Alman, Belçikalı ya da İsveçli olsam bu olup bitenlere “kaşkariko” diyeceğim, ama diyemiyorum, yumurtaya can veren ulu Rabbime şükürler olsun ki Türk’üm ve Türkiye gibi her türlü kaşkarikodan azade bir kurallar ülkesinde yaşıyorum.
Yoksa seçimlere tam 13 gün kala 30 Ağustos’ta Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na getirileceği varsayılan Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın tutuklanmasının, yine aynı gün özel yetkili Ankara Savcısı’nın 12 Eylül darbecileri Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’yı ifade vermeye çağırmasının ardında “bir şeyler” arardım.
Neyse ki Türkiye’de “böyle şeyler” olmaz. Türkiye bir “hukuk devleti”dir ve bu ülkede yaşayan herkesin “yüce Türk yargısı”na güveni tamdır.
***
Yargıya güvenimiz tam olmasa, “Bak sen şu savcılara, yargıçlara, durmuşlar durmuşlar tam zamanını bulmuşlar” diye düşünebilirdik. Öyle ya, tam darbe marbe işleri belleklerde uykuya yatmışken sen tut bir muvazzaf askeri hem de bir orgenerali “Balyozculuktan” tutukla! Tutukla ki Başbakan miting meydanlarında o bildik “mağduriyet” kisvesine yeniden bürünebilsin, “Bakın, bunlar hâlâ pusudalar” falan diye haykırarak.
Belki daha da ileri gider, Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’nın ifadeye çağrılmasını son zamanlarda AKP’ye küsen liberallere bir göz kırpması olarak değerlendirirdik.
Ama ne o, ne bu, yalnızca ve yalnızca rastlantıdır bu olanlar.
Bu rastlantının Başbakan’ın sözünün bittiği günlerde meydana gelmesi de tabii ki bir başka rastlantıdır; buna “üst rastlantı” da diyebiliriz. “Üst yapı”, “üst kimlik” gibi üst bir şey yani!
***
Oyunu bozan yeni CHP olmuştur. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Başbakan’ın umduğunun tersine çetin ceviz çıktı. Çevresine ne yapacaklarını bilen, bildiklerini kaleme dökmekte usta, akıllı ve çalışkan insanlar toplamış, rapor üstüne rapor yayımlıyorlar, üstelik içerikleri de inandırıcı, okudukça, dinledikçe insanların kafalarında sönmeye yüz tutan umutlar yeniden filizleniyor.
İnsanlar bir Erdoğan’ı, bir Kılıçdaroğlu’nu dinliyorlar. İlkinin konuşmaları saldırgan, itici ve bıktırıcı; içerikleri de biçemi de eğitim düzeyleri düşük, alkışçı kalabalıklara göre programlanmış. İkincisi ise somut projelerle, önerilerle çıkıyor kitlelerin karşısına; kendini dinletiyor. İnsanlar onu içten buluyor, kendilerinden biri olarak görüyorlar.
Uzun süren yağlıgüreşlerde olduğu gibi Başbakan yavaş yavaş yeniliyor Kılıçdaroğlu’na. “Yavaş yavaş” diyorum, belki AKP önümüzdeki seçimlerden de birinci çıkacak, fakat yorulmuş, yaralanmış ve bir daha eski sağlığına kavuşamayacak durumda olarak.
Belki “iktidar” olabilecek fakat artık “muktedir” olamayacak.
***
Köprünün altından geçen suların desibeli sürekli yükseliyor.
Öyle ki korkunun ecele faydası olmadığı gibi gecikmiş rastlantıların da AKP’ye bir faydası yok. Toplum “balyozculuğu” da, “Ergenekonculuğu” da kanıksadı artık. İnsanları “derin devlet terörü” ile yıldırmış, sindirmiş, nice canlar almış gerçek suçlulardan birinin bile dört yıldır süregelen davalarda mahkûmiyet almadığını gördükçe Silivri’de, Hasdal’da yatan sivil-asker çoğunluğun suçsuzluğuna inanıyor.
Dolayısıyla en ilginç rastlantıların bile bu saatten sonra kimseye bir yararı yok.
Dedik ya, hele AKP’ye hiç yok!
Yorum Gönder