Kur’an’a göre, din Allah’a, sadece Allah’a özgülenmeden, yani din konusunda Allah’ın yetkilerini kullananlar saf dışı edilmeden insanlığın mutluluğu mümkün değildir. Dini Allah’a özgüleme mücadelesi hayatın sürekli faaliyetlerinden biri olarak gösterilmektedir. Din Allah’a özgülenene kadar mücadele sürecektir. (8/39; 2/193) O halde, bir şirk (din adına Allah’ın yetkilerini kullanmak) zihniyet ve kurumu olan dincilikle mücadele diğer bütün şer gelişmelerden öncelikli ve önemli görülmek lazımdır. Biz, zaman zaman “İnsanlık tarihinin her devirde en büyük tehlike ve tehdidi dinciliktir” derken, duygusal bir tespit yapıyor değiliz; söylediğimiz, temel Kur’ansal gerçeklerden biridir.
Dinin Allah’a özgülenmemesi, dinin inkârından çok farklı bir kavramdır. Dinin Allah’a özgülenmemesi halinde ortaya çıkan kötülük, şirktir. Oysaki dinin inkârı söz konusu olduğunda sadece inkârdan bahsedilecektir. Kur’an’ın temel düşmanı zulümdür ve “Şirk, gerçekten çok büyük bir zulümdür.” (Lukman, 139) Şirkte kurtuluş söz konusu değildir ama inkârda kurtuluş söz konusudur. Kurtuluşu olmayan tek bela yani ebedî hüsran, şirkin karşılığıdır, inkârın değil:
“Hakikat şu ki, Allah kendisine ortak koşulmasını/şirki affetmez, bunun dışında kalanı/ bundan az olanı dilediği kişi için affeder. Allah'a şirk koşan, gerçekten büyük bir iftira günahı işlemiştir.” (Nisa, 48, 116)
Hemen ifade edelim ki, şirki böylesine ağır şekilde mahkûm eden Kur’an, din sınıfını şirk üreten bir sınıf olarak eleştirmektedir. Deizmin, din sınıfının tasallutundan kurtulmak için dinsel hayatı reddetme yolunu seçtiğini de anımsayalım.
EN BÜYÜK ŞİRK RİYAKÂRLIKTIR
Hz. Peygamber, “Ümmetim adına en çok tedirginlik duyduğum şey, gizli-maskeli şirktir ve o da riyakârlıktır” diyor. Mâûn suresi, riyanın insanı dinden-imandan koparıp en melun inkârcılar arasına nasıl koyduğunu anlatan mucize beyyinelerin suresidir. Mâûn suresi, insan hakları ihlali-riyakârlık-ibadetle aldatmak-din yaftalı dinsizlik arasında irtibat kurmaktadır. İnsan haklarını ihlal edenler, özellikle kamu haklarına musallat olanlar ve bu tasallutu kıldıkları namazlarla kamufle edenler, dini fiilen inkâr etmiş ve bunun için de lanetlenmeye müstahak hale gelmiş Allah düşmanlarıdır. (Bu hayatî mesajların ayrıntıları için ‘Mâûn Suresi Böyle Buyurdu’ adlı eserimizin okunması lazımdır.)
Riyanın böylesine ağır biçimde mahkûm edilmesi sebepsiz değildir. Riyakârlık, dinin özü olan samimiyeti yani erdemi çürütüp yok etmektedir. Erdemin yok edildiği bir zeminde kılınan namazların yoğunluğu ve cami sayısının çokluğu, olumlu hiçbir anlam ifade etmemekte, tam aksine, bu namazlar, kılanların lanetlenmesine sebep oluşturmaktadır. (bk. Mâûn suresi, 4-6)
KURTULUŞUN YETERLİLİK ŞARTLARI
Kur’an’a göre, ebedî kurtuluş veya ölüm sonrası mutluluğun temel şartları üç tanedir:
1. Allah’a iman, 2. Âhirete iman, 3. Barışa, iyilik ve hayra yönelik hizmetler sergilemek. (bk. Bakara, 62; Mâide, 65) Ahirete iman, Allah’a imanın ayrılmaz parçasıdır. Allah, bütün zamanlarda varolduğuna göre, biz öldükten sonra da varolacaktır. Biz öldükten sonra varolacak bir kudrete inanmak, ahirete inanmayı otomatik olarak içermektedir.
Ayetlerin açık beyanlarına göre, anılan üç şartı taşıyanlar nüfus kayıtlarında ne yazarsa yazsın, sonsuz kurtuluşu elde ederler. Bunun anlamı, ‘Müslüman olmayanlar da cennete gider’ demek değildir. Müslüman olmayanlar cennete giremez, ancak Müslüman olmanın son tahlildeki şartlarının işte bu üç şart olduğunu unutmamak gerekir. Geleneksel dincilik zihniyeti, ‘Müslüman’ olmayı, kendi koyduğu şartlarla eşitlemekte, böylece ondan onay almayanları ebedî kurtuluştan yoksun göstermektedir. Kur’an işte, dinciliğin bu engizisyon hegemonyasını yıkmaktadır.
Bakara 62, Mâide 65. ayetler, Müslüman olmayanları cennete sokmuyor, İslam’ın esas anlamını, evrensel özünü veriyor; İslam’ı bir kamp-kavim ve bölge dini olmaktan çıkarıp bir yaratılış gerçeği olarak belirginleştiriyor.
Kur’an’ın insan hayatından söküp attığı saplantılardan biri de patent hegomanyasıdır. Hiç kimse dedesinden kendisine miras kalan nüfus kâğıdındaki damgayla cennetlik veya cehennemlik olmaz. Cenneti de cehennemi de herkes bizzat kendi eliyle hazırlar.
Yorum Gönder