Bombalar, küfürler, tezgahlar... Başka ne kaldı? - Ruhat Mengi


Seçim yaklaştıkça gidiş iyice zıvanadan çıktı. Siyasetçiler olaylardan hiç etkilenmiyor görünüyor ve hiçbir şey olmamış gibi mitinglerine devam ediyorlar ama millette huzur diye bir şey kalmadı, adeta cehennem hayatı yaşanıyor ülkede..
Başbakan Erdoğan’ın mitingi öncesinde ses bombası atılıyor, korsan gösteri haberleri veriliyor.. Kim yapıyor olabilir bunu? Eğer PKK olduğu düşünülüyorsa; birdenbire ne oldu da “devletin güzel güzel görüştüğü ve Öcalan’ın sık sık memnuniyetini açıkladığı” anlaşma süreçleri rafa kalktı? Ne oldu da PKK birden Başbakan’a karşı “eylem yapacak” hale geldi? Gerçekten merak ediyorum, keşke biri bunu da açıklasa da öğrensek.. Seçimin yaklaşması mı PKK’yı sinirlendiriyor yani? Böyle ise neden Öcalan “seçim sonrasını bekleyeceklerini” açıklayıp duruyor? O bunları söylerken, sözünden hiç çıkmayan PKK nasıl eylem yapıyor?
Terör örgütü değilse kim?

HER TAŞIN ALTINDAN..

Gerçekten bir okuyucumuzun hatırlattığı atasözündeki gibi “At izi it izine karıştı” mı demeli? Peki acaba son seçimlere kadar çok daha düzgün, rayında giden seçim süreçlerinin, hiç de akla gelmeyen “hile olaylarının”, güvensiz seçimlerin son yıllarda ortaya çıkmasının nedenini kim açıklayacak?

Bakın mesela Devlet Bahçeli’yi istifa etmesi için zorlayan, hatta tehdit eden “Farklı Ülkücüler” internet sitesindeki yazıları, yıllardır parti sözcüsü gibi yazan, eşi milletvekili olan, kendisi de adaylığını koymasına rağmen aday gösterilmeyen Mümtazer Türköne’nin yazdığı iddia ediliyor. Yazılar arasındaki büyük benzerlik ortaya konmuş filan.. Buradaki en dikkat çekici durum da yazıları yazanın “MHP’deki kaset olaylarının arkasında bile CHP’nin olduğunu ima etmesi”.. İspatlanacak hali olmadığı için kesin söyleyememiş; “Bu tarz ameliyatlarda ustalaşan bir cerrah” şeklinde benzetmeyle anlatmış. İyi de kendi başı “Genel Başkan Yardımcısı”nın kaset olayıyla meşgul bir partinin, bu kaset hikayelerinden kendisi de mağdur bir partinin bunu başkasına yapacağına kim inanır? Maksat “Aman yükselişteler, her taşın altından onlar çıksın” değilse nedir bu gayret?

ÖFKE KONTROLÜ GEREKİYOR!

Ayrıca, saklayıp saklayıp “tam seçim öncesinde bütün kasetleri bir anda ortaya sürmek” elbette her parti için utanılacak bir iştir ama koskoca parti yöneticileri de “kendilerini çağıran kadınlara, sorumluluklarını düşünmeden koşarak gittiklerine göre” başka suçlu aramaya gerek var mı?

Bütün bu garip, rahatsız edici, insanda “duyup görmeyeceği başka yerlere kaçma isteği uyandıran” tablo “düzeyi sıfırlayan hakaretlerle” tavan yapıyor. Bir genel başkanın diğerine; “Rüzgar eken fırtına biçer” sözü gibi bir söze kızarak ve aynı anda “edepsiz, alçak, ahlaksız” dediği bugüne kadar hiç görülmemişti.

Bu seçim çok hayati önem taşıyor ama ülkeyi yöneten ve “örnek olması gereken” liderlerin “öfke kontrolü tedavisi gerektirecek” kadar sözlü şiddete kapılması yine de kabul edilemez.

Hepsi birlikte bu duruma son vermeliler!



*****

Cihan Ünal’ı da indirelim!

Herkese saldıralım, saygın, ilkeli, bugüne kadar adını skandallardan uzak tutmuş, özel yaşamını bile “genel yaşam” haline getirip parsa toplamaya kalkmamış ne kadar isim varsa indirelim aşağı.. Aynen o “cehennemde Türklerin kuyusunun başında ‘aşağı itecek zebani’ye gerek yok, kendileri çekerler zaten” hikayesindeki gibi.. Yıların oyuncusu, Türk tiyatrosunun en başarılı ve saygın isimlerinden biri olan Cihan Ünal için de dizdiriverdiler hemen.

Ama bu kadar kolay olamaz herhalde değil mi?

AT YALANI KURTUL!

Olayı biliyorsunuz, Cihan Ünal’ın yönetmenliğini, yaptığı oyunda onuna başrolü paylaşan Hande Ataizi’nin Kıbrıs’ta oynanacak oyun için önceden söz vermesine rağmen “2500 bilet satıldıktan sonra” vazgeçmesi ve buna da Cihan Ünal’ı neden göstermesi.. Arkasından da bir yalanlar silsilesi; neymiş efendim “Cihan Ünal ileri gitmiş” de, “özür mesajı çekmiş” de, “Ben sağlıklı bir erkeğim” demiş de, bir sokak kavgasında ne ararsan var. Peki ayıptır sorması, bunca yıllık meslek hayatında hiçbir olayı duyulmayan Cihan Ünal, Hande Ataizi’ni görünce aklını mı kaybetti? Bugüne kadar hiç kadın sanatçı mı görmedi de onu görünce bütün ilkelerini, kurallarını unutuverdi?

ÖĞRENİN BARİ, AYIPTIR!

Ben Türk Tiyatrosunun gururu sanatçılardan biri olan Cihan Ünal’ı; 4. Murat’tan Don Kişot’a, 7 Kocalı Hürmüz’den Evita’ya, Vanya Dayı’dan Aktör Kean’e kadar onlarca oyunda ve filmlerinde seyretmiş biriyim ayrıca sanatındaki inanılmaz disiplinini yakından bilecek kadar da onu tanıyorum.

Bu nedenle yukardaki palavraların “palavra” olduğunu daha ilk duyduğum anda anladım. Sadece palavra değil; kendini kurtarmak için “başkasının yıllarca verdiği emeği, özeni silip atmaktan çekinmeyen” utanmazca bir palavra..
Bir de çıkıp yarım yamalak bilgisiyle, bari açıp “oyunlarını, biyografisini bile okumadan” onun için “Madem yüksek kariyerliler, neden tek kişilik bir oyunu kapalı gişe oynamıyorlar” diyenler var.
Cihan Ünal “Aktör Kean”i 4 yıl kapalı gişe oynamış, öğrenmeden yazmak ayıptır.

TV PROGRAMINI KAPINCA..

Gencay Gürün “Hande Ataizi’nin bu oyunla gündeme geldikten sonra ayda 150-200 bin TL’lik televizyon programı teklifi aldığını, ondan sonra da oyunun zor(!) geldiğini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da katılacağı Kıbrıs’taki oyuna kısa süre kala yaptığının kabul edilemez olduğunu” söylüyor. Aynı tarihte erkek arkadaşıyla Kıbrıs’a gidip eğlendiğini de..

Gördüğünüz gibi mesele o kadar basit değil, “program kapınca oyunu ekti” denmesin, paçayı kurtarsın diye başkalarına kara çalma var işin içinde.

NE ÖZÜRÜ?

Şu “mesajla özür” konusunu sormak için de Cihan Ünal’ı aradım, ne için özür dilemişti acaba?.. Ünlü sanatçı “uzun meslek hayatında hiç bu kadar üzücü bir olayla karşılaşmadığını” söyledikten sonra soruma; “Oyuna gelmeyeceğini söyleyince öyle şok olduk, o kadar zor durumda kaldık ki menajerinin ‘yumuşak bir mesaj yazarsanız gelecek’ sözlerine uyarak ona ‘İnsanlar birbirini kırabilir ama tiyatro affeder. Ben senin hakkında hep güzel şeyler konuştum, tiyatroya kaldığımız yerden devam edelim’ gibi bir not yazdım. Şimdi anlıyorum ki bu da oynanacak oyunun bir parçasıymış, keşke mesajı açıklasaydı da anlasaydık” dedi. “Ben sağlıklı bir adamım” gibi bir sözün ise asla söylenmediğini, bunu duyduğuna inanamadığını belirtti. Oynanan oyun, kurulan tuzak bu kadar ortadayken başka söze gerek yok.Hele “o erkek diye, bu kadın diye..” benzeri ucuzluklara hiç girilmesin, erkek-kadın meselesi olsa herkesten önce benim yazacağım ‘arşivlerle ortada’dır malumunuz!



*****

Duruşma bugün!

Silivri’deki tek kadın gazeteci olan Müyesser Yıldız’ın Ergenekon eski Savcısı Öz ile ilgili dava duruşmasının dün sabah yapılacağını yazmıştım, bu avukatının da doğruladığı bilgiydi ama maalesef yanlışmış. Sirkeci Adliyesi, 4. Asliye Hukuk’ta bu sabah 11’de yapılacakmış. Özür dileyerek düzeltiyorum.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget