkanı Cemil Çiçek yaz başında kendisine yaptığımız ziyarette yeni anayasa tartışmalarının, kurulacak partiler arası Uzlaşma Komisyonu tarafından her tür ön şart ve empozeden uzak biçimde, aceleye getirilmeden yürütülmesinden yana olduğunu belirterek bu görüşüyle çelişecek bir açıklama yapmaktan da kaçınmıştı.
Çiçek henüz partilere yeni bir anayasa yapımı için resmi çağrısını dahi yapmadan devletin iki önemli noktasından süreci yakından etkileyecek yönlendirici açıklamalar geldi.
Önce Erdoğan sonra Gül
Bunlardan ilki anayasa yapımına 2012 Haziranı’na kadar yani 9 ay süre tanıyan Başbakan’dan gelmişti.
İkincisi de dün yasama yılını TBMM Genel Kurulu’na yaptığı konuşma ile açan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi. Gül, “Yeni anayasa hiçbir özel fikrin, partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımamalıdır. Taşıması gereken tek mühür milletimizin mührü olmalıdır” sözleriyle “ideolojisiz anayasa” tarifi yaptı.
İstenmeyen ideoloji ‘Atatürkçülük’ mü?
Kimi kesimlerin “1982 Anayasası’nda onlarca kez Atatürkçülük yazıyor. Bunlar çıkarılmalıdır” taleplerini yüksek sesle dile getirdiği şu günlerde, Gül’ün Meclis’te kurulacak komisyona verdiği “ideolojisiz anayasa” reçetesi izaha muhtaçtır.
Cumhurbaşkanı’nın bu talebiyle nasıl bir anayasa istediğini kamuoyuna daha net ifadelerle anlatmasında yarar var.
Eksik iradeyi de vurgulamalıydı
Yemin esnasında BDP’lilerin, geçmişte yaşanan olumsuz görüntülerin tekrarından kaçınarak provoke edici tavır içinde olmamaları önümüzdeki süreç için olumlu bir adımdır. Bunda BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın arkadaşlarına uyarılarının etkisi olduğu açık.
Parlamento Büro Şefimiz Türey Köse, dün Meclis Genel Kurulu’ndaki havayı, “Hapishane görmüş milletvekilleri güne damga vurdu. Kimi cezaevi günlerinden yıllar sonra, kimi ise hâlâ demir parmaklıklar arkasında milletvekili” diye özetledi.
Keşke Gül de konuşmasına bu görüntüyü yansıtabilseydi.
Geçen yıl olduğu gibi genel olarak tutukluluk sürelerinin uzunluğuna ve yargının önlem alması gerektiğine dikkat çeken Gül’ün, bu yüzden TBMM’nin bu yasama dönemine 550 milletvekili yerine tutuklu 8 milletvekilinin yokluğunda başlamak zorunda kalışına değinmemiş olması düşündürücüdür.
Oysaki aynı Gül, 1 Ekim 2010’da aynı kürsüden yaptığı konuşmada “siyasi temsil”in öneminin altını çizmişti. Dünkü konuşmasında tutuklu milletvekillerini seçen halk iradesinin Meclis’teki temsil edilememesine sessiz kalarak muhalefetten gelecek “hükümet programı gibi konuşma” eleştirilerine kendi eliyle zemin hazırlamış oldu.
KOMUTAN, MUSEVİLERİ DE KUTLADI MI?
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlama mesajı sırasında daha önce Jandarma Genel Komutanlığı görevinde olduğu gibi bir ilke daha imza atarak vatandaşların şeker bayramını da kutlaması üzerine bu köşede “Laik ülkenin yöneticileri sadece Müslümanların değil gayrimüslim vatandaşların da dini bayramlarını kutlamadı” deme ihtiyacı duymuştuk.
Org. Özel, Musevilerin bu hafta kutladıkları roş aşana bayramı dolayısıyla mesaj yayımladı mı acaba?
‘TÖRENSİZ CENAZEYE SİVİL KATILIRIZ’
Tutuklu Amiral Deniz Cora’nın ağabeyinin cenazesine Deniz Kuvvetleri komuta kademesinin üniforma yerine sivil kıyafetle katıldığına dikkat çeken yazımıza emekli tümamiral okurumuz Tayfun Uraz’dan yanıt geldi. Uraz, “Kendimi bildim bileli biz denizciler resmi tören yapılmayan cenazelere sivil elbiselerle katılırız. Başka bir mana çıkarılmasın” mesajını gönderdi. Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri de katılıyor mu bu görüşe?
Utku Çakırözer/Cumhuriyet
Yorum Gönder