Geceleri ansızın uyanıyorum.
Uykum bıçak gibi kesiliyor.
İçim ürpermeyle doluyor.
Gözlerimi yummaya, tekrar dalmaya çalışıyorum.
Uyuyamıyorum.
Çünkü o kahredici filmi bir kez daha görmeye başlıyorum.
***
Gece.
Hudut karakolu adeta çim halı saha gibi aydınlatılmış!
Gecenin karanlığında “gel beni vur!'' der gibi duruyor!
Nitekim çok geçmeden yaklaşık 100 terörist, karakola hakim tepeye geliyor.
Katırlardan roketatarlar, makineli tüfekler indiriliyor.
Uzun namlulu silahlar, nöbetçilere çevriliyor.
Ve terör ölüm yağdırmaya başlıyor.
Önce ışıklar sönüyor, sonra gencecik hayatlar.
Patlamalar, alevler, tekbir sesleri birbirine karışıyor.
Uzak Anadolu köylerinde anaların yüreğine kor ateşler düşüyor.
***
Sabah...
Yanmış, yıkılmış karakoldan dumanlar tütüyor.
Terörist kamerası hala çekim yapıyor.
Saldırıyı Kandil'den başlayarak görüntüleyen yabancı gazeteci-yönetmen, teröristleri kutluyor!
Enkaza dönüşen karakolda, hayatlarının baharında yitip giden şehitler yatıyor.
***
Bu filmi, biz ilk kez 20 yıl önce gördük.
O tarihte ekrana çıkıp, “Kaçakçılıkla mücadele için çukurlara kurulmuş hudut karakollarını ya güçlendirin, ya da yerlerini değiştirin! Aksi takdirde maalesef daha çok şehit veririz'' dedik.
Gereğinin yapılmasını beklerken, Genelkurmay Başkanı'nca tehdit edildik!
Ne yazık ki 20 yılda çok karakol baskını yedik, nice şehitler verdik.
***
Son olarak Geçimli Karakolu'na saldırdılar.
Barakadan farksız karakoldaki (!) 6 evladımızın canını aldılar.
CHP Milletvekili Sabahat Akkiraz, devletin karakolları niçin güçlendiremediğini soruyor. TOKİ'den sorumlu Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar, cevaben “Mayın ve terör korkusundan!'' diyor.
Bakan, kaçırılmaktan korkan işçilerin çalışmak istemediğini ve yolu olmayan karakollara malzeme taşınamadığını söylüyor. Gecikmeleri böyle izah ediyor.
Oysa televizyon habercileri Geçimli Karakolu önünden anons yaparken, arka planda sivil araçlar gelip geçiyor.
Karakolun arkasından Zap Suyu akıyor.
Yani karakolun önünde yolun, ardında da suyun olduğu ortaya çıkıyor!
Medyadan bir babayiğit korku duvarını aşıp da Bakan'a “Madem güçlendiremiyorsunuz, o halde bu karakolları niçin boşaltmıyorsunuz? Gariban vatan evlatları şehit olsunlar diye mi?'' sorusunu soramıyor. Bakanlardan birinin oğlunun bu karakollarda niçin askerlik yapmadığı sorgulanmıyor.
Buna karşın şehit cenazesinden dönen Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, terörle mücadelenin çok iyi gittiğini anlatıyor.
Karakol inşa edemeyen Türkiye, Ortadoğu'nun yeniden inşasına soyunuyor!
Erdoğan Bayraktar aynı gün, TOKİ'nin İstanbul'da 1 milyon nüfuslu yeni bir kent kuracağını açıklıyor.
Bir milyonluk koskoca kentin, şehit düşen o garibanların birini bile geri getiremeyeceğini unutuyor!
***
Hudut karakollarının fotoğraflarına bakıyorum.
İsimleri değişiyor, görüntüleri hep aynı kalıyor.
Derme çatma binalar, ilk ateşle yıkılan yığma taş duvarlar.
Ama içlerinde ana baba kuzusu gencecik canlar.
Ya şehitlerin öyküleri?
Geldikleri yerler ne kadar da birbirine benziyor.
Kentleri, ilçeleri, kasabaları, köyleri...
Yürekleri vatan sevgisiyle dopdolu orta halli ya da dar gelirli Anadolu aileleri...
***
Terörle mücadele zordur, acı kayıplar verilebilir.
Türkiye yıllardır şehitlerine ağlıyor,
Derme çatma hudut karakollarıysa,
İnsan hayatına verilen değeri anlatırcasına,
Hala SIFIR noktasına yakın yerlerde duruyor!
Yorum Gönder