Komutanların bazıları “fuhuş” ve “casusluk” suçlamasıyla karşılaştı. Onlar, bu suçlamalardan beraat ettiler. Etse ne olacak?
Beklendiği gibi oldu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde büyük bir tasfiye operasyonu gerçekleştirildi. Kadere bakın, onlar askerlik hayatına cezaevinde veda ediyorlar. Bugün askerlikle tek bağları olan Hasdal, Hadımköy Askeri Cezaevlerinde bulunmaları. Eylül ayından itibaren Silivri’ye nakledilecekler ve o bağ da tamamen ortadan kalkacak. Onları son dönemde tek memnun eden durum ise hep kızdıkları eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün duruşmanın ikinci gününde yaptığı açıklamalardı.
Komutanların bazıları “fuhuş” ve “casusluk” suçlamasıyla karşılaştı. Onlar, bu suçlamalardan beraat ettiler. Etse ne olacak? Askerinin karşına “fuhuş-casusluk” suçlamasıyla yargılanmış komutan olmanın ezikliğini duyacaklardır. O insanları terfi ettirseniz bile onların, eşlerinin, çocuklarının, anne-babalarının acılarını hiçbir zaman unutturamazsınız.
Kamu tanığı Özkök
24. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, mahkeme salonuna “kamu tanığı” olarak getirildi. Hakkında ifade verdiği isimlerden birisi ise 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve bazı silah arkadaşlarıydı.
Her gazete ve televizyon, Özkök’ün açıklamalarını kendi bakış açısıyla ortaya koydu. Gerek “Ergenekon” gerekse “Balyoz Davası” ile ilgili yaptığı açıklamalar avukatları da, sanıkları da memnun etti. Özkök ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın “Balyoz Davası”nda da ifadeye çağrılması için 364 sanık dilekçe vermiş, ancak bu istekleri mahkeme tarafından kabul edilmemişti. Özkök’ün, seminerde bazı gerçek isimlerin kullanılmasından rahatsız olduğu bu durumun araştırılması için Yalman’a emir veriyor. Peki, Yalman araştırdıysa bunun sonucu nedir? Üşte, Özkök’ün bu açıklamasından sonra Yalman’ın mahkemeye çağrılması ve neler yaptığını anlatması gerekmiyor mu?
“Balyoz” için önemli gün
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yarın “Balyoz Davası”nın duruşması yapılacak. Özkök ve Yalman’ın “tanık” olarak ifadesinin alınması, bazı CD’lerin sahteliği konusundaki ısrarlara rağmen tarafsız bir kuruluşta bunların incelenmesi yönündeki taleplerinin yerine getirilmesi istekleri kabul edilmedi. Bu yüzden, sanık avukatları davaya katılmıyor. Mahkeme de karar veremiyor. işte, davanın başka bir ile nakli gündeme getirildi. Cumhuriyet Savcısı’nın davanın başka bir ile nakli önerisine karşılık, mahkeme davanın aynı mahkemede devamına da karar verebilir.
Avukatlar girmeyince barodan avukat istendi. Baro, avukatı olan sanığa yasaya göre avukat verilemeyeceğini belirtti. Siz misiniz avukat vermeyen. O zaman davanın Erzurum ya da Malatya Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilebileceği gündeme getirildi. Kuşkusuz buna karar verecek olan da Yargıtay’dır. Dava başka ile nakledilirse Hasdal, Hadımköy ve Silivri’de bulunan sanıklar da o ile gönderilecek. Bu, aileler için inanılmaz bir eziyet, inanılmaz bir işkence demektir.
Yalman’ın ifadesi çok kritik“Gizli tanık” ifadeleri ve evinde çıkmayan CD’ler yüzünden eski 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon’a dönük büyük haksızlıklar yapılıyor. Bir anda Tolon, Malatya’da 3 kişinin öldürüldüğü Zirve Yayınevi katliamının sanığı oldu. Avukat Dilek Helvacı’nın sorusu üzerine Özkök’ün yaptığı açıklamalar Tolon’u en azından rahatlatmıştır. Özkök, “Tolon’un, cebir ve şiddet kullanılarak hükümetin ortadan kaldırılmasına yönelik önerisi de, iması da olmadı. Kendisi komuta katına her zaman saygılı davranmıştır” dedi.
Bu durumda, kamu tanığı Özkök’ün anlatımıyla, savcılık iddianamesi arasında zıt bir tablo ortaya çıkıyor. Bir araya gelen komutanların kendi aralarında geçen her konuşmayı “teklif” olarak değerlendirmek doğru değil. O yüzden, Yalman’ın ağzından çıkan “muhtıra” sözcüğü Özkök’e göre de bir “teklif” değildir.
Özkök’e soru yöneltenlerden birisi de İlker Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer’di. Özkök’ün, Başbuğ için “Beni yönlendirmeyen, doğru karar vermem için bilgi toplayan düzgün ve dürüst insandır” demesi, “Ergenekon Yapılanması”yla ilgili belgenin de ciddiye alınmayacak, istihbari değeri olmayan, dedikodu niteliğindeki ham bilgi olduğunu söylemesi de önemliydi.
Özkök, 1. Ordu’nun seminerinde bazı gerçek isimlerin kullanılmasını “sınırı aşmak” olarak niteliyor ve bunun araştırılmasını Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dan istediğini belirtiyor. İşte bu sözler “Balyoz Davası” için önemlidir. Bugüne kadar tanık olarak ifadesi alınan komutanlar, bir olumsuzluk görülmediğini belirtiler. Bu durumda, Aytaç Yalman’ın ifadesi alınması davanın seyrini değiştirecek niteliktedir. Sanıkların ve avukatlarının öteden beri istediği de bu değil mi?
Eşi de tasfiyeye uğrayan komutan eşi telefonda, “Eğer ki ülke düzlüğe çıkacaksa, bu bir demokratikleşme ve hukukun işlemesi açısından dönüm noktasıysa, yapılan hukuksuzluğa isyan etmiyoruz” diyordu…
Yorum Gönder