Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı, çok değil iki ay sonra Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktı...
Ancak; her seçimden önce vizyona konulan darbe senaryolarının sonuncusuna kurban gitti!
Her şey, özel yetkili savcıya gelen, “isimsiz” bir ihbar mektubuyla başladı.
Bu mektupta, Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde bir belge ele geçirildiği...
Ve bu belgeye göre, Balyoz Darbe Planı’nın hayata geçirilmesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na görev verildiği iddia ediliyordu.
Org. Balanlı’nın adı da “görevlendirilen komutan” olarak, sözde belgede yer alıyordu.
Sözde diyorum; çünkü bu belgede sadece isimler belirtilmiş ve imza yerleri açılmıştı; ama tek bir imza bile atılmamıştı...
Böylece; yüce Türk yargısı, ilk kez imzasız bir belgeyi, suç kanıtı saydı ve Hava Kuvvetleri Komutanı olacak başarıdaki bir askeri tutuklayıp cezaevine tıktı...
Militarist değilim. Hayatım boyunca da asker yanlısı olmadım!
Her zaman belirttiğim gibi “hümanist”im ve hukuk devletinden yanayım.
Böyle olunca da; yargının artık bu anlayışla özgürlükleri kısıtlayabildiği, kaderleri etkileyebildiği bir ülkede yaşamaktan gerçekten korkar hale geldim.
Düşünün; kötü niyetli biri, bilgisayarda saçma sapan bir metin kaleme aldı ve sizin adınızı da geçirdi...
Hatta adınıza, o sözde belgenin altına imza yeri bile açtı...
Ama bırakın imzalamayı, sizin bundan haberiniz bile olmadı...
Bu sözde belge esrarengiz ve alçakça bir amaçla savcıya gönderilirse; yandınız demektir...
Sorarım size; böyle bir ülkede yaşamaktan korkmayanın akıl sağlı yerinde sayılabilir mi?
Gelelim Org. Balanlı’nın ikinci suçuna: Neymiş biliyor musunuz?
Menzil tarikatının çiftliğini havadan izletmiş!
Yani; böyle bir dönemde asla dokunmaması gereken bir yere dokunmuş!
İyi de, daha düne kadar bütün tarikatlar, Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın da üyesi olduğu MGK’nın eylem planına göre “tehdit” sayılmıyor muydu?
Dolayısıyla, MGK’nın tehdit kabul ettiği ve önlem alınması için bütün askeri birimleri görevlendirdiği bir konuda, bir komutanın bir tarikatı izletmesi, neden ve nasıl suç olabilir ki?
Bir devlette, kanunun ya da kararların değişmesi, eski kanun ve kararlara uyanları “suçlu” hale getirirse... O devlete hukuk devleti denilebilir mi?
Dedim ya... Bu ülkede “yandaş” olmayanların kaderi artık pamuk ipliğine bağlı!
Eğer yandaş değilseniz ve hâlâ “Korkmuyorum” diyorsanız, ne olur, en kısa zamanda bir psikoloğa görünün...
Günün Sorusu
Dünkü yazımda seçimlere kolayca hile karıştırılabileceğini örnekleriyle anlattım ve YSK Başkanı’na “Ne gibi bir önlem almayı düşünüyorsunuz” diye sordum... Tahmin edebileceğiniz gibi; tek satırlık bir açıklama bile gelmedi! Sorumu değiştiriyorum:
Sayın YSK Başkanı... Soruma yanıt vermeniz için, yandaş bir gazeteye mi transfer olmalıyım?
Sağlık Bakanı Akdağ’ın, Kadir Topbaş’a söylemesi gereken söz!
Salı akşamı 18.30’da eve dönmek için TEM’e çıktım; bir yandan da radyoda Nihat Sırdar ile Sivrisinek’i dinlemeye başladım.
Nihat, önündeki monitöre bakarak İstanbul trafiğiyle ilgili bilgi veriyor, “Felaket, felaket” diye bağırıyordu!
Trafiğin hali gerçekten içler acısıydı!
Kartal, Dragos, Küçükyalı, Bostancı, Kozyatağı, Göztepe ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün gidiş-geliş yönleri, Avcılar, Halkalı, İkitelli, Sirkeci-Bakırköy sahil yolu, Beşiktaş, Levent, Maslak kilitliydi...
Bir tek Boğaz Köprüsü’nün Anadolu-Avrupa geçişi inanılmaz bir şekilde akıcıydı; çünkü Başbakan’ın konvoyu geçecekti!
Nihat bunları saydı saydı sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bir gün önce erguvan rengi otobüsleri hizmete sokarken yaptığı konuşmayı anımsattı. İnanmayacaksınız ama Topbaş, sanki bu kentte yaşamıyormuş gibi, “İstanbul’da artık trafik kilitlenmiyor” demişti...
Çok geçmedi, radyodan yükselen Nihat’ın kahkahası arabanın içini doldurdu... Nihat Sırdar bir yandan gülüyor, bir yandan da bir dinleyicisinin Twitter’dan gönderdiği mesajı okuyordu...
Dinleyicisi, bir süre önce görme engelli bir vatandaşı azarlayan Sağlık Bakanı ile “İstanbul’da artık trafik kilitlenmiyor” diyen Kadir Topbaş’ı aynı cümlede bir araya getirmeyi başarmıştı:
“İstanbul’da artık trafik sorunu yok, diyen Topbaş’a; Sağlık Bakanı’nın, ‘Gözlerin görmediği halde sana iş verdik’ demesi gerekmez mi?”
Evet; dinleyici haklı...
Bu yöneticilere, “kör” deyip geçmek en sağlıklı yöntem!
Yorum Gönder